4 Haziran 2018 | SÖYLEŞİ 270. Sayı (Haziran 2018) | 4.691 kez okundu |
2014 yılının Mart ayında faaliyete geçen Agon, mekanik tesisat mühendisliÄŸi alanında yüksek standartlara sahip yerli ve yabancı üreticilerin Türkiye temsilciÄŸini yapıyor. Birçok proje ile baÅŸarısını kısa sürede kanıtlayan Agon’un Genel Müdürü Mehmet Rodop dergimize firmalarının baÅŸarı hikâyesini paylaşırken, sektör ile ilgili birçok deÄŸerlendirmede de bulundu.
Kendinizden bahsederek, sektördeki hikâyenizi özetler misiniz?
1970 yılında Ä°stanbul’da doÄŸdum, tüm öÄŸrenim hayatım da Ä°stanbul’da geçti. Ä°stanbul Üniversitesi Makine bölümünü tamamladıktan sonra 1992 senesinden itibaren tesisat sektöründe çalışmaya baÅŸladım. Sektördeki ilk beÅŸ yılım proje ve uygulama firmalarında geçti, 1997‘den bugüne kadar ise Avrupa merkezli birçok HVAC ürünleri firmalarının temsilcisi olarak ithalat, satış, servis hizmetleri alanında çalışmaktayım. 2014 yılında Sayın Barış Eryayar ile birlikte Agon‘u kurarak faaliyetlerimizi kendi firmamızda devam ettirmeye baÅŸladık.
Åžirketiniz hakkında bilgi vererek, hikâyesini özetler misiniz?
Åžirketimizi 2014’ün ÅŸubat ayında kurduk. 5. yılımıza girmiÅŸ durumdayız. GeçmiÅŸimizde de benzer ÅŸekilde çalışmaktaydık. Daha önce çalışmakta olduÄŸumuz firmadayken Swegon firması 2005’te Ä°sveç ticari temsilciliÄŸinde çalışan bir arkadaşımız aracılığı ile bize ulaÅŸmıştı. Swegon’nun da o zamanlar Türkiye’de distribütörlük için planları bulunuyordu. Bu vesile ile biz de bu firma ile tanıştık. 2005 ortasından sonra da eski ÅŸirketimiz Türkiye temsilcisi olmuÅŸtu. Bu birliktelik ile proje ve tasarım firmaları, yatırım firmaları ile daha yoÄŸun temaslar kurmaya baÅŸladık ve tesisat sektörü içinde talep gören baÅŸka ürünleri de ülkemize getirmek üzere yeni temsilcilikler de edindik. Agon’u kurunca da benzer ÅŸekilde geliÅŸtik. Ä°lk yılda 3-4 ayrı firmanın temsilciliÄŸini aldık. Almanya’dan Kampmann firması ile baÅŸladık. Daha sonra nem alma cihazları üreten Hidros firmasının temsilcisi olduk. Hava dağıtım ürünleri için Madel firması ile de anlaÅŸma saÄŸladık. Swegon firması da Agon‘un kuruluÅŸundan yaklaşık iki sene sonra firmamızla çalışmak üzere Türkiye temsilcisini deÄŸiÅŸtirmiÅŸtir. Ancak Swegon öncesi dönemde sektör bizi “chilled beam” ile özdeÅŸleÅŸtirdiÄŸi için bu konuda da çalışmalar yaptık O konuda da bir Ä°talyan üretici ile anlaÅŸmıştık. X-BEAM diye bir marka oluÅŸturarak onlarla kendi markamızda üretim için anlaÅŸtık. 18 ayımız böyle geçti. 18 ayın sonunda Swegon bize bir teklifte bulundu. Biz de kabul ettik. Ticari olarak çok büyük ÅŸeyler getirmese de firma kültürümüz ve imaj olarak doÄŸru bir partner ile çalıştığımıza inanıyoruz.
Sıfırdan hiçbir temsilcilik olmadan baÅŸladık ama ilk yıl yoÄŸun bir çabayla eski tecrübelere binaen hedef tayin ettiÄŸimiz birkaç firma ile bazıları da Madel gibi araÅŸtırmalarımız sırasında karşımıza çıkan firmalar ile gerekli görüÅŸmeleri yaptık. Hemen kuruluÅŸumuzun akabinde Ä°talya’da bir fuarda birçoÄŸu ile bir araya geldik. Fabrikaları ziyaret ettik. Kendimizi anlattık ve çalışmaya baÅŸladık. Ä°lk yıl bizim yapılanma yılımızdı. Sektöre kendimizi gösterdik, tanıttık. 2. yılımız bizim gerçek ölçü yılımızdı. Yani ilk yılki çalışmalarımızın sonucuna göre ÅŸirketin nasıl gideceÄŸi ortaya çıkacaktı. Bu yılı da güzel geçirdik.
KurulduÄŸunuz günden bugüne büyüme grafiÄŸiniz nasıl geliÅŸti? Bundan sonraki hedefleriniz neler olacak?
