Bosch’un 100. Yıl Dönümü
“İnsanların güvenini kaybetmektense, para kaybetmeyi tercih ederim” felsefesini ortaya koyan Bosch kurucusu Frankz Fahrenbech, bu anlamda 1907 İngiltere, 1908 Amerika, 1909 Çin ve 1910 yıllarında Türkiye’de temsilcilikler kuruyor. Halen Manisa’da kurulu fabrikası ile amacı toplam 8 bin işçi ve 1 milyar 600 bin dolar ihracata erişmeyi hedeflemiş olan Bosch’un Türkiye temsilcisi Hermann Butz’un dediği gibi, şimdi de enerji ve ısı elemanlarının üretimine ağırlık vermiş, %30 enerji tasarrufu ile %30 CO2 emisyonlarını azaltmayı amaçlamış bulunmaktadır. Bu başarılı firmanın gücünü takdir etmek insana hayranlık veriyor. Bu yönleri ile 1885 yıllarında kurulmuş olan bu büyük firmanın başarılarının devamını dileriz. Bosch BBT Termotechnik Grubu’nun ısıtma teknolojilerini temsil ettiği dikkate alınırsa 2005 yılında %60’ı Almanya dışında olmak üzere 2,6 milyar avro satış gerçekleştirdiği 12 bin 600 çalışanı olduğu görülür. Bosch olarak halen piyasada doğalgazlı kombi cihazları, gazlı şofhben ve komponentleri üretme ısıtma, sıcak su, havalandırma, soğutma sistemlerinde yüksek kaliteye sahip ürünlerin ülkemizde pazarlama ve dağıtımını gerçekleştirmektedir. Bosch’u ilk kez sokak reklamlarında tanıdım. Zamanla evimize buzdolabı, çamaşır makinası, kurutma makinası ile girdi. Bugün Bosch, Buderus’u satın almış büyük bir firma durumundadır. Özellikle ülkemizdeki yatırımları ciddi ve sağlıklı yatırımlardır. Bu vesile ile firmayı, yöneticileri ve çalışanları candan kutlarız. 17 Ağustos 1999 İstanbul Depremi Sorunlarının Çözümü Deprem; yer kabuğunda katmanların yer değişimi ve yanar dağların püskürmesi ile oluşan sarsıntı, eski adıyla ‘zelzele’dir. Bu tür kırılmalar nedeniyle ortaya çıkan titreşimler dalgalar halinde yayılarak ‘deprem’i ortaya çıkarır. Deprem doğal bir olaydır. Önlenemez, sadece tedbirler alınır. Yeryüzünde arazi kırıklarına ‘fay’ ismi verilir. Dolayısıyla depremler volkanik, çöküntü ve teknotik olarak üçe ayrılır. En yoğun görülen deprem teknotiktir. Türkiye’de olan depremlerin hemen hemen hepsi teknotik depremlerdir. Deprem sırasında açığa çıkan enerji Richter ölçeği yardımı ile saptanabilir. Türkiye’yi etkileyen depremler, Akdeniz-Himalaya deprem kuşağıdır. Türkiye’nin tamamı deprem kuşağı içindedir. Özellikle Marmara, Ege, Karadeniz, Doğu Anadolu, Kuzey Anadolu hattı birinci sınıf riskli deprem bölgesi üzerindedir. Diğer taraflar ikinci derece riskli bölgeler sayılır. Yapılar depremden büyük hasar görür. Bu meyanda yapı tesisatları en çok hasar gören elemanlardır. Özellikle yüksek kapasiteli ve teknoloji ağırlıklı cihazlar, kazanlar, soğutma grupları, soğutma kuleleri, klima santralleri, pompalar, hidroforlar, jeneratör gibi cihazlar depremde yapılara büyük hasarlar verirler. Ayrıca deprem sonrası ortaya çıkan yangın, yapılarda çok büyük hasarlara yol açar. Bu ve bunun gibi hasarları önlemek üzere yapılardaki cihazlarda sismik önleyici olarak titreşim yalıtımı açık yaylı izolatörlerle uygun kaideler kullanılır. Tesisat donatımlarının kendi başlarına sismik koruma yapmaları imkansızdır. Dolayısıyla ilave olarak boru – hava kanalı ve hatlarının sismik açıdan doğru montajı gerekir. Bu anlamda sismik koruma gerekliliği ilk olarak 1900 San-Francsisco depremi ile ele alınmış UBC ‘Uniform Building Code’ ile gelişmiştir. Bu yönetmelik artık yerini