E.C.A.
WAVIN

Proje Hizmetlerinin Uygulamada Karşılaştığı Sorunla

3 Aralık 2010 | KONUK YAZAR
177. Sayı (EYLÜL 2010)
1.006 kez okundu

	Proje Hizmetlerinin Uygulamada Karşılaştığı SorunlarYapı teknolojisinde hiç bir mekanik tesisat projesi aynen uygulanmamıştır. Projeler öncelikli meslek odası, yapı denetim ve imar kontrolundan geçerken gerekli-gereksiz revizyona tabi tutulur. Onay makamlarının bu isteklerine karşı koyma imkanınız yoktur. Bu nedenle isteklerini dikkate alır, projeyi düzeltir ve onaylattırırsınız. Esasında bu projeler bitmiş uygulama projeleri değildir. Ama ilgili makam tarafından öyle bilinir ve tanımlanır. Dolayısıyla bu projelerde sizden genleşme parçaları yerleri ve sismik elemanlara kadar ayrıntılar istenir. Gerçekte bu projeler ruhsat projeleridir. Gelişip değişerek uygulamaya dönüşür. Dolayısıyla ruhsat sonrası yeni bir mimariye uygun mekanik tesisat projesi yapmak zorunda kalırsınız. Bundan sonra projelerin koordinasyonu ve superpoze edilmesinin yanı sıra yatırımcı müşaviri ve proje müdürlüğü yetkililerinin isteklerini dikkate almak zorunda kalırsınız. Bu kişiler konularında uzman ve deneyimli olmalarına rağmen tasarımda yeterli bilgiye sahip değillerdir. Yaklaşık bir sene uğraşı verdiğiniz projenin esasa taalluk eden karar ve sistemlerini değiştirebilirler. Aylarca tartıştığınız ve karar verdiğiniz, örneğin fan-coil + primer hava ve tüm hava sistemi yerine kolayca split klima veya VRV sistemine dönüşüm isteyebilirler. Dolayısıyla bu aşama daha uzun süre alır. Bazen projeciyi bıktırıp sizi pes ettirebilir. Ayrıca bu etabın sonunda tesisat müteahhidinin yetkilileri ile karşılaşırsınız. O da sizi ucuz sistemlere ve malzemelere zorlar. Bazen ihale yöntemi de ucuzluğa yönelik yapılmıştır. Bu durumda en doğru yol sistemden kopmak, işi bırakmaktır. 

Sonuçta bu durumdan yatırımcı veya işveren çok tedirgin olmaz. Sorup soruşturmadan olayları tasvip eder, ancak sonunda kendisi zararlı çıkar. Beklenilen bu sonuca erişmek için kullanım süreci içinde en az 6-7 yıl beklemek gerekir. O zaman da iş işten geçmiştir. Dolayısıyla kimse sorumlu olamaz. Bu yönleri ile mühendislik hizmetlerinde tasarım hizmetleri çok zor bir uğraşıdır. Bununla beraber konuyu hafiften alan deneyimsiz tasarımcılar için bu ortam çok elverişlidir. İmza yetkisi ile yapılan bu hizmetten bayağı para da kazanılabilir. Dolayısıyla bütün tasarımcılar yaptığı hizmetten memnun sayılmaz. Çoğu bıkkındır. Ayrıca mali imkanları yeterli değildir. Normal rayiç bedellerinin dörtte bir fiyatına proje yapmak zorunda kalırlar. Bu onları güçsüzleştirmiştir. Özellikle düşük bedelle yapılan taşeronluk hizmetleri, kendilerini sosyal faaliyetlerden de uzaklaştırmış, onların yaşam düzeylerini düşürmüştür. 

Diğer taraftan mühendislik hizmetlerinde Avrupa ülkelerinin tasarım hizmetleri bizlerden çok farklı boyutta, bizimkinin bedellerinin 5-6 katıdır. Örneğin 80.000 m²’lik bir alışveriş merkezi bizler tarafından maksimum 100.000 avro bedelle yapılabilirken, bir Alman veya Avusturyalı bu hizmeti 500.000 avro bedelle yapmaktadır. Bizden çok farklı ve daha uzun sürede yapılan bu projelerin kaliteleri de bizlerinkinden üstün sayılır. Bu nedenle AB kurallarına uygun hizmetlerde kendimizi çok geliştirmemiz, uluslararası düzeyde proje yapabilmemiz gerekmektedir. 

Yeter Söz Milletindir

1950 seçimlerinden bu yana ‘Yeter Söz Milletindir’ sloganı demokrasiye geçişte bir rehber olmuştur. İktidarı ve muhalefetiyle birlikte yapılan bu gelişim günümüze kadar devam etmiştir. 1960 yılından bu yana karşılaşılan askeri müdahaleler her ne kadar demokrasiyi engellemiş, sıkıntılara yol açmışsa da, bugün gelinen ortamda toplum demokrasiye her yönü ile açık bir yaşam amaçlamaktadır. İnsan hakları, demokrasinin en önemli ilkesidir. Düşünce hürriyetine insanlarımızın alışması, karşıt fikirleri dinleyip, değerlendirmeyi öğrenmesi gerekir. Babaerkil bir aile düzeninin getirdiği totaliter bir ortam hepimizi yormuş, gelişmemizi önlemiştir. Çocuklarımızın bizlere itaati her ne kadar hoşumuza gitse de, bizlerin her zaman doğru ve sağlıklı karar verip vermediği tartışılmalıdır. Bugünün teknolojisinde boynuz kulağı geçmiştir. Özellikle kız çocuklara tanınan imkanlar toplumun uyanıklığına neden olmuştur. Dolayısıyla bu anayasa referandumunda konu çok iyi değerlendirilmelidir. Politik görüşlerden arınmış bir değerlendirmede yeni anayasanın 1982 Anayasası’nın arzulanmayan hususlarının düzeltilmeye çalışıldığı görülmelidir. Ancak bu çaba yetersizdir. Anayasanın iktidar – muhalefet işbirliği içinde el alınması ve bir mutabakat içinde toptan düzeltilmesi gerekir. Ülkemizin yasaları arasında o kadar büyük çelişkiler mevcuttur ki bunu tek tek ayıklamak imkansız hale gelmiştir. Özellikle yasaların eki yönetmelikler uygulamada kargaşaya neden olmaktadır. Bu nedenle “yargı özerkliği” çok önemlidir. Ancak belirli bir karmaşa birçok sorunu içinden çıkılamaz hale getirmiştir. Ayrıca yargının uzmanlık tarafı eksik sayılır; en önemli konularda yanlış kararlar alınmaktadır.

Yargının özerkliği için ne gibi önlemler alınmalıdır? Bunun politik yanı olamaz. Bir iktidara bağlı yargının tarafsızlığı düşünülemez. Buna karşın, kuralları bilinmez bir yargının hakim, savcı ve avukatlar elinde oyuncak olacağı aşikardır. Bu anlamda ülkemizin sağlıklı ve saygın bir anayasa ile ona bağlı, uygulanabilir, çelişkilerden arınmış yasalara ihtiyacı bulunmaktadır. Referandum sonuçlarını hiç bir partinin politik çıkar olarak kullanmaması gerekir. 

Önemli bir husus, hukukun üstünlüğünün yanı sıra hukukun uygulanabilirliğidir. Ceza hukuku dışında, sulh hukuku davalarında en haklı olduğunuz bir davada haksız olmaktayız. Ayrıca hukuk bir usul ve kurallar silsilesi olup, dikkat etmediğiniz takdirde haklı davanızda haksız duruma düşebilirsiniz. Bir de dava dosyalarını hakimlerin, karar mercilerinin dosyaları tam okumadığı, anlamadığı anlaşılmaktadır. Bu yönleri ile vatandaş hakkını arayamaz, hatta aramaz. Ayrıca insanlarımız hukukçulara güvenemez. Ancak bir devletin bir toplumun yaşamında hukuk çok önemlidir. Bu noktada, bilim ve teknolojiye uygun medeni hukuk çok sağlıklıdır. Yeter ki yargı yetkilileri (hakimler) toplumda saygın yerlerini maddi ve manevi bakımdan alabilsin, yaşamlarında gelecekleri devlet güvencesinde olsun. İşte o zaman hukukun üstünlüğünün geçerli olduğu bir devlet demokrasisi uygulanabilir.Hanefi Avcı’nın “Haliç’te Yaşayan Simonlar” adlı kitabını okuyorum. Bir sürü olaylar ele alınarak gözler önüne serilmiş. O kitapta toplumsal bir zaaf sergileniyor. Öyle ki, devlet kuvvetlerinin sağlayamadığı düzeni mafya bir çırpıda sağlayabiliyor. İşte bu noktada zayıf bir toplum sayılırız. Belirli baskılar bizleri korkutup, sindirebiliyor. En kötü halde suya sabuna dokunmadan susuyoruz. Bu tür bir adam sendeliğin faturası bizlere çok ağır geliyor. Üzülüyor ve çocuklarımıza intikal ettiremediğimiz başı dikliğin acısını çekiyoruz.   

TTMD Yönetimi

Türk Tesisat Mühendisleri Derneği Yönetim Kurulu’nun, IX’uncu Tesisat Sempozyumu ile Rehva Antalya Kongresi sonrası yorgun düştüğü söylenebilir. Gerçekten bütün organizasyon işleri Başkan, Başkan Yardımcısı ile bir kaç üye üzerinde kalmış, onların gayretleri ile arzulanan başarıya ulaşılmıştır. Bu çalışmada, örneğin profesyonel müdürleri ve çalışanları yetersiz kalmıştır. Bir anlamda bu soruna çözüm bulmak, derneğin kendisinin temsile layık bir yönetime sahip olması gerekir. Öncelikle Genel Sekreterin (Dernek Müdürü) presentable, lisan bilir ve sektörün içinden yetişmiş, bilgili, güzel konuşabilen biri olması gerekir. Lisan bilgisi çok önemlidir. Bütün yazışmalar onun kanalı ile yapılmalı, üyelerle sağlıklı, güvenli ilişkiler kurulmalıdır.

Önümüzdeki dönem TESKON 2011 toplantısı yapılacaktır. Bütün üyelerimizin bu kongreye TTMD adına hizmet verdikleri bir şekilde vurgulanmalıdır. Ayrıca görevli Genel Sekreterin İstanbul’da yapı teknolojisi ile ilgili bütün toplantılara, kardeş derneklerin olağan kongrelerine katılıp, bizleri temsil etmesi ve dergimizde görüşlerini duyurması gerekir. Kendisine Ankara, İstanbul ve İzmir’de yardımcı olan elemanların da bilgisayar kullanımını bilmeleri zorunludur.

Genel Sekreterin en önemli görevlerinden biri de kamu kurumları ve meslek odaları ile ilişkilerdir. Ayrıca Odalar Birliği, Ticaret ve Sanayi Odalarında bizleri temsil edip, onların çalışmalarına katkıda bulunmalıdır.

Örneğin İNTES - Türkiye İnşaat Sanayicileri İşveren Sendikası’nın aylık toplantılarında hiç bir şekilde bizi temsil eden biri bulunmamaktadır. Halbuki, İNTES’in bir kolu tesisat sektöründen gelmektedir. İnşaat dünyasında tesisat sektörünün önemi vurgulanmalıdır. İMSAD ayrı bir kuruluştur. İnşaat malzemeleri ile iştigal etmekte, onların kalitelerini sergilemektedir. Kendilerine destek olmak gerekir. TTMD gibi üyelerinin her dalda hizmet verdiği bir mühendislik derneğinin sektörle ilgili her konuda hizmet vermesi, adını duyurması, öne çıkarması zorunludur.

Kanımca TTMD sektörle ilgili tüm kuruluşların lideri durumunda olmalıdır. Ancak bu liderlik bir baskı ile olamaz; bilgi, deneyim ve sorumluluk alarak bilgi ile olabilir ki, o da bizlerde var sayılır. Çünkü her kuruluşun başında bulunan deneyimli kişiler TTMD’nin asli üyesidir. Onlar sayesinde derneğimiz güvenilir, saygın bir dernek olabilir.8. Dönem Başkanı Abdullah Bilgin bana döneminde bir yıl içinde Ankara – İstanbul arası 50.000 km yol yaptığından yakınır. Bu çok zor ve üzücü bir durumdur. Dolayısıyla 10. dönem başkanının Ankara’dan seçilmesine gönlüm razı olmuyor. İstanbul’u tercih ediyorum. Ayrıca başkanın tasarımcı olması çok güzel de kimse razı olmuyor. Çünkü bu anlamda herkes tek tüfek geçim derdinde. Kaldı ki, yönetimde görev yapmış Bülent Özgür ve Bünyamin Ünlü bu görev için biçilmiş kaftan; onlar, özellikle Bülent arkadaşımız, iyi bir genel sekreter ve ofis kadrosu ile takviye edilirse ki görgüsü, bilgisi, deneyimi ile çok başarılı olabilir düşüncesindeyiz.

Artık bu tür seçim ve öneriler benim üstüme vazife sayılmaz. Ayrıca bu işi çok iyi yapacak üyelerimiz mevcut. Ama hiçbirisi çıkıp ben adayım demiyor. Hele şu dönem bu anlamda cesaretli adaylara çok ihtiyacımız var. İnanın yönetimi bilen, deneyimli bir başkanın yönetim kadrosunda ben dahil eski başkanlar seve seve görev alırlar. Özellikle Ankara’dan aday olacak bir tasarımcının yanında TTMD’yi devlet kurumlarında temsil etmek bizler için şeref sayılır. Netice olarak TTMD’nin en güçlü döneminde gençlerle kaynaşacak bir yönetim kurulunu ve başkanını beklemekteyiz. 

Güzelim Türkiye 

Çocukluğum İç Anadolu’da geçti. Bu yönden Ankara, Akşehir, Kırıkkale, Ulukışla, Niğde ve Yozgat’ı çok severim. Özellikle Akşehir’in bahçeleri, Niğde’nin bağları ve Yozgat’ın çamlıkla süslü yeşilini çok özlerim. Ankara çok hızlı büyüdü ve gelişti. Hele şimdi çocukluğumuzun geçtiği semtlerden çok bahsedilmiyor. İstanbul 1950-60 yıllarındaki güzelliğinden kaybetmekle birlikte gelişimindeki yeni yapılanma ile çok şeyler kazandı. İzmir huzur duyduğum bir şehirdir. Çeşme’de, yaklaşık 40 yıla erişen yazlarım geçti. Yöre denizi ve rüzgarı ile güzeldir. Antalya, Marmaris, Bodrum gibi sonradan gördüğümüz yöreler, yaz tatillerinin cazip odağı. Bu güzelim yerlerin ötesinde Afyon, Uşak, Burdur, Isparta, Denizli ve Aydın görülmeye değer iller. Adana, Mersin, Kahramanmaraş, Adıyaman, Şanlıurfa, Malatya ve Mardin insanın üzerine bütün güzellikleri ile çöküyor ve unutulmuyor. 

Kırıkkale, Yozgat, Tokat, Sivas, Erzincan, Erzurum tam Anadolu bozkırı; akşamüstü insanı hüzün kaplayabilir. Bu arada çokları gibi halen gezmediğimiz Samsun, Ordu, Giresun, Rize ile batıda Sinop, Kastamonu, İnebolu, Bartın ve Zonguldak kalıyor. Kısmet olursa bu bayram Çankırı, Kastamonu, Sinop yapıp döneceğim; gözüm alırsa Küre dağlarından İnebolu’ya da  uğramak, yörenin doğal güzelliklerini görmek, temiz havasını almak istiyorum. Daha sonrada Trakya’ya geçip, Edirne’de Selimiye Camii ziyaret edeceğim.,

İnebolu’ya giderken geçeceğimiz Küre dağlarının kıvrım kıvrım yollarından farklı yeşillikler içinde Karadeniz’e ulaşmanın heyecanını hissediyorum. Yıllar önce bu yöreden geçen bir arkadaşımın çevreyi ve İnebolu’yu anlatışındaki heyecanı anımsıyorum. Bu güzellik ülkemizin her yerinde mevcut; bir anda Kemah’ın Fırat kenarını, Ayvalık’ın sahilini, Antakya’nın Kemer’ini hatırlıyor ve ülkeye sahip çıkmanın önemini kavrıyorsunuz. 

Hemen hemen nüfusu 75 milyona erişen ülkemizde şehirlerin hızlı büyümesinden rahatsız oluyoruz. Bu büyüme doğal sayılmalıdır. İllere yakın ilçeler zamanla onların bir semti olacaktır. Bu doğrultuda yerleşim bölgelerinin alt yapıları hazırlanmalıdır. O zaman görüleceği üzere, bu ülke 150 milyon nüfusu barındırabilecek, huzur ile yaşatabilecek bir vatandır. Hepimiz bu değerlerin kıymetini bilmeliyiz.

Bugün bu güzelim yöreler turizm bakımından kalkınmış sayılır. Bursa’nın kebabı, İzmir’in balığı, Aydın’ın çöp kebabı, Konya’nın etli ekmeği, Adana’nın kebabı, Antep baklavası ve Urfa’nın envai çeşit yemekleri her yönüyle özlemle anacağımız değerlerimiz olmuştur. Gerçi bugün her şehirde her yörenin yemeklerini bulmak mümkündür. Ancak Kayseri’nin mantısı Kayseri’de, Adana’nın kebabı Adana’da, Antep’in baklavası ancak Antep’te yenilebilir. Amaç yemeden içmeden öte güzelim ülkede huzur içinde yaşamak olmalıdır. 

Sonuç olarak; her an dört mevsimi yaşayabileceğimiz bir ülkeye sahibiz. Palandöken ve Uludağ yöreleri kış mevsimine açıkken, güney sahillerinde insanlar denize girebiliyorlar. Karadeniz’in güzelliğine kaç ülke sahip söyleyemem. Halen oraları turizme kapalı bakir yöreler. Yıllar sonra teknoloji bu yörelere de yayıldığında bu yerler nasıl algılanır bilemiyorum. Ama o zaman biz yaştakilerin eski günleri hatırlayıp, özlemle anacağı kanısındayım. Bu anlamda ülkemiz çok güzel bir vatan parçasıdır. Kıymetini bilmemiz gerekir. 

Kastamonu ve Çevresi

Ankara’dan Batı Karadeniz’e gidişte Ilgaz dağlarından sonra Karadeniz kokusunu, yeşili ve çam kokusu ile alıyorsunuz. Kastamonu bambaşka güzellikler ve tarihi değerler içeren bir ilimiz; özellikle yapıları ile göze çarpıyor. Tarihi binalar otele dönüşmüş. 

Nitekim Kastamonu’dan Dalay’a geçtiğimizde İksir Resort Hotel’de kaldık. Ballıdağ efsanesi, Sepetçioğlu türküsü, çamların yaydığı mis gibi koku insanı yeniden yaşamaya ve yaşatmaya neden oluyor. Çevrede doğayı tanımak, yürümek, su sesini dinlemek, düşünmek, hayal etmek, görmek, tatmak, duymak, koklamak, dokunmak ve yazmak zevk veriyor insana. Otel, İstanbul’da oturan İksir Hanım tarafından tesis edilmiş. Otel, İksir Hanım Konağı, Samanlık, Ceviztepe, Göktepe bloklarından oluşan 56 standart, 6 suit ile harika bir yerleşim. Yemyeşil bir ortamda sosyal aktivitelerin yanı sıra sportif etkinlikler olarak bisiklet turları, futbol, basketbol, voleybol, jeep turları, yüzme, kayak, kış sporları, balık tutma, kızak gezisi görülmekte, sosyal aktivite olarak iş toplantıları, özel organizasyonlar, ahşap oymacılığı ve Batı Karadeniz turları gibi cazip uğraşılar öne çıkmaktadır. 

Bir an için her yıl yapmakta olduğumuz TTMD Çalıştayını burada yapmak aklıma geldi. Gerçi burası Ankara ve İstanbul’a bir hayli uzak sayılır. Ancak uçakla Kastamonu’dan ulaşım çok kolay. Çalıştayın fikir alışverişinin yanı sıra güzelce dinlenmek, temiz hava almak, fittness centre olanaklarından faydalanmak çok zevkli olacaktır. 
İnebolu ve Sinop şehirlerimiz de kendi başına bir alem; doğal güzelliklerinin yanı sıra tarihi binaları insana huzur veriyor. Bu yörelere gelmekte geç kaldığımı hissediyor, değerli arkadaşlarım, okurlarıma tavsiye ediyorum.