2015’ten 2016’ya yaklaşık %50 cirosal büyüme gerçekleÅŸtirdik. Daha sonraki yıl da ciromuzu 2015’e göre yaklaşık 3 katına çıkardık. Bundan sonraki hedefimiz de artık kadroyu oturtma zamanı. Biz bu ÅŸirketin sahiplerinin tecrübesi ve çevresi ile iÅŸ yapar pozisyondayız. Åžu andaki kadromuz çok iyi ama önemli bir iki pozisyon için geniÅŸlememiz gerekecek. Genç jenerasyondan arkadaÅŸlara ihtiyacımız olacak.
Åžirketinize baÅŸarıyı getiren ana unsurlar neler oldu, ÅŸirketinizin ana bakış açısı nedir?
Bizim bakış açımızda rakip diye bir ÅŸey yok. Birilerine rakip diye bakarsanız büyük bir potansiyeli kaybediyorsunuz. Bazen rakibimizle de iÅŸ yapıyoruz. “Rakibimi güçlendiririm!” diye bakmıyoruz. “Ben senden bunu alayım, sen de benden bunu al!” diyebilmeliyim. Bu yöntemle çok rekabet ederken bile saygılı hareket ediliyor. Bu çok önemli bir ÅŸey. “Sektör paydaÅŸlarımız ile geliÅŸmek adına nasıl hareket ederiz?” diye bakıyoruz.
Türkiye’deki yatırım profili, trendler ve sizin projelerinizden bahseder misiniz?
Türkiye’deki yatırım profili çok deÄŸiÅŸti maalesef. 2000’lerin ikinci yarısından itibaren birçok yabancı yatırımcı Türkiye’de ofis açtı. Türk yatırımcılarından enerji verimliliÄŸi konusunda sertifika alalım diye bir motivasyonları vardı. Böyle olunca bu ürünler karşılık buldular. Aradan 10 yıl geçince, yatırımın çoÄŸu kaliteli ofis binasından çok konuta döndü. Biz ürünleri daha çok ofis uygulamalarına satıyoruz. Bir de shell and core projeler var; kurumsal firmalar kat- katlar alıp içini düzenliyorlar. Öyle projelerde bugüne kadar hiç chilled beam uygulaması yapmadık. Çabuk yapabilmek için binanın sistemi de fancoil’e göre yapıldığından böyle devam ediyor. Böyle olunca chilled beam projeleri yeterince artmadı. Åžimdi tekrardan bir yükseliÅŸ oluÅŸturuyoruz. Özellikle de enteresan bir ÅŸekilde kamu binalarında bunlar projelendirilmeye baÅŸlandı. Belediye binaları mesela. Hastanelerde bu yola çok gitmediler. Ama hastane odaları için chilled beam çok daha hijyenik ve üstelik fancoil’e göre kıyaslarsanız bakımı çok daha kolay ve ses seviyesi çok düÅŸük. 2-3 tane yapılmış veya yapımı süren belediye binaları oldu. Türk Hava Yolları bir binasında kullandı bu sistemi. Ankara’da Tapu Kadastro’nun bir binasında chilled beam kullanıldı. Bazı yurtdışı fon destekli olan projeler de vardı. Bu tarz örnekler olması lazım ki heat pump kullanılsın, chilled beam kullanılsın. Özendirilmeye çalışılıyor. Bazen de tamamen projecinin inisiyatifi ile önermesi ve yatırımcının kabul etmesi sonucu olan projeler de oldu. Ama bence chilled beam Türkiye’de hak ettiÄŸi yerde deÄŸil.
Hastanelerde, okullarda iç hava kalitesi insan saÄŸlığı açısından oldukça önemli ve bu hava kalitesini yakalamada kullanılacak cihazlar ayrıca bir önem taşıyor. Bu noktada düÅŸünceleriniz neler, derneklere düÅŸen görevler neler olmalı?
Tabi ki hastanelerde, okullarda ve konutlarda iç hava kalitesi insan saÄŸlığı açısından büyük önem taşıyor. Burada olay sadece ticari faaliyet olarak düÅŸünülmemeli. ISKAV ve Ä°SKÄ°D çatısı altında bu konuda çalışmalar yürütüyoruz. ISKAV vakıf olduÄŸu için bu konuda halkın bilinçlenmesi, sosyal sorumluluk, eÄŸitim kısmına odaklanması lazım. Biz bu konularda el kitabı gibi bir çalışma hazırlıyoruz. Anlaşılabilir, çok tekniÄŸe girmediÄŸimiz “Okulda havalandırma neden gerekiyor?” konusunu okul aile birliklerine anlatmak istiyoruz. Tasarım yaparken de ulaşılabilir hedefler koymaya çalışıyoruz, yani sistemi pahalandırmamaya çalışıyoruz ki kolaylıkla faydalı bir ürün hemen uygulanabilsin. Çok komplike bir sistem olursa kimse onu kurmaz, iÅŸletemez de. Hem kolay iÅŸletilsin hem kolay satın alınabilsin.
Bunu baÅŸarabilirsek, sınıfa göre, dersliÄŸe göre bir tane cihaz tasarımı ortaya çıkacak. Bizim üreticilerimizden de talip olanlar bu ürünü üretip bu pazara satmaya çalışacaklar. Esas pazar da Türkiye’de deÄŸil; Avrupa’da. Çünkü orada talep eden, hazır pazar var. Türkiye’ye deÄŸil; bütün dünyaya satmak için bu ürünü tasarlamaları gerekiyor.
Odaklandığınız ana ürün grupları nelerdir? Markalarınızdan bahseder misinizi?
Biz birkaç ana konuya odaklanmışız durumdayız. Bir tanesi havalandırma ekipmanları. Bunun içerisine birçok ÅŸey giriyor. Klima santrali, ısı geri kazanımlı ufak tip havalandırma cihazları, difüzörler, VAV üniteleri, yangın damperleri gibi hava dağıtım elemanları vs. Difüzörler ile ilgili 3 ayrı markanın temsilciÄŸi mevcut. Daha nitelikli, Türkiye’de üretilmeyen, mühendislik tarafı fazla olan bazı ürünleri piyasa hala ithal kullanıyor. Bu konularda bir seçenek olmaya çalışıyoruz. Swegon ile beraber Krantz ve Madel sayesinde oldukça çok seçenek sunuyoruz. Krantz Türkiye’de uzun yıllardır vardı, baÅŸka firmalar tarafından temsil ediliyordu. Yaklaşık 2 yıldır bu markayı da temsil ediyoruz.
Åžirketi ilk kurduÄŸumuzda Ä°spanya’nın 1960’larda kurulmuÅŸ Madel firması ile bir araya gelip Türkiye temsilcisi olduk. Onların da mimarları cezbeden, deÄŸiÅŸik tasarımları olan difüzörleri var. En çok referansı da Madel ile elde ettik. Bu 3 marka ile çok geniÅŸ bir ürün yelpazesi oluÅŸtu.
Nem alma ve nemlendirme sistemleri konusunda çalışıyoruz. Bunda da Hidros firmasının temsilciliÄŸini yapıyoruz. Hidros’u baÅŸka bir Ä°talyan firması Emicon satın aldı. Onların da yapısı deÄŸiÅŸiyor. Bir markaları daha var. Bu üç markayı içeren bir grup olacak Avrupa’da. Onların Türkiye’de ofisleri var, ortak çalışmalarımız sürecek.
Bir de Fısair isimli bir Ä°spanyol firması ile temsilcilik anlaÅŸmamız bulunmaktadır. Onlarla da daha çok endüstriyel nem alma cihazları konusunda çalışıyoruz. Endüstriyel projeler de çok yer almamıştık daha önce ama birkaç tane büyük iÅŸ yaptık burada da, geliÅŸmesini istediÄŸimiz ve yoÄŸunlaÅŸtığımız bir alan.
Türkiye’deki piyasa ve ürün kaliteleri hakkında ne düÅŸünüyorsunuz?
Bizim sektörümüz için Türkiye’de çok fazla teknoloji üretilmiyor. Genelde kopyalayarak yapmaya çalışıyoruz. Kompresörler, fan motoru, fan, ısı geri kazanım eÅŸanjörü gibi ana ürünlerde yurtdışına baÄŸlıyız. Bir klima havalandırma cihazı dediÄŸiniz zaman bu ürünler bunun temeli. Burada teknoloji geliÅŸtirmek zorundayız. Burada üniversitelere iÅŸ düÅŸüyor. Bizim sektör derneklerinin üniversiteler ile bir arada olup, bu ürünleri Türkiye’de üretip, dünyaya satacağımız standartlara getirmesi gerekiyor. Yerli üründe yerlilik oranı %30 mertebesini geçmiyor. Bu durumda desteÄŸin yerli ürüne deÄŸil, yerli ürün geliÅŸtirmeye verilmesi lazım. Ama yeterince yapamıyoruz.
Son olarak neler söylemek istersiniz?
Türkiye’nin bütçe açığının %70’i ithal ettiÄŸimiz enerjiden geliyor; ithal ettiÄŸimiz HVAC ürün veya parçalarından gelmiyor. Chilled Beam’i anlatırken hep buna dikkat çekerim. Enerji ithal etmesek, biz bütçesi artı veren bir ülke olacağız. Bu enerjinin %60’ından fazlasını sektörümüzün sattığı ürünler harcıyor. Bunu enerji verimli hale getirirsek çok yüksek tasarruflarımız olacak. Ä°ÅŸte bu noktada cihazların ithal olması çok önemli olmuyor. Asıl önemli nokta verimli ürünlerin kullanılması; ister ithal et, ister kendin üret fark etmez. Biz de Türkiye’de iyi kaliteli ürün üreten, Avrupa’yı hedefleyen firmaları bulmaya çalışıyoruz. AERA firması da bu üreticilerden birisi. Bu firmamız %20’si Türk, %80’i de Alman sermayesi ile kurulmuÅŸ bir firma. Onlar ile de bir iÅŸbirliÄŸine baÅŸladık.
R E K L A M