
Hizmet Kuralları![]()
Mühendislik hizmetlerinde sözleşme ile yapılan taahhütlere uymak çok önemlidir. Bu hizmette uluslararası standart ve kurallar geçerlidir. Ancak uygulamada işverenlerimiz yurtdışı hizmetlerde bu tür kurallara uymakla beraber yurtiçi hizmetlerinde projecilerle yapılan sözleşmelerde bu kurallara uymamaktadırlar. Burada önemli hata, işveren temsilcisi proje müdürlüğü ile hizmeti taahhüt eden müşavir, tasarımcı, uygulayıcı ve danışman firmaların arasındaki anlaşmazlıklardan kaynaklanır. Ayrıca proje sözleşmelerinde tanım ve yaptırımlar çok eksiktir. Bu anlamda işverenler ve onun temsilcileri bilgileri çerçevesinde hizmeti taahhüt eden yüklenicinin canına okurlar. Özellikle proje hizmet tanımları yanlıştır. Çoğu kez dekorasyon projesi olmadan daha doğrusu mimar, dekoratör ve mühendislik hizmetlerinin organizasyonu yapılmadan, imar onayı alınarak inşaat proje hizmetleri yapılmak istenir. Bu nedenle imar onaylı projeler uygulamada tamamen değişir. Bunda amaç bir düzeltmenin ötesinde yapıda m² artırmak, alan kazanmaktır. Bu değişim dolayısıyla hiç bir şekilde projeci müelliflere para ödenmez. Ödense bile müellif mimarlara ödenen bu ücretten onların taşeronları olan mühendislerin hak ve hizmetleri düşünülemez.
İşin üzücü yanı proje müdürlerine bağlı mühendislerin, proje müelliflerine haksız yaptırımlarıdır. Özellikle yangın, otomasyon, sismik önlemler ve shop-drawinglerle yapılacak hizmetlerini projecilerden isterler, dolayısıyla inceledikleri projeyi eksik hatta yetersiz bulurlar. Ayrıca proje eki metraj ve şartnameleri nedenini hiç sormadan istedikleri şekilde değiştirirler. Projeciye neden böyle sorgusu sorulmadan yapılan bu değişim ister istemez insanın aklına arzulanmayan kişisel çıkarları getirmektedir. Bunda da malzeme satıcı mümessil firmaların rolü büyüktür.
Son yıllarda proje yapım şekilleri de değişmiştir. Eskiden proje mimarı ile mimari ön projeler üzerinde rezervasyon bırakılarak yapılan ön ve avan mimari projeye uygun üretim, bugün işin başından sonuna kadar mimari koordinasyon ile birebir yapılmakta, dolayısıyla her an mekanik tesisat ve elektrik projeleri değişmektedir. İşveren ve mimarlar bu revizyonda mühendislik proje müelliflerini görevli bulmaktadırlar.
Sonuç olarak; mekanik tesisat proje müellifleri ile elektrik tesisat proje müelliflerinin eski gücü ve güvenilirliği kalmamıştır. Onların tasarım konsept ilkelerinin her birine işveren adına yetkili bir mühendis müdahale etmekte, “neden? niçin?” şeklinde sualler sormaktadır. Hiç bir teknik sorumluluğu olmayan bu yetkililerin yaptırımları önlenmelidir. Ayrıca proje müelliflerinin yasal teknik sorumluluğu, sigorta imkanları yetki görevleri ile yürürlüğe konulmalıdır.
Müellif mühendislerin en büyük sorunu işveren adına alınacak kararlarda yetkili merci bulamamalarıdır. Yurt dışında bu hizmeti belirli kurallar çerçevesinde müşavir firmalar yüklenirler. Dolayısıyla projede otomasyon, sismik önlemler, yangın güvenlik ve yeni yeni devreye giren enerji kimlik hizmeti bedelleri ayrıca ödenerek HVAC sistemleriyle birlikte müellifler sorumlu olmak kaydıyla projecilere yaptırılabilir. Aksi takdirde bu hizmetin ihtisas firmaları ve konuda uzman mühendisler sorumluluğunda yapılması gerekir.
