6 Mart 2018 | SÖYLEŞİ 267. Sayı (Mart 2018) | 3.458 kez okundu |
Kazan ve Basınçlı Kap Sanayicileri BirliÄŸi (KBSB) Yönetim Kurulu BaÅŸkanlığı görevini Hacı Ahmet İlhan’dan devralan Akkaya Isı Genel Müdürü A. Cevat Akkaya, ilk hedeflerinin “Tüm dünyada kazan ve basınçlı ekipman sektöründe Türkler bu iÅŸi iyi yapıyor” dedirtmek olduÄŸunu belirterek; derneÄŸin yeni dönemde ne tür faaliyetlerde bulunacağını, hangi politikaları izleyeceÄŸini ve sektörün sorunları ile bunların çözümlerini dergimize anlattı.
KBSB İLE İLİŞKİNİZ NASIL BAŞLADI ANLATIR MISINIZ?
Yaklaşık 4 yıl önce Ahmet İlhan baÅŸkanımız yönetimdeyken, derneÄŸimizin düzenlediÄŸi birtakım faaliyetlerde kendisi ile tanıştım, bazı istiÅŸarelerimiz oldu. Yönetimde görev almak isteyip istemediÄŸimi sordu ve ben de severek kabul ettim. İşimizi ve sektörümüzü seven birisi olarak mesleÄŸimizle ilgili bir heyecan duyuyordum, bazı olumsuzlukları görüyordum ve gördüÄŸüm sorunları çözmek anlamında bir ÅŸeyler yapmak istiyordum, saÄŸolsun Ahmet baÅŸkanımız bu anlamda bir fırsat sundu.
DERNEĞİNİZİN ÇALIÅžMALARINDAN BAHSEDER MİSİNİZ VE YENİ DÖNEMDE NASIL BİR POLİTİKA İZLİYORSUNUZ?
DerneÄŸimiz 1985 yılında kurulmuÅŸ, belki de ülkemizin en eski sektör derneklerinden bir tanesi. Hem eski olması hem de pek çok kuruluÅŸ ve topluluÄŸun oluÅŸumunda fiilen yer almış olması dolayısıyla etkinliÄŸi çok fazla olan bir sivil toplum kuruluÅŸuyuz. 33 yılı aÅŸkın bir süre etkinliÄŸini koruyabilmek ve faaliyetlerine devam edebilmek bir baÅŸarı; bu baÅŸarıda emeÄŸi geçen önceki tüm yönetimlere öncelikle ÅŸükranlarımı sunmam gerek.
Yönetimin içerisinde bulunduÄŸum, geçtiÄŸimiz 4 yıl zarfında gerçekten dernek olarak farklı bir tablo çizebilme imkânına kavuÅŸtuk diye düÅŸünüyorum. Hem bilinirliÄŸimizi artırmak hem de daha somut projelere yönelmek gibi bir politika izledik. Faaliyetlerimiz kapsamında hedeflenen iÅŸler genelde uzun vadede sonuçlanabilen meseleler oluyor. Dolayısıyla “ÅŸunları yaptık” diye sıraladığınız zaman belki çok madde oluÅŸmuyor ama gerçekleÅŸen faaliyetlerin etkilerine baktığınızda bu çok daha anlaşılır oluyor.
