
Geçtiğimiz Sene 31 Ekim’de Hayatını Kaybeden İTÜ Makina Fakültesi Emekli Öğretim Üyesi Prof. Dr. Cahit Özgür’ün Son Dersi: Yoktan Enerji Üreten Makinalar![]()
![]() ![]()
Yoktan enerji üretmek, bir nevi paradoksal, beklemediğimiz bir şeydir. Çok çeşitli paradokslar var. Mesela bu söyleyeceğim yutturmaca bir paradokstur. Bakın ben ispat edeceğim ki bütün ikizkenar üçgenler birbirlerine benzer, daha doğrusu herhangi bir üçgen ikizkenardır. Örneğin, burada A ve C üçgenini alıyorum ve bu üçgenin B noktasındaki açı ortayını çiziyorum, A C’nin ortasından dikme çiziyorum ve bu noktaları birleştiriyorum ve bundan sonra da O’dan AB’ye yine O’dan BC’ye dikmeler çiziyorum. Şimdi baktığımızda şu üçgen tabi ki orta dikme olduğu için burası, üçgenler ve kenarlar birbirine eşit. Şu dik üçgen bu dik üçgene eşit. O halde şu ikili şu ikiliye eşit. O halde O L’ye eşit. AK’nın da benzer şekilde LC’ye eşit olduğunu söylüyorum. Bunları toplarsam AB, BC’ye eşit çıkıyor. Tabi yutturdum. Ama nerde yutturdum
(Şekil 1).
Gelelim matematiksel bir şeye bakın karekök 1 karekök 1. Bu karekökü 1/1 şeklinde yazıyorum, buraya
![]() ![]()
A yönünde mi yoksa B yönünde mi gidecek. Çözüm yine İTÜ Vakfı Dergisi’nde. Ama bu sefer çözümü vereceğim. Bakın şöyle yapalım, F kuvveti arka tekerlek merkezine, bu kuvvet bir moment veriyor, bir de kuvvet veriyor. Bu kuvvet oradan da arka tekere, merkeze gidiyor. Bu geri doğru etki eden bir kuvvet. Bunu ileri doğru götüren şey de şuradaki reaksiyon kuvveti. Şimdi bunlardan hangisi büyükse o tarafa doğru gidecek demektir (Şekil 4).
Şimdi bunu biraz basitleştirelim. Bu zincirin bağlandığı ayna ruble diyorlar. Bunun çapları birbirine eşit değil. Biz bunun çaplarını birbirine eşit yapalım. Bu suretle ileri doğru gidişe bir avantaj temin etmiş oluyoruz. Böyle olunca yeni bir modelle karşılaşıyoruz. Bu aynayı ruble ile birleştirmiş oluyoruz. Bunu doğrudan doğruya kendiniz yapabilirseniz bir makara alın, makarayı yere koyun ve bu makaradaki ipliği hafif çekin. Makara ileri mi gider geri mi gider? Kayma olmamak üzere eğer ileri giderse, şuradaki F kuvveti yukarı kalkar ve bunun yukarı kalkması demek devridaim makinasını buldunuz demektir (Şekil 5).
![]() ![]()
Şimdi gelelim gerçek devridaim makinalarına; Sizin kürsünüze 1949’da asistan olarak girdikten sonra ayrılıncaya kadar ve halen devam eden bir akım vardır. Suyun kaldırma kuvvetini kullanarak devridaim makinesi yapmak. Bunlardan bir tanesi de adam diyor ki, şu hazneyi yapalım, buraya bir silindir takalım, bu silindirin
![]()
Bu prensibe çok yakın yine böyle bir hortumumuz var diyelim. İki tane eksen etrafında dönüyorlar. İçeride kalan kısım su içinde olduğu için kaldırma kuvvetiyle dönüyor. Netice itibariyle bu dönmeye devam ediyor. Neden dönmez, çünkü biraz önceki prensibe göre bu hortum üzerine tesir eden basınç kuvvetleri şuraya kadar merkezden geliyor. Yatay olduğu için birbirlerini götürüyorlar, buradaki basınç kuvveti, buradaki basınç kuvvetine eşit (Şekil 8).
![]()
Bizim kürsümüze böyle bir proje geldi (Şekil 12). Adam 100 metre dipteki bir A noktasından suyu alıyor bir sürü makinelerden geçiriyor, oradan enerji alıyor falan öbür taraftan da burada basınç az burada basınç fazla, netice itibarıyla ben onu kullanırım diyor. Şimdi demek ki ben bir boru alsam, buraya bir trübin koysam. Trübin buradan A yüksek basınç buradan B alçak basınç gidecek yine onun karşı basıncını adam düşünmemiş tabi.