Partiler ve Devlet Yönetimi
CHP’nin son kurultayını TV’lerden sürekli takip ettim. Gündeme getirdiği konular, yoksulluk, yolsuzluk ve toplumda bir bölümün güçsüzlüğü ile toplumun siyasi otoriteden korkusu idi. İktidara gelmeyi amaçlayan bir muhalefet partisinin demokrasi, insan hakları, hukukun üstünlüğü gibi konuları ortaya koyması kadar sağlıklı bir yaklaşım göremiyorum. Ancak kurultayda eğitim dışında teknoloji, enerji verimliliği, üretim gibi konulara hiç temas edilmemiştir. Bu anlamda CHP’nin sosyal konularla ilişki ağırlığı öne çıktığı anlaşılmaktadır. Diğer tarafta AK Partisi; teknolojideki hız kesen gelişim, sanayi değişim, özellikle inşaat sektöründeki ilerlemeyi koz olarak ele almaktadır.
AK Parti demokrasi, insan hakları ve hukukun üstünlüğü konularına eğilmekle beraber muhalefet ile aralarında büyük görüş aykırılıkları sergilenmektedir. Bu fark, siyasi otoritenin Başkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan ile CHP Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun görüşleri kadar büyüktür.
Sayın Kemal Kılıçdaroğlu söylemlerinde eş dost, yakın çevre, tanıdık ilişkisi ile bazılarının zengin edildiğini, yeni iş alanlarında destekli yandaşların ortaya çıktığına parmak basmaktadır. Bu bir yönden de çarpıcı bir görüştür. Dikkat edilirse, bugüne kadar iş yapan güçlü müteahhitlerimizin hiç biri iş yapmamakta, ihale kazanamamaktadır. Buna karşın inşaat ve müteahhitlik dergisinde listeleriyle göze çarpan 384 yeni ihale konusuna göz attığımızda bunları AK Partisi öncesi kimler yapıyordu, neden duymuyorduk demekten kendimizi alamıyoruz, muhalif partilere sormak istiyoruz.
Şurası muhakkak ki partiler incelendiğinde tüm delegelerin kendi menfaatlerini gözettiği ortaya çıkar. Ancak iş dağıtımında farklılıklar mevcuttur. Bugün karne ve belge imkanı artık ortadan kalkmıştır. Günümüzde her önüne gelen taşeron olarak iş yapıp para kazanmaktadır.
Durum hizmet sektöründe de aynı şekildedir. Özellikle mühendislikte ihtisas ortadan kalkmıştır. İmar için verilen müsaadelerde aranılan belgeler ise CHP ağırlıklı yerel yönetimlerde meslek odaları yönetmelik uygulamalarına tabi tutulmaktadır. Ancak bu uygulama tartışmaya açıktır.
Neden üretici bir toplum olamamamız sorgulanmamaktadır. İnşaat ve tekstil dışında bütün hizmetlerimiz taklitçiliğe dayanmaktadır. Daha doğrusu her işte bir bilen uzmanımız yok sayılır.
Kanımca öncelikli tüm partilerin genel başkan yetkileri sınırlanmalıdır. Bütün partilerde genel başkanı ve onun yetkilerini denetleyen tarafsız bir komite kurulmalı, üyeleri genel kurulda delegeler tarafından adaylar arasından blok liste yapılmadan seçilmelidir. Kongrede delegelerin konuşmaları da bir anlam ifade etmemektedir. Kongrelerde hiç bir delege önerilerini sunmamakta, aksine hemen hemen hepsi parti genel başkanını övmektedir. Her partide aynı durum müşahede edildiğine göre bunun nedeni delegelere, dolayısıyla parti yönetimindeki disipline bağlanmalıdır. Bu nedenle parti tabanının bilim, teknik ve teknolojiden uzak olduğu söylenebilir. Ayrıca siyasi otoritenin devlet yönetimine yansıyan yüzünde eksiklikler görülmektedir.
Devlet yönetiminde Cumhurbaşkanı, Başbakan, Bakanlar ve üst düzey yöneticilerinin Türkçe’den başka bir kaç dil bilmesi, anlaması, konuşması gerekir. Kamu kesiminin üst yöneticilerinin hemen hemen hepsi ana dili dışında 2 – 3 dil bilmelidir. Ülkenin yasa ve standartları uluslararası düzeyde olmalıdır. Avrupa Birliği’ne giriş çabalarımız için gereklidir. Üniversitelerin düzeyine dikkat edilmelidir. Yüksek Eğitim çok yönlü olmalıdır. İnsanın seçeceği mesleğin yan etkileri ile öğrenmesi lüzumludur. Bu ülkenin sorunları binlerce olup, hiç birinin sağlıklı çözümü bulunmamış durumdadır.