Üyelerimiz ile iletiÅŸimi artırmanın gerekliliÄŸini çok ciddi anlamda gördük. Yapılan faaliyetlerden haberdar olmayan bir üyemizin olmasını kendimize yakıştıramayız. 44 adet üyemiz var. Ne mutlu ki üye sayımız giderek artıyor. Yeni üyelikler noktasında ağımızı biraz geniÅŸ tutmak istedik, sadece imalatçılar olarak deÄŸil tüm paydaÅŸlarımızla hareket edebileceÄŸimiz güçlü bir yapı oluÅŸturmak istiyoruz. Bu dönemde de aynı ÅŸekilde hareket etmek amacındayız. Ancak , “Kazan ve basınçlı kap üreten ya da bir ÅŸekilde bu sektörle ilgisi olan herkesi üyeliÄŸe kabul ediyoruz” diye bir ÅŸeyi söylemek doÄŸru olmaz ama “Dernek faaliyetlerine ya da çabalarına ilgi duyan herkes bizim için kıymetlidir” ilkesini de göz ardı etmiyoruz. ÜyeliÄŸe kabul için derneÄŸin tüzüÄŸünde çizilmiÅŸ bir çerçeve var zaten biz de ağımızı geniÅŸ tutarken “Bütün kazancılar, basınçlı kap üreticileri, tedarikçiler bize gelsin” diye bir amaç gütmedik. Bizim paydaÅŸ olduÄŸumuz sektörler var. Mesela boru imalatçıları, kazan ve basınçlı kaplara armatür ve kontrol sistemleri saÄŸlayan firmalar, çelik saç tedarikçileri, yakıcı cihaz üreticileri vb. biz ağımızı bu anlamda geniÅŸ tutmak istedik. ÖrneÄŸin, Brülör firmaları bizim en büyük ortaklarımızdan zaten. Biz bu paydaÅŸlarımızla bir arada olursak daha güçlü olacağımıza inanıyoruz. Sadece kazan imalatçısı üyelerimiz olacak diye bir sınırlamamız yok. Bizim için faydalı olabileceÄŸine inandığımız herkesle ortak hareket etmek istiyoruz.
Sanayide yüksek teknolojiye geçiÅŸin gündem olduÄŸu, Ar-Ge ve inovasyon katkısız hiçbir imalat faaliyetinin baÅŸarıya ulaÅŸamadığı günümüzde bizim sektörümüz için de çok önemli bir konu: üniversiteler ve araÅŸtırma enstitüleri ile kurulacak iÅŸbirlikleri. Biz, üniversiteler özellikle de öÄŸrenciler ile sıkı iletiÅŸim halinde olmak istiyoruz. GeçtiÄŸimiz dönemde Gazi Üniversitesi’nde bir tanıtım etkinliÄŸi yaptık. Son sınıf öÄŸrencileri ile okullarındaki bir amfide bir araya geldik, öÄŸrencilere hem sektörü hem de iÅŸimizi anlattık ve ÅŸaşırtıcı bir ilgi gördük. Her zaman “YetiÅŸmiÅŸ eleman yok, yeni mezun arkadaÅŸlar sahayı tanımıyor, sahaya çıktığında ne yapacağını bilemiyor” diye ÅŸikâyet ediyoruz. Aslında burada kendimize, “Biz bunu düzeltmek için ne yapıyoruz?” diye sormamız gerekiyor. Olay öÄŸrencinin sadece üniversiteye gidip, eÄŸitim alması deÄŸil. Ben zaman zaman söylüyorum: Mühendis olmayı kolaylaÅŸtırmak deÄŸil de mühendis çalıştırmayı kolaylaÅŸtırmamız gerekiyor. Kalifiye personel yani mühendis çalıştırmaya yönelik sürekli ve cazip devlet destekleri olması gerekiyor. Hem arkadaÅŸlarımız hak ettikleri hayat standardını yakalayabilmeli hem de firmalarımız mühendis çalıştırırken zorlanmamalı. Çalışmaya baÅŸlayacağı yerde ona iyi imkânlar sunulması gerekiyor. Dolayısıyla mühendis çalıştırmayı kolaylaÅŸtırmamız gerekiyor. İşin diÄŸer bir tarafı da onlarca üniversite, yüzlerce bölüm açıyorsunuz – belki mühendis diploması vermeyi kolaylaÅŸtırıyorsunuz- ama öÄŸrenciler okulu bitirip çıktığı zaman yeterli donanıma sahip olamayabiliyor. Son dönemlerde bazı üniversitelerin mühendislik bölümlerinden yabancı dil seçeneÄŸinin kaldırıldığını duyuyoruz. Akıl alır gibi deÄŸil, bir mühendisin yabancı dil bilmiyor olmasını kabul edemiyorum. Dünyadan kopuk, geliÅŸmeleri takip edemeyen bir mühendisin firmalarımıza katkı vermesini beklemek safdillik olacaktır. Bu bakış açısına göre üniversitelerle, öÄŸrencilerle iÅŸbirliÄŸimizi artırmamız gerek. Bu yüzden üniversite-öÄŸrenci temsilcilikleri gibi bir düÅŸüncemiz var. Yönetimde bunu daha net hale getireceÄŸiz. En önemli kaynaklarımızdan birisi bu ve bunu ihmal etmememiz lazım.