Burada gezen toplar meselesini ABD’de icat edilmiş bir şey (Şekil 13). Şimdi sudan hafif, havadan ağır toplarımız var. Bu toplar suyun içine atılınca yukarıya çıkıyor. Buradan aşağıya yuvarlanıyor. Şuradaki çarkı kendi ağırlıklarıyla döndürüyorlar. Ondan sonra buradan tekrar suya giriyor. Yalnız, topları suyun içine tekrar sokmak için harcanan enerji dikkate alınmamış.
![]()
Elektrikçiler de işin içine karışıyor (Şekil 15). Diyor ki bir mıknatısımız var. Bu mıknatıs çok uzaktan şu topu çeker. Bu top buraya gelir, delikten aşağıya düşer tekrar gelir, bu tekrar çeker. Bunu yapan adam 1670’te yapmış.
Bu biraz daha karışık bir iş (Şekil 16). Yine ona benzer bir şey. Aynı zamanda jeneratörü çeviriyor. Bakın şu sistemin üzerinde dönebilen çarklar var. Bunlar bisiklet tekerleğinin üzerindeki çarklar gibidir. Bunun kafasında ağırlık var. Ve bu ağırlık şu noktadan bu noktaya geldiği zaman izafi olarak daima 90 derece dönüyor. Bu da sabit olduğuna göre doğal olarak 90 derece dönüyor. Bu adam işte bu dönmeleri kullanıyor, zincirlere bağlıyor ve jeneratörü yapıyor. Bu, ziraat mühendisi tarafından TÜBİTAK’a yapılan bir başvurudur. Ne gariptir ki ben TÜBİTAK’ta çalışırken ziraat araştırma gurubu başkanı buna, “ne dersin memlekete faydalı olur” demişti. Neyse ki böyle şeylere yatkın olduğumu bildiği için bana havale etti ve ben de gereğini yaptım.
Bazı projeler var ki devridaim makinesi değildir ama uçuk projelerdir. Gerçekleştirilmesi zordur. Mesela bunlardan bir tanesi enteresandır, Süleyman Demirel’in başbakanlığı döneminde yazılmış. Beraber okuyalım. Her alanda, Amerika ve Rusya saatte 150 km. hızla giden bir trene benzetilirse Türkiye her tarafından buhar kaçıran saatte 20 km giden bir lokomotife benzetilir. Bu trenle ABD ve Rusya’yı takip etmek bir yana, ara açılmaktadır. Çare lokomotifi durdurup kestirmeden bunları geçmektir. Adamın verdiği bu cihaz ne işler yapıyor. Asrı altüst edecek elektronik cihazla çözülmekte olan sırlar; Ölüm ışınları, uçakların ışınla hamur haline getirilmesi, mermilerin havadan yere damlaması biyolojide dev bir yaratık meydana getirilmesi, yerçekimiin yok edilmesi, aletsiz uçan insanlar, 600 yaşına kadar sağlıklı yaşam vb.
Gelelim Amerika’ya. Amerika’da 1875’te Philadelphia’da evinde gösteri yapan ve bununla da para toplayan Cary isminde bir adam var. Olay da şu, bu karmaşık makineye bir kova su döküyor. Sonra makine çalışmaya başlıyor falan ve bu ürüne bir alıcı bulmuş. Bir iş adamından 1 milyon dolar alıyor. Tery Motor Company. Adam ölüyor. 1898’de mucidin ölümünden sonra bodrum katında durum ortaya çıkıyor (Şekil 19).
![]()
Büyük bir proje halinde bize resmen gelmedi bu. Hasan Fehmi, beni tanıyan bir hoca getirdi, bunu bir de siz görün dedi (Şekil 21). Diyor ki adam, “Çanakkale Boğazı’nda akıntı var.” Akıntının mertebesi de şuymuş. Bunu bir kanal gibi görüyor, bu kanala 30 bin tane ünite yerleştiriyor buraya ve diyor ki, “Bununla Türkiye’nin tüm enerjisini, hidroelektrik enerjisini temin edebiliriz”. O zaman zannediyorum başbakan Mesut Yılmaz’dı. Kendisi de bekliyor neticeyi. Fakat nasıl bir şeydir, burada bir inşaat mühendisi, iki tane Orta Doğu’lu elektrik mühendisin altında imzası var. İsimleri bende bulunuyor. Diyor ki, “Toplam olarak şu kadar megavat”. Gerçek, bu kanalda kinetik enerji bu enerjiyi kullanıyor, buradan bir daha kullanıyor. Sıfır kaldı, başka enerji kalmadı. Bu kadar formasyon eksikliği herhalde kimsede yoktur, inşallah!
Selim Palavan’dan bir fıkra. Hoca anlatıyor, çocuklara soruyor. Anladınız mı, ses yok. Peki, bir daha anlatacağım diyor. Bir daha anlatıyor. Anlayan var mı diyor, yok, Üçüncü, dördüncü. Bakın diyor. Bu sefer teker teker anlatacağım diyor. Siz de iyi dinleyin. Anlatıyorum, anladınız mı? Yahu diyor bu sefer ben bile anladım.
Salih Murat Bey’le ilgili anlatayım. Cahit Bey hatırlayacak. Fizik okuyoruz, Salih Murat Hoca bir tebeşiri bir sömestr kullanır, ancak biter. Çocuklar dedi ki, “Hocam çok silik yazıyorsunuz görmüyoruz”. “E konuşuyorum ya” dedi. Ardından bir süre sonra “Duymuyoruz” dediler. “E yazıyorum ya” dedi.
Hoca anlatıyor. Araba V hızıyla giderken, arabanın tahrik gücünden gelen itme kuvveti kuvveti direnç kuvvetiyle eşittir. Çocuğun bir tanesi, “Hocam, bu iki kuvvet de birbirine eşitse peki araba nasıl gidiyor” dedi. Yahu diyor o öyle, teorik olarak.
Son önerim şu, “Çaba sarf etmeden kıymet elde edilemez, beleşe güvenmeyin nostalji güzeldir”.
Prof. Dr. Cahit Özgür’ün Kronoloji
1941 – Haydarpaşa Lisesi’nden mezun oldu
1942 – İTÜ Fizik, Kimya ve Matematik sertifikası aldı
1948 – İTÜ Makina Fakültesi Yüksek Mühendisi oldu
1949 – Makine Fakültesi Su Makineleri kürsüsünde asistan oldu
1954 – Doçent oldu
1957 – İTÜ Teknik Okulu’nda Müdür Yardımcılığı yaptı
1960 – Paris Üniversitesi Sorbonne’dan Dr. Müh. unvanını aldı
1963 – İTÜ’ye profesör olarak atandı
1967 – Kanada’da Dominion Engineering Works’ün Ar-Ge bölümünde çalıştı
1970 – İTÜ Makine Fakültesi Dekanlığı görevini yürüttü.
1972 – Agard Fluid Dynamics Panel üyeliği
1974 – TÜBİTAK Mühendislik Araştırma Grup Üyeliği
1980 – İTÜ Yabancı Diller ve İnkılâp Tarihi Bölümü Başkanlığı yaptı. İTÜ’de ayrıca Enerji Anabilim Dalı, Hidromekanik ve Hidrolik Makineler Anabilim Dalı Başkanlıkları ve Enerji Uygar Merkezi Müdürlüğü görevlerinde bulundu
1991 – Emekli oldu
![]() İlginizi çekebilir... 2025 Neden Her Binada Akıllı HVAC Entegrasyonu İçin Dönüm Noktasıdır?Enerji tasarrufundan daha sağlıklı havaya ve öngörücü bakıma kadar akıllı HVAC sistemleri artık isteğe bağlı değil; 2025 yılında bina performansı, uyu... Leed Enhanced Commissioning Çalışmaları Üzerine Kısa Bir DeğerlendirmeBinaların ömrü boyunca dayanıklı, enerji verimli ve konforlu olabilmeleri için mutlaka multi disipliner biçimde olan kalite kontrolleri ile inşa edilm... Klimalarda Vakumlama İşleminin ÖnemiVakumlama işleminin neden önemli olduğunu bilmek çok önemlidir. Eğer ilk çalıştırma sırasında vakumlama yapılmazsa klima sistemlerinde verimsizlik ve ... |
||||
©2025 B2B Medya - Teknik Sektör Yayıncılığı A.Ş. | Sektörel Yayıncılar Derneği üyesidir. | Çerez Bilgisi ve Gizlilik Politikamız için lütfen tıklayınız.