İntes’in Geleneksel Toplantıları
İntes ‘Türkiye İnşaat Sanayicileri İşveren Derneği’ her ay Geleneksel Toplantılarını Ankara Sheraton otelde yapmakta, üye firmaların sponsor olduğu yemekli toplantılarda bir siyasi otorite temsilcisinin yanı sıra birlik başkanı ve ev sahibi de sorunları ortaya koymaktadır. Bu kez; BM Holding tarafından organize edilen toplantıda, Çevre ve Orman Bakanı Prof. Dr. Veysel Eroğlu, İntes Başkanı M. Şükrü Koçoğlu ve BM Holding A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Bülent Kuyumcu yer almıştır. Yaklaşık 1,5 saat süren konuşmalarda İntes, sorunlarını çözümleri ile Sayın Bakana arz etmiş, BM Holding başarılı uygulamalarını sergilemiş, Çevre ve Orman Bakanı ise hükümetin yaklaşımlarını, sektöre desteğini huzura sunmuştur. Bu güzel toplantıda başta su kaynağı olmak üzere ülkenin tüm doğal kaynakları konuşulmuş, ayrıca yenilenebilir enerji üretiminin teşviki gündeme gelmiştir. Bu değerlendirmede en güzel yaklaşım devletin vatandaşa ve müteahhitlere desteği olmuştur. Bu anlamda Bakanlığa müteşekkiriz. Ayrıca akıl almaz bürokrasiyi önleme amaçlı Bakanın; müteahhitlik kuruluşlarına açık davranması bizleri sevindirmiştir.
Aklımıza tesisat sektörü olarak bizler neden bu tür yaklaşımları yapamıyoruz şeklinde sualler gelmektedir. 01 Ocak 2011 tarihinden itibaren yürürlüğe giren Enerji Kimliği Belgesi hakkında devlette hiç bir kimse, işin formalite güçlüğünü bilmemekte, bu hizmetin mekanik tesisat projecilerine yüklediği görevi takdir edememektedir. Yeni kimlik belgesi formatına göre iki dairelik bir apartmanın kimlik belgesi hizmeti, onun ısıtma, havalandırma, sıhhi tesisat proje hizmetinden daha zordur. Ayrıca bir tesisat mühendisi bu anlamda müellif mimarını etkilemesi imkansızdır. Kaldı ki, mimarda kendi başına böyle bir enerji formatını doldurup üzerine sorumluluğu alma yeteneğine sahip değildir. Dolayısıyla bu belgenin bu formatla ülkemize yararlı olacağına inanamıyoruz.
Neden bu sorunu yetkililere anlatamıyoruz. Bunu bizim adımıza Meslek Odamız veya bir ihtisas derneği olan Türk Tesisat Mühendisleri Derneği izah edebilir. Nitekim bu sorunu Meslek Odamız Başkanı Sayın Prof. Dr. Müfit Güşgeç dikkate almış, İstanbul’da yapılan enerji forumu toplantılarında Oda görüşü olarak gündeme getirmiştir. Ayrıca TTMD Başkanı Cafer Ünlü ile Elektrik İşleri Genel Müdür Yardımcısı Erdal Çalıkoğlu’nun önerileri çok önemlidir. Kanımızca eğitim vermeye yetkili firmalar bu hizmeti kişi başına 500 TL’ye yapmakta, proje müellifleri eğer SMM üyesi değil ise onları olmaya mecbur etmektedir. Sonuçta bu hizmet yapı denetim yasasına dönüşecek, uygulama ülkeye yararlı olmayacaktır.
Sorun enerji mühendisliği sorunudur. Ayrıca İZODER’in desteklediği üzere izolasyon yaparak bu belge alınamaz, sadece para kazanılır. Dolayısıyla enerji etkinliği, enerji performansı gibi meclisten geçen yasalarla kurumlar tarafından hazırlanmış olan Kimlik Belgesi gibi formalite ve bürokratik engellerin yanlış yönleri bulunarak düzeltilmesi zorunludur.
