Dr. Turhan Karakaya
HISENSE Türkiye Genel Müdürü

Ä°klim krizinin etkileri artık sadece haberlerde gördüÄŸümüz manÅŸetler deÄŸil, iÅŸimizin bizzat içinde hissettiÄŸimiz gerçekler haline geldi. Kentlerde aşırı sıcaklar, artan soÄŸutma yükleri, tüketici beklentilerinin yükselmesi, aynı zamanda enerji kaynaklarının baskı altında olması derken, iklimlendirme sektörü artık sadece konfor saÄŸlamıyor; aynı zamanda geleceÄŸe dair sorumluluk da taşıyor.
Bugün Türkiye’nin toplam enerji tüketiminin yaklaşık %35’i binalardan geliyor ve bunun yarısından fazlası ısıtma, soÄŸutma ve havalandırma sistemlerine ait. Avrupa BirliÄŸi’nin YeÅŸil Mutabakat hedefleri ve Türkiye’nin 2053 net sıfır taahhüdü göz önüne alındığında, bu oranları düÅŸürebilmek için en büyük iÅŸ bizim yani Ä°klimlendirme Sektörü uzmanlarının omuzlarında.
Sistemin ilk kurulumundaki tercihler kadar, onun iÅŸletme dönemindeki verimliliÄŸi de büyük önem taşıyor. Bu noktada inverter teknolojisi bir devrim niteliÄŸinde. Çünkü bu sistemler ihtiyaca göre modülasyon yapabiliyor. Gereken kapasite %40 ise sistem o seviyede çalışıyor, %90 gerekirse ona çıkıyor. Sabit devirli sistemlerde bu esneklik yok, dolayısıyla enerji boÅŸa harcanıyor. Özellikle VRF sistemlerde bu modülasyon çok daha hassas iÅŸliyor. Kullanıcı davranışına göre kapasite ayarı, alan bazlı çözüm, kısmi yükte yüksek verim… Hepsi karbon salımını ciddi biçimde aÅŸağıya çeken etkiler.

Ama bu avantajları sadece doÄŸru mühendislik hesaplarıyla kullanmak yetmiyor. Bakım konusu burada devreye giriyor. Özellikle yıllar içinde fark edilmeyen küçük kaçaklar, sistem verimini dramatik ÅŸekilde düÅŸürebiliyor. R32 gibi daha çevreci gazlar kullansak bile, kaçak varsa o gaz doÄŸrudan atmosfere salınıyor ve GWP deÄŸeri ne olursa olsun çevreye zarar veriyor. Üstelik düÅŸük gaz seviyesi, sistemin daha uzun süre ve daha yüksek güçte çalışmasına neden oluyor. Bu da elektrik tüketimini artırıyor, cihaz ömrünü kısaltıyor. Bu yüzden soÄŸutucu akışkan kontrollerinin periyodik yapılması, sadece bakım deÄŸil, doÄŸrudan karbon salımıyla ilgili bir konudur.
Burada sahadaki teknik ekiplerimizin eÄŸitimli olması ÅŸart. Sistem kurulumundan servisine kadar süreci bilen, basit arızaları “cihaz çalışıyor ama neden çok tüketiyor” diye sorgulayan, cihazın sesi, basıncı ve tüketimiyle verim arasındaki iliÅŸkiyi okuyabilen ekiplerle çalışmalıyız. Bu sadece bir teknik yeterlilik meselesi deÄŸil, aynı zamanda çevresel bilinç meselesidir. Aynı ÅŸekilde kullanıcıları da bilgilendirmeliyiz. Klimayı 22 yerine 24 derecede çalıştırmanın yıllık enerji tüketimini nasıl etkilediÄŸini anlatmalıyız. Cihazı kapatmak yerine doÄŸru otomasyona bırakmanın hem konforu hem çevreyi nasıl koruduÄŸunu gösterebilmeliyiz. Çünkü sürdürülebilirlik sadece teknolojik bir geliÅŸme deÄŸil, davranışsal bir dönüÅŸümdür.

Devamını dergide okuyabilirsiniz