Referandum Sonucu

Hiç şaşırmadım. Evet’lerin en az % 55 civarında olacağını tahmin ediyordum. Sonuçta referandumun bir parti çekişmesi olmadığını herkes anlamalı. Nitekim referandum sonrası Başbakan da bunu ifade etti. İyice incelendiğinde, referanduma esas anayasa değişikliklerinin halkın yararına olduğu anlaşılır. Nitekim Odalar Birliği, sendikalar bu doğrultuda görüş bildirmişlerdir. Esas yanlış bu sonuçlara dayanarak karşı tarafı suçlamak ve politik görüşlere odaklanmak olmaktadır. 

Bu anlamda bir durum değerlendirmesi yapılırsa görüleceği üzere ülkemizde bir sermaye değişimi göze çarpmaktadır. Anadolu eşrafı zenginleşmekte, İstanbul zenginleri yerinde saymaktadır. Bu değişimin olumlu ve olumsuz yönleri tartışılmalıdır. 

Bu kavga ve çelişkiden oluşmuş fikirleri ile hayatlarını kazanan bir kesim fakirleşmekte, dolayısıyla yeni zenginleri hazmedememektedir. Bir ülkenin orta sınıfının yok olması üzücüdür. Arsa spekülasyonu, inşaat taahhütleri gibi kolay yollar üretici bir ülkeye yakışmamaktadır. Bir de yalaka, asalak bir sınıf türemiştir. Onlar için iktidara yakın kişiler yanında olmak amaçtır. Bu, iktidardaki kişiler tarafından önlenmelidir. En şaşırtan görüntü TV yayınlarında sergilenmektedir. Eskiden beri sevip saydığımız hocaların, yazarların tipi değişmiştir. Bu insanların görünümünü ancak devlet önleyebilir. 

Sonuçta; referandum sonucu iktidar, muhalefet çatışmasının çok ötesinde ülkenin yeni, sağlıklı, güvenli bir anayasaya ihtiyacı olduğunu ortaya koymuştur.


 

İlginizi çekebilir...

Yeşil Binalar ile Güçlü Şebekeler: Enerji Verimliliğinin Şebeke Güvenliğine Katkısı

Yeşil binalar yalnızca çevresel sürdürülebilirlik ekseninde değil, aynı zamanda şebekeyle uyum içinde çalışan, kendi tüketimini optimize eden ve elekt...
16 Haziran 2025

İş Yerinde Kıskançlık ve Hırs

Hepimiz de var olan bazı duygular günlük yaşamımızda ikili ilişkilerde ortaya çıkar. Bazen kendimizi tanıyamayız, bazen de tanıdığımızı düşündüğümüz b...
3 Haziran 2025

Türkiye'de Yeşil Bina Sertifikasyon Süreci ve Karşılaşılan Zorluklar

Yeşil bina sertifikasyonları, çevre dostu yapıların teşvik edilmesinde ve yaygınlaştırılmasında temel bir araçtır. Türkiye'de yeşil bina uygulamal...
19 Mayıs 2025

 
Anladım
Web sitemizde kullanıcı deneyiminizi artırmak için çerez (cookie) kullanılır. Daha fazla bilgi için lütfen tıklayınız...

  • Boat Builder Türkiye
  • Çatı ve Cephe Sistemleri Dergisi
  • Enerji & Doğalgaz Dergisi
  • Enerji ve Çevre Dünyası
  • Su ve Çevre Teknolojileri Dergisi
  • Tersane Dergisi
  • Yalıtım Dergisi
  • Yangın ve Güvenlik
  • YeşilBina Dergisi
  • İklimlendirme Sektörü Kataloğu
  • Yangın ve Güvenlik Sektörü Kataloğu
  • Yalıtım Sektörü Kataloğu
  • Su ve Çevre Sektörü Kataloğu

©2025 B2B Medya - Teknik Sektör Yayıncılığı A.Ş. | Sektörel Yayıncılar Derneği üyesidir. | Çerez Bilgisi ve Gizlilik Politikamız için lütfen tıklayınız.