ODALAR İLE İLİŞKİLERİNİZ VAR MI, MESELA MMO İLE İLİŞKİNİZ NASIL?
Bu anlamda bir eksiÄŸimiz var. Sektörde üyelerimizin neredeyse tamamı MMO üyesi ama faaliyetlerimizi belirli bir paralellikte çok fazla sürdürebildiÄŸimiz kanaatinde deÄŸilim. Bunun geliÅŸtirilmesi ÅŸart. Zaman zaman, aynı sorunlar ele alınıyor ama MMO farklı bir bakış açısı ile ele alırken biz baÅŸka bir bakışla ele alıyoruz ve farklı görüÅŸler benimsiyoruz ama bunu ortak bir platformda tartışabiliriz. Bu yüzden bunu geliÅŸtirmemiz bir gereklilik. Biz bu konuda daha giriÅŸken davranacağız.
KAZAN SİZİN KAZANINIZ AMA DENETİMİ YAPAN MMO’DAN GELEN MÜHENDİS. BİRLİKTE YAPILAN BİR ÇALIÅžMA OLSA ÇOK FAYDALI OLMAZ MI?
Evet, ele alınan konular bu gerekliliÄŸi doÄŸuruyor. ÖrneÄŸin ısı merkezlerinin periyodik muayenesinin doÄŸru düzgün yapılması konusu var. Makine Mühendisleri Odası’nın yürütmekte olduÄŸu bir kontrol sistemi var. Hiç olmamasındansa bu sistemin olması iyi ama geliÅŸtirerek daha doÄŸru hale getirilmesi ÅŸart. Åžu anda mevzuatta tam oturmamış noktalar var, denetim zorunlu, yaptırım bir noktada var, bir noktada yok. Mesela iÅŸ güvenliÄŸi anlamında var, diÄŸer taraftan belediyenin ruhsat vermesi açısından belli ÅŸartları yok. İşyerlerinde farklı uygulanıyor, kamu binalarından (okullar, hastaneler vb. baÅŸka ÅŸekillerde) . Sistem böyle olunca, “İmzayı alalım, günü kurtaralım yeter” ÅŸeklinde iÅŸ bitiyor. Ama bizim ürünlerimiz insan hayatı için risk taşıyan ürünler. Bu yüzden bunun doÄŸru ele alınması lazım. Bu anlamda “DoÄŸruyu sadece biz biliyoruz” iddiasında da deÄŸiliz ama bu ürünlerin üreticisi biziz. Düzeltilmesi gereken bir ÅŸeyler var ise onları düzeltmesi gereken de biziz.
PEKİ DENETİM VE STANDARTLAR KONUSUNDA GÖRÜÅžÜNÜZ NEDİR?