Bir Yılbaşı Gezisi
Yılbaşı nedeniyle yaşları 75 – 80 arası olan 7 dost ve eşleriyle birlikte toplam 16 kişi olarak Ankara Münih üzerinden Bilboa ve Barselona gezisi yaptık. İleri yaşın korkusu ile Münih ve Bilboa hava meydanlarında istediğimiz tekerlekli sandalyenin çok yararını gördük. Bu şekilde koşturmuyor, merdivenden inip çıkmıyor ve uzun yol yürümüyorsunuz. Benim dışımda bir inşaat mühendisi müteahhit, bir psikiyatr profesörü, bir sanayici, bir elektrik yüksek mühendisi, bir iç dekoratör, bir mimar ve bir ekonomistten oluşan grup; belirli tedirginlik içinde sabahtan akşama kadar o müze senin, bu müze benim diye dolaştık. Özellikle Bilboa, bizi beklentimizin çok üstünde etkiledi. İspanya’nın Atlantik Okyanusu’na bakan şehir, güzel yerleşimi, limanları, şehri bölen nehri, köprüleri ile bambaşka bir güzellik sergiliyor. Özellikle Gaugenheim Müzesi’nin dış cephesi çatı formları ile insanı etkiliyor. Güzel Bilboa, müze sayesinde bambaşka bir nitelik sergiliyor. Binanın strüktürel mimarisi insanı hayran bırakıyor. Bilboa şehircilik yönünde hiç bir yerde görülmeyecek nitelikleri içeriyor. Yolları, köprüleri, kaldırımları diğer şehirlerden çok farklı ve düzgün. Gaugenheim Müzesi avlusundaki devasa fino köpeği insanı şaşırtıyor. Hele üzerini kaplayan çiçekler, insanda köpek sevgisini uyarıyor. Bütün yapı fasatları tarihi bir eser; demek ki sömürgeci ülkeler, sömürülerini kıymetlendirerek müze haline sokmuş, bakmaya doyamıyorsunuz.
Barselona ise Akdeniz kıyısında bambaşka güzellikleri sergilemekte. Şehrin merkezindeki Gaudi’nin kilise yapısı bambaşka bir alem, dış cephedeki figürler İsa’nın doğuşu ile ölümü arasındaki dönemleri simgeliyor. İçerisi ise daha modern, kolonlar sütun olarak yapıya güzellik katmış. Gaudi’nin ölümünden sonra kilise ve evinin bulunduğu park, kurulan vakıf vasıtası ile yapıları röneve edilip, düzeltiliyor. Kilise’nin doğal aydınlatması, bir renk güzelliği ortaya koymuş. Kilisede ısıtma, klima yok, doğal havalandırma ile havalanıyor.
Salvadore Dali Müzesi Barselona’nın 140 km. kuzeyinde gitmeye değer bir bölge. Bu deli dehanın resimleri, heykelleri, yazıları bütün çizgileri ile müzede sergileniyor. Hayat hikayesi de çok farklı. Kendisinden büyük olan karısı Gala, zengin ve tanınmış kocasını terk ederek, Dali ile evlenmiş. Dali, bir çok resmini karısından ilham alarak üretmiş. Dönüşte ise uğradığımız konaklama yeri, İspanya’dan sürülüp, ülkemize gelen Yahudilerin yerleşim bölgesi, bir kısmımız gidip gördü, enteresan sayılır.
Barselona’da caddeler çok geometrik ve birbirini dik kesiyor. Her köşe, yapıların traşlanması ile apayrı dairesel bir meydan oluşturmuş. İspanya yapılaşmada sömürgeciliğin bütün avantajını kullanmış, ülkeye madeni değerli taşları ve doğal ürünleri taşıyarak şehri güzelleştirmiş. Daha önce görmüş olduğum Madrid, Toledo, Sevilla’dan sonra Bilboa’yı ve tekrar Barselona’yı görmek beni mutlu etti. Futbol takımları Barselona’nın yanı sıra şampiyon tenisçi Nadal ile övünmekte çok haklılar.
‘TSMD’ Serbest Mimarlar Derneği 9. Mimarlık Ödülleri ve Yeni Yıl Kutlamaları
TSMD her iki senede bir beş dalda ödül vermektedir. Bu anlamda 2010 TSMD Mimarlık Ödülleri Töreni ve Yapı Sektörü Yılbaşı Galası, 24 Aralık 2010 tarihinde Sheraton Ankara Otel inde gerçekleştirilmiştir.
Ödüller beş dalda verilmiş olup; ilaveten seçici kurul özel ödül öngörmüştür.
TSMD Onur Ödülü;
Doğan Tekeli
TSMD Tasarım Ödülü;
Semra Uygur & Özcan Uygur (Cermodern Sanatlar Merkezi Projesi ile)
Murat Aksu & Umut İyigün & Selim Velioğlu& Orkun Özüer (Noterler Birliği Projesi ile)
TSMD Proje Yönetim Ödülü;
Noterler Birliği (Birlik Yapısı)
TSMD Basın Yayın Ödülü;
Arkitera Mimarlık (İz TV)
TSMD Mimariye Katkı Ödülü;
Cemal Emden
TSMD Özel Ödülü;
Joan Clos, İ-Matheu
Ödülleri;
Bayındırlık ve İskan Bakanı Mustafa Demir, Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, Çankaya Belediye Başkanı Bülent Tanık, Dernek Başkanı Şükrü Ünal, Derneğin eski başkanlarından Ünal Tümer vermiştir. TSMD Yönetim Kurulu Üyesi ve Etkinlikler Komitesi Temsilcisi Enis Öncüoğlu organizasyonunda tertiplenen güzel gecede katılımcılar, güzel bir gün geçirmişlerdir.
Davetleri gereği katılmış olduğum gecede Doğan Tekeli, Erkut Şahinbaş, Nesrin Yatman, Ayşen Savaş, Yeşim Hatırlı, Namık Erkal, Ali Osman Öztürk, Enis Öncüoğlu, Hasan Özbay, Aytek İtez, Semra ve Özcan Uygur, Ünal Tümer gibi dostları görmek beni mutlu etmiştir.
Cengiz Bektaş
Çok değerli mimar dostum, ödüller almış bir ozan ve yazar, yılbaşımızı ‘kentli olmak ya da olmamak’ adlı deneme kitabı ile kutladı. Hemen okumaya başladım. 1998’den bu yana yazılarını içeren kitap insana okudukça zevk veriyor. Özellikle kültürlü bir hukukçunun kültürsüz bir mimardan daha güzel yapı tasarımı yapacağına dair vurgu çok hoşuma gitti.
Bütün yayınları ile kafasındaki önemli olayları ortaya koyan Bektaş’ın her inşaattan biraz kavga ile ayrılması, tasarım dışında hizmet sektöründe hiç bir işle iştigal etmemesi birbirimizle örtüşen noktalarımızı açıklıyor. Üstelik O bir ozan. Bu anlamda kendisini saygı ile selamlar, yeni yılda sağlık ve mutluluklar dilerim.
İlginizi çekebilir... Türkiye'de Yeşil Bina Sertifikasyon Süreci ve Karşılaşılan ZorluklarYeşil bina sertifikasyonları, çevre dostu yapıların teşvik edilmesinde ve yaygınlaştırılmasında temel bir araçtır. Türkiye'de yeşil bina uygulamal... Stres Yönetimi Bir Yöneticinin En Büyük GücüdürStresi yönetmek ve stresle başa çıkabilmek farklı bir beceri gerektirir. Stresi sürekli üzerimizde taşır ve onun yükü altında kalırsak ne kendimizi, n... Yöneticinin Kötü Alışkanlığı: Başkalarını Susturmak ve Eleştiriye Kapalı OlmakLevent Taşkın; "Anlatmayı seven, başımıza gelenleri hemen çevremizle paylaşmak için heyecan duyan, şikayetlerimizi duyurmayı iş edinen, teşekkürü... |
||||
©2025 B2B Medya - Teknik Sektör Yayıncılığı A.Ş. | Sektörel Yayıncılar Derneği üyesidir. | Çerez Bilgisi ve Gizlilik Politikamız için lütfen tıklayınız.