IBC’ye bırakmıştır. Bu nedenle IBC ‘Uluslararası Bina Kodu’, NFPA ‘Ulusal Yangından Korunma Şartları’ ABD Federal Afet Yönetimi, FEMA412, FEMA413, FEMA49, FEMA398, FEMA450 çok önemlidir. Türkiye’de ilk deprem standartı T.C. Bayındırlık İskan Bakanlığı tarafından yayınlanarak yürürlüğe girmiş, bulunan 2007 tarihli yönetmeliktir. Deprem için gerekli mühendislik hesapları ve güvenlik önlemlerinin yanı sıra yönetmelik, performans düzeyini belirten, seviyesini tanımlayan kuralları içerir. Ayrıca pratik önlemler olarak deprem hazırlık el kitapları yayınlanmıştır. Bunlardan biri Teoman Ulaş tarafından Türkçe’ye çevrilen kitapçıktır. Bu kitapçıkta depremle ilgili tavsiyeler, depremden sonra hemen kontrol edilmesi gerekenlerin listesi, aile ve ev planlama ve hazırlığı, toplum hazırlığı, ilk yardım setleri, deprem malzemeleri, güvenli yerler, acil durum temasları, güvenli su, buluşma yerleri, yangın söndürme cihazları, acil durum aydınlatması, alışveriş listesi, temel gıdalar, gaz vanaları, ağır mobilyaların sabitleşmesi elektrikli cihazlar, sakinleşme, haberleşme, ayrıca deprem öncesi planlama hakkında bilgi verilmektedir. Aile fertleri deprem anında saklanacakları yerleri iyi bilmelidir. Depremde insanlar; paniğe kapılmadan, sakin davranarak çok şey kazanırlar. Bütün bunlara karşın deprem için yeterli önlemleri almış sayılmayız. 1999 Kocaeli – Marmara depreminden bu yana on bir yıl geçmesine rağmen halen yetersiz olan yapı denetim yasası ile yapı sigortası uygulaması dışında hiç bir şey yapmamış durumdayız. Bu anlamda yapılan yönetmelik ve yasalarda çok yetersizdir. Bu ülkede aydınlar bile deprem karşısında acizdir. Özellikle TV’lerdeki açık oturumlar, onların önlem önerileri hiç bir işe yaramamakta, halk bu konuda bilinçlenmemektedir. Marmara depreminde çatısına çadır kuran cahil insanın düşüncesinden bir arpa boyu ileri gidememiş durumdayız. Reklama dönük yaptırımlar ile ticari kazanca yönelik takviyelerin çoğu hiç bir işe yaramamaktadır. Halbuki deprem, yangından çok öncelikli doğal bir afettir. Bu anlamda konu, kamu kurumlarından önce sivil toplum kuruluşları tarafından halkın can güvenliği sigorta sistemi önderliğinde ele alınmalıdır. Kültür ve Görgünün Başarıya Etkisi Ülkemizde mesleğinde başarı kazanmış, toplumda öne çıkan kişilerin geçmişi incelendiğinde çok farklı değerler ile karşılaşırız. Öncelikle bireyin aile görgüsü kendisine bir şeyler katmaktadır. Örneğin Erdal İnönü’nün diğer liderlerden farkı gibi günümüzde özellikle ana ve babası üniversite mezunu maddi olanakları yeterli gençlerin görgüden kaynaklanan değer yargıları öne çıkmaktadır. İnsanın kendi kendine bakımı çok önemlidir. Bu haslet temizlik, giyim ve kuşam gibi detaylara kadar uzanır. Günümüzde Hacı Ömer Ağa gibi veya Vehbi Koç gibi sıfırdan başlayıp zengin olan artık kalmamıştır. Ayrıca onların çocukları modern bir kültür altında zengin çocuğu olarak çok yararlı bir bilgi ile yoğrulmuş ve karşımıza örnek insan olarak çıkmışlardır. Görgüyü çirkinleştiren bilgi noksanlığıdır. İyi bir ortamda aile terbiyesi altında yetişmiş insanlar eğitimde de başarılı oldukları takdirde kolayca öne çıkmaktadırlar. Çoğumuz orta sınıfı temsil eden ailelerin çocukları olarak büyüdük. Görgümüz yeterli sayılır. Sosyal ilişkilerde terbiyemiz ön plandadır. Bu nedenle Cumhuriyet dönemi çocukları mali sıkıntı çekseler dahi görgülü, bilgili, terbiyeli yetişmiş, görevlerinde başarılı olmuşlardır. Nitekim kamu yöneticileri, üniversite hocaları, doktor, mühendis ve iş adamlarının hemen hemen hepsi bu düzeydedir. Bu başarıları engelleyen bazı durumlar mevcuttur. Örneğin ülkemizde mimar ve mühendis sayısı bugün 400 bini bulmuştur. Bu mimar ve mühendisler 70’i aşkın farklı mühendislik bölümlerinden mezun olmaktadırlar. Ne yazık ki; bu bölümlerin eğitim düzeyleri düşüktür, ayrıca akademisyen sayısı yeterli sayılamaz. Bu nedenle mühendislerimiz, ancak üniversite sonrası meslek içi eğitim ile deneyim kazanmaktadırlar. Bu durumun sonucunda iş hayatına atılanların ücretleri düşük yetki ve görevleri kısıtlıdır. Dolayısıyla kamu hizmetlerinde mühendis ve mimarlarımız diğer mesleklerden farklı bir statüye sahip olmakta, yönetimde ikinci planda kalmaktadırlar. Meslek odamızın yeni mezunlar için takdir edebildiği ücret brüt 1600 TL düzeyindedir. Dolayısıyla 1200 TL civarında net ücret alan mühendisin yaşam şartları sınırlanmaktadır. Öyleki günlük gazete okumayan mühendislerimiz mevcuttur. Dolayısıyla kendileri ülkenin kültürel gelişiminden uzak kalmaktadırlar. Çoğu bir sergiye, konsere veya benzer aktivitelere gitmemekte ülkenin sosyal gelişiminden kopmaktadır.Diğer taraftan tesisat sektöründe başarıları ile öne çıkan bazı meslektaşlarımız bizlere gurur vermektedir. Özellikle üretici firmalarımızın her dergide yayınlanan haberlerinin yanı sıra sektörün gelişiminde yaptıkları ile öne çıkan bütün kuruluşlarımız, onların yöneticileri, bizlere danışmanlık yapan değerli hocalarımız ve değerli meslektaşlarımız sektöre büyük katkıda bulunmaktadırlar. Trox Trox; 1951 yılında Almanya’nın Neukirchen –Vluy kasabasında 110 m²’lik bir alanda faaliyete başlamış, günümüzde 22 ülkede 25 adet şubesi, 14 adet üretim tesisi ve buna ilave olarak 50’den fazla temsilcisi olan uluslararası bir firmadır. Türkiye’de uzun yıllar lokal distribütörü olarak Alarko ile sektöre hizmet veren Trox Grup, 2009 yılında İstanbul’da yüzde 100 Alman sermayeli irtibat ofisini kurmuş, başına da üyemiz Ozan Atasoy’u görevlendirmiştir. 2010 yılından itibaren satış ofisi haline dönüşen Trox’u kutlar başarılarının devamını dileriz. Ürünleri menfezler, hava, su sistemleri, ventilasyon, yangın kontrol, duman kontrol, debi ayarı, gürültü kontrol, air-filtration, otomasyon ve laboratuvar havalandırması olan Trox’un tesislerini 1993 başlarında bir grup arkadaşla dolaşma imkanını bulduk. O seyahatte TTMD ‘Türk Tesisat Mühendisleri Derneği’ kuruluşunu meslektaşlarıma açmış, onlardan destek görmüştüm. Bu anlamda Trox’un TTMD kuruluşuna katkısı büyüktür. Trox; Heinrich Trox tarafından 1951 yılında kurulan Trox varisleri olan oğulları Klaus ve Heinz Trox tarafından yönetilmiştir. Heinrich Trox’un 1959 yılındaki Amerika seyahati kendisine yeni teknolojileri göstermiş ve imalatını büyütmüştür. Menfez dışında akustik, filtrasyon, yangın güvenliği onlara çok büyük olanaklar sağlamıştır. İngiltere, Avusturya, İtalya, Fransa, İspanya, Belçika ve Güney Afrika tesisleri ile gelişen Trox bugün Brezilya, Çin, Danimarka, Birleşik Arap Emirlikleri, Hong-Kong, Yugoslavya, Hırvatisyan, Polonya, İsveç, Çek Cumhuriyeti, Macaristan ve ABD’de hizmet vermektedir. Çok yakın bir zamanda ülkemizde de üretim hizmeti vereceklerinden eminim. Bu yeni değişimin ülkemiz için hayırlı olmasını dilerim. Teknik Sorunlarımız Mühendis, karşılaştığı sorunlara ani çözüm bulan teknik eleman olarak tanımlanır. Eğitimleri de bu doğrultudadır. Ancak ülkemizde bu tanım geçerli sayılmaz. Çünkü biz mühendislerin çoğunda yaratıcılık ‘creative’ ve yenilikçilik ‘innovation’ yetersiz sayılır. Bu sonuç eğitim yönetimden kaynaklanır. Öyleki; üniversite öğretim sisteminin birçoğunda da bu kalite yok sayılır. Halbuki üniversite eğitimi insana temel bilgilerin yanı sıra ulaşılması gereken hedefleri de bildirmesi gerekir. Dolayısıyla eğitim yönünden üniversite eğitimindeki yetersizlik, eksiklerimizin başında gelmektedir. Genelde yapımızdan kaynaklanan bir hiyerarşi yöntemi mevcuttur. Hocaların talebelerini arkadaş gibi görmesi bir hayli zordur. Halbuki yaşları 3-4 yıl fark eden bu kesimin kaynaşması buna karşın aralarında bir disiplin düzeni olması gerekir. Ayrıca hocaların yabancı dil bilmeleri çok önemlidir. İyi bir lisan onların dünya görüşlerine büyük katkıda bulunmaktadır. Bu anlamda üniversitede hizmet veren yeterli ve bilgili hocalarımızı alkışlamamız gerekir. Ülkemizde toplam 30 bin üniversite hocası olup, bunun 20 binden fazlası İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa, Antalya gibi büyükşehirlerde hizmet vermektedir. Bazı şehirlerimizde bulunan fakültelerde sadece 3 ila 4 hoca mevcuttur. Dolayısıyla talebelerin olanak ve yetenekleri sınırlıdır. Bunun yanı sıra laboratuvar olanakları birçok üniversitede yok sayılır. Gerçi bilgisayar imkanları ile sorun nispeten çözülmekte ise de bir çok eğitim merkezinde bilgisayar imkanları kısıtlıdır. Bu anlamda eğitimde öğrenciye kendin ara, kendin bul ve ortaya sorunları ile koy tartışalım olanakları verilememektedir. Dolayısıyla hazır bilgi aktarılmakta ve öğretimde ezber ön plana çıkmaktadır. Bu sistem üniversite okumuş aydınların anlayışlarında esas olmuş, dolayısıyla onları yenilikçi sistemden uzaklaştırmıştır. Meslekte esas olan; insanın yaptığı işten sorumlu olmasıdır. Bu noktada bizler üretici sayılmayız. Dolayısıyla sadece işi yapmakla da bizler üretici olamayız. Ayrıca bizler işi yapmaktan çok kontrol etmeyi severiz. Teknik kontroller belirli yönetmeliklere göre yapılır. Bu nedenle kontrol sisteminde insiyatif yok sayılır. Bu sorun ülkemiz teknik sorunlarının başında çözülmesi gereken bir sorun olarak gündeme gelmektedir. Nitekim mühendisliğin en zor bölümü olarak tasarımla uğraşanlara karşın denetim ve kontrol ile uğraşanlar daha fazladır. Burada ifade etmek istediğimiz husus insiyatif kullanmaktır. Çoğumuz yasa ve yönetmeliklerin tanımladığı uygulamaların alternatiflerini kabul edemeyiz. Ayrıca bu doğrultudaki önerileri onaylamayız. Bu yönleri ile hizmetlerde teknik sorumluluk çok önemlidir. Hele bu sorumluluğun sigorta ile güvenceye alınması çok sağlıklıdır. Bu doğrultuda teknik hizmetler yönetim, tasarım, uygulama ve işletme dallarında çok başarılı olup önem kazanır. 2010 Yılı TTMD Çalıştayı Hakkında Ön Görüşler Türk Tesisat Mühendisleri Derneği’nin her yıl yapılmakta olan yıllık Çalıştay toplantısı bu yıl Kocaeli Kartepe Green Park Oteli’nde 29 – 31 Ekim 2010 tarihlerinde yapılacaktır. Çalıştayın gündemi ‘‘TTMD’de Gelenek ve Gelecek’’ olduğundan, günümüzde TTMD yönünden çok iyi bir değerlendirme yapılmalıdır. TTMD’nin ilk kurucu başkanı ve ilk yönetim kurulu başkanı olmam sıfatıyla konudaki görüşlerimi üyelerimize açıklamayı faydalı görmekteyim. Gelenek olarak; TTMD; TMD’nin kuruluş amaçlarına uygun olarak; tüzüğü doğrultusunda hizmet vermektedir. Bu amaçla kuruluşundan bu yana TTMD sektörde kendini kanıtlamıştır. Bu amaçla öncelikli kamu sektöründeki kurum ve kuruluşlarında, bunun yanı sıra sivil toplum kuruluşlarından, üniversite, meslek odaları ve derneklerle ilişki kurmuş, saygın yerini almış birçok sektörel derneğin babası olmuştur. Ayrıca yurtdışı sektörle ilgili kuruluşlarla ASHRAE, ASPE, REHVA ile yakın ilişkiler sonucu onlara üye olmuştur. TTMD ülkemizde uluslararası sempozyum düzenleyen ilk kuruluşlardan biridir. 1993 yılından itibaren bugüne kadar dokuz uluslararası sempozyumu başarı ile gerçekleştirmiş. Ayrıca Teskon Kongrelerine katılmıştır. Bunlar dışında TTMD olarak ASHRAE, ASPE ve REHVA toplantılarında ülkemiz temsil edilmiştir. Teknik toplantılar ve teknik yayınlar çok önemli olup, derneğin titizlikle ele aldığı konuların başında yer almıştır. Bunların dışında ürün tanıtım toplantıları, teknik geziler derneğimiz için çok yararlar sağlamıştır.Sonuç olarak şunu ifade etmek isterim, sevdiğim, saydığım büyüklerim, arkadaşlarım ve genç dostlarım bana TTMD’nin kuruluşu nedeniyle her vesile ile teşekkürlerini bildirmişlerdir. Bunlar içinde Cumhurbaşkanları, devlet adamları, akademisyen ve kamu kurum yöneticileri ile sivil toplum kuruluşları yöneticileri yer almıştır. Geleneklerimizden biri, yönetim kurulu başkanlarımızın her iki yılda bir değişmesidir. Her dönem başkanımız belirli bir konsensus ile seçilmiştir. Çoğunda öneri çevreme danışarak benden gelmiştir. Hemen hemen hepsi çok başarılı olmuştur. Dolayısıyla hiç pişman sayılmam, sadece rahmetli Ünver Eğrikavuk, rahmetli Tamer Atauz’un ve Allah sağlık versin Rüknettin Küçükçalı’nın başkan olmasını isterdim. Nasip olmadı. Kısmet değilmiş ama önümüzdeki dönemlerde başkan olacak gençlerin başarılı olacağından eminim. Gelecek olarak
Bu amaçlar doğrultusunda geleneklerimizden şaşmadan derneğin başarılı olması gerekir. Bu anlamda yenilikçi önerilere açık olmalıyız. Ayrıca dikkat edeceğimiz bir husus, reklama dönük yatırımlardan kaçınmamız gerekir. Özellikle kişiliğini kanıtlamış üyelerimizde böyle bir yaklaşım beklememekteyiz. En eksik yönümüz kalite belgesi ve sertifikasyon işlerindeki ataletimizdir. Derneğin üyelerinin hizmet ve üretimde bir garanti merci olması gerekir. Özellikle yeterliliği belirlenmiş üyelerimizin teknik yönden dernek kanalı ile sigorta edilmesi çok yararlı olacaktır. İlginizi çekebilir... Türkiye'de Yeşil Bina Sertifikasyon Süreci ve Karşılaşılan ZorluklarYeşil bina sertifikasyonları, çevre dostu yapıların teşvik edilmesinde ve yaygınlaştırılmasında temel bir araçtır. Türkiye'de yeşil bina uygulamal... Stres Yönetimi Bir Yöneticinin En Büyük GücüdürStresi yönetmek ve stresle başa çıkabilmek farklı bir beceri gerektirir. Stresi sürekli üzerimizde taşır ve onun yükü altında kalırsak ne kendimizi, n... Yöneticinin Kötü Alışkanlığı: Başkalarını Susturmak ve Eleştiriye Kapalı OlmakLevent Taşkın; "Anlatmayı seven, başımıza gelenleri hemen çevremizle paylaşmak için heyecan duyan, şikayetlerimizi duyurmayı iş edinen, teşekkürü... |
||||
©2025 B2B Medya - Teknik Sektör Yayıncılığı A.Ş. | Sektörel Yayıncılar Derneği üyesidir. | Çerez Bilgisi ve Gizlilik Politikamız için lütfen tıklayınız.