Bizim sektörümüzün geçmiÅŸi sanayi devrimi ile bir 250 yıllık bir geçmiÅŸe sahip sektör. Belki standartları en saÄŸlam yazılmış ürün kazanlardır. Çünkü en eski endüstriyel ürünlerin başında geliyor kazanlar. Standartlar elbette güncelleniyor ama güncel olarak takip edilmiyor. Türkiye’de de aslında bu standartlar dünya ile birebir takip edildiÄŸi için aynı ÅŸey geçerli. Burada da ÅŸu söz konusu olmuÅŸ; her üretici, her tedarikçi kendine göre yorumlar yaparak - zaten bizde çok okuma alışkanlığı da yok ya- “Bu böyledir” diye bir yere iki satır yazdığı zaman o kural haline gelmiÅŸ. DoÄŸruluÄŸu çok fazla sorgulanmamış. Aslında bizim elimizde referans olabilecek çok fazla veriler, standartlar var. Hele ki AB iliÅŸkilerinden dolayı normları birebir takip ediyoruz. Biz, periyodik muayenelerin, akredite olmuÅŸ A tipi muayene kuruluÅŸlarınca yapılmasını, tüm ürünlerin ve muayenelerin merkezi bir sistem ile kayıt altında tutulmasını öneriyoruz. Buna baÄŸlı olarak yaptırımların cihaz kapama dâhil çok daha etkin uygulanabileceÄŸi, sürdürülebilir bir mekanizma oluÅŸturulması için çaba sarf ediyoruz.
Normları takip edip bunların çerçevesi içinde hareket etmek, tüm firmaları eÅŸit ve adil bir seviyede piyasada bulunmaya zorlayacak. İşin bir de bu boyutu var. Bizim periyodik muayeneler ile hedefimiz ilk olarak can güvenliÄŸini saÄŸlamak, verimliÄŸi arttırmak, çevresel zararları en aza indirmek ama bu 3 temel çıkışımızın bize saÄŸlayacağı bir avantaj da imalatçıların ve tedarikçilerin hemen hemen eÅŸit standartlarda eÅŸit ÅŸartlarda ürün piyasaya sunması olacak.
Bir ürünün muayeneden geçebilmesi için belli sayıda güvenlik ekipmanına, belli standartlarda gövde yapısına sahip olması gerekecek. Bu da herkesi piyasada belli ÅŸartlara uymaya zorlayacak. Üyelerimizin merdiven altı, ikinci el gibi ÅŸikâyetleri var. Bunu, tek tek gidip de kapılarına kilit vurup engellemek gibi bir imkânımız yok. Bunu devlet engelleyemiyor ki biz nasıl yapacağız. Ama bu muayeneler ile son kullanıcı tarafında bilinç yaratabiliriz. Zaten hiç kimse kullanamayacağı ürünü almaz. Biz bu bilinci saÄŸlarsak bunlar rayına oturur. En önemli projelerimizden birisi bu. Tabiri caizse bakanlığın yakasına yapıştık ve bunu gerçekleÅŸtirmekte kararlıyız. Her kazan patlamasından sonra bizi arayıp birtakım istatistikler sormaları çözüm deÄŸil, bu dönemde biz bu iÅŸi bitirmek istiyoruz.
SEKTÖRÜNÜZÜN HAMMADDESİ OLAN ÇELİĞİN GÜMRÜK VERGİSİ SORUNU İLE İLGİLİ NELER SÖYLEYECEKSİNİZ?
DiÄŸer önemli bir sorun da –sektörümüzle beraber diÄŸer imalatçıların da ele aldığı bir sorun- yassı çelik mamul. Bizim çok ciddi bir girdimiz ve en önemli hammaddemiz. BildiÄŸiniz gibi en önemli tedarikçi de Erdemir Demir Çelik. Bizim karşılaÅŸtığımız ÅŸöyle bir sorun var: Erdemir bizim tedarikçimiz ve milli bir kuruluÅŸumuz. DesteklenmiÅŸ, desteklenecek. Bizim de gerçekten en önemli kaynağımız. Åžu anda yassı demir çelik hammaddesinin ithalatı konusunda bir bariyer var. Bu ürünler %9 vergi ile ithal ediliyor. Bunun en önemli sebebi içerdeki imalatçıyı koruma amacı. Ama Erdemir’in korunmaya ihtiyacı kalmadı. Dünya piyasalarına gönderdiÄŸi malzemenin imalatına yetiÅŸemediÄŸi için iç piyasa için üretim süreleri çok uzun. Biz bu hammaddeyi dışarıdan alamıyoruz. İthal etmek istediÄŸimiz zaman %9 vergi bariyeri ile karşılaşıyoruz ama Avrupa’dan bitmiÅŸ ürün getirmeye kalktığınız zaman gümrük vergisi yok. Bu da yerli üreticiyi zor durumda bırakıyor. Dernek olarak biz bu konuya ciddi önem veriyoruz. Bu konuda çalışmalarımız sürüyor, her platformda dile getiriyoruz.
KAZAN SEKTÖRÜ OLARAK İTHALAT VE İHRACAT RAKAMLARINI PAYLAÅžABİLİR MİSİNİZ? PİYASADA KULLANILAN ÜRÜNLERİN YERLİLEÅžTİRİLMESİ AÇISINDAN GÖRÜÅžÜNÜZ NEDİR, BU KONUDAKİ ÇALIÅžMALARINIZ NELER?
Biz bu konudaki yeterliliÄŸimizi üst seviyede görüyoruz. Kazan sektörü olarak, ısıtma amaçlı çelik sıcak su kazanlarında yaklaşık 450 milyon dolarlık ihracatımız var; bunun karşılığında 130 milyon dolarlar civarında da ithalatımız bulunuyor. Endüstriyel kazanlarda ise 45 milyon dolarlık ihracatımız, 95 milyon dolarlık da bir ithalatımız var. Ancak sanayi tipi kazanlarda bu rakam çok oynuyor. Bizim ihracatımız çok fazla deÄŸiÅŸmiyor. Özellikle endüstriyel kazan tarafına geçtiÄŸimiz zaman ithalat rakamımız yıldan yıla yatırımlara baÄŸlı olarak çok deÄŸiÅŸkenlik gösterebiliyor. Özellikle de güç santralleri yatırımlarına baÄŸlı oluyor.
Bizim en önemli faaliyetlerimizden bir tanesi de bu güç kazanlarının, yani termik santral kazanlarının, yerlileÅŸtirilmesi anlamındaki çalışmalarımızdır. GeçtiÄŸimiz dönemde termik santrallerin yerlileÅŸtirmesi konusunda bir platform oluÅŸturduk. Bu platform TÜBİTAK ve Enerji Bakanlığı’nın katkılarıyla oluÅŸturuldu. Bununla ilgili 4-5 toplantı gerçekleÅŸtirdik. En son Enerji Bakanlığı’nda bir sunum yapıldı. Orada da hangi oranda kaç sene zarfında bu iÅŸin gerçekleÅŸtirilebileceÄŸi veriler halinde bakanlığa iletildi. Yaklaşım olarak herkes yerli ürünün geliÅŸtirilmesine, yaygınlaÅŸtırılmasına destekleyici bakıyor ama somut adımlar atılması noktasında devletin biraz daha taşın altına elini sokması gerekiyor. Bu geliÅŸtirilebilecek bir teknoloji ancak geliÅŸtirilmesi pahalı bir teknoloji. Bu anlamda TÜBİTAK ile yürütülen milli termik santral projesi vardı, bir ara duraksamıştı. Åžimdi bunu tekrar hayata geçirmek istiyoruz. Küçük ölçekli yani 25 MW’lık bir termik santralin tamamen yerli tedarikçiler tarafından bir prototip yapılıp iÅŸletilmesi yönünde bir proje. Bu gerçekleÅŸtiÄŸi zaman bir know-how oluÅŸacak, kapasitemiz ortaya çıkmış olacak. Bundan sonraki daha büyük kapasiteler için bir adım atmamızı saÄŸlayacak.
Bu yatırımlar yüksek maliyetli; bu yüzden bu yatırımlar denenmiÅŸ, kendini ispatlamış, güvenilir firmalara yöneliyor. “Ben bu iÅŸi hiç yapmadım” diyen firmanın iÅŸ alması çok zor. Bunu aÅŸma noktasında da devletin gücüne ihtiyaç duyuluyor. Yani bir imkân tanıyacak, yapabilme kapasitesi ortaya çıkacak, biz de diyeceÄŸiz ki “Bunu yapmıştık, biz de sizin iÅŸinize talibiz”. Bunu saÄŸlamak önemli. Tabi bunun sadece maddi tarafını düÅŸünmemek gerekiyor. Bu iÅŸletilmesiyle, devreye alınmasıyla, kurulduÄŸu bölgeyle ciddi bir yatırım. Bunu yatırım prototipi gibi düÅŸünmek gerekiyor. Devlet bunu ele alarak projeyi netleÅŸtirecek, tedarikçilerimiz “ÅŸunlar, ÅŸunlardır…” diyecek, TÜBİTAK ile beraber projesi oluÅŸturulacak ve yapılacak. Bu bir yatırım Ar-Ge’sidir; sadece ürün Ar-Ge’si gibi düÅŸünmemek gerekiyor.
NÜKLEER SANTRALLERDE GEREKLİ OLAN EKİPMANLAR İÇİNDE SİZE DE PAY ÇIKIYOR MU?
Nükleer santrallere tedarikçi olma yönünde bir takım çalışmalar var. Bununla ilgili platformlar oluÅŸturuluyor. Nükleer santrallere ekipman temin etmek baÅŸlı başına farklı bir yapı gerektiriyor. Kendimizden bir örnek vereyim; Litvanya’daki bir nükleer santralin çamaşırhanesine buhar jenaratörü gönderdik. Enerji üretiminden bağımsız, sadece orada çalışanların çamaşırları yıkanacak. İnanın istedikleri dökümanlar, istedikleri ÅŸartlar, incelemeler… gerçekten bu baÅŸka bir boyut. Buna uyum saÄŸlayabilir miyiz? Evet, saÄŸlarız. Teknik imkân olarak bu santrallere hizmet verecek yeterlilikte firmalarımız var ama buna “Orada hazır bir ÅŸey var, pay alalım” diye yaklaşılmaması lazım. Firmalarımızın buna hazırlıklı olması gerekiyor. Bu tarz taleplerin geleceÄŸine, zorluklarla karşılaşılacağına hazır olunması gerekiyor.
Bu dönemdeki en büyük amaçlarımızdan birisi de tedarikçi olabilme gücümüzü dünyada daha fazla duyurabilmek. Neden Slovakya çelik kazan ihracatında üçüncü de ben altıncıyım? Neden Almanya, 15 milyar dolarlık pastadan 2 milyar dolar pay alırken, biz 550 milyon dolar alıyoruz? Arada bu kadar uçurum var ise birinciye dikkatle bakmak lazım; ne yapıyorlar da bu kadar baÅŸarılı olabiliyorlar?
Yakın coÄŸrafyamızdan baÅŸlamak üzere tüm dünyaya “Türkler bu iÅŸi iyi yapıyor” dedirtmek lazım. Bu, baÄŸlantılar sayesinde, birbirimizi birbirimize tanıtarak olur. Yani biz oradaki kazan firmalarına giderek “KBSB paydaÅŸları olarak biz ÅŸu ürünleri, bu iÅŸleri yapıyoruz, ÅŸu standartlara sahibiz. Siz Bosna Hersek’te yaptırdığınız ürünü neden bizde yaptırmıyorsunuz?” demeliyiz. Orada yaptırmalarının haklı gerekçeleri olabilir. Ülkenin genel durumundan da baÅŸlayabilir; hammaddeden, iÅŸçilik kalitesinden, tasarımdan, mühendislikten de bahsedebilir ama bu verileri alabilmek bile bizim için önemli olur. O zaman biz bu gerekçeyi kaldırmak için mücadele edeceÄŸiz. Biz sadece içerde birbirimize ve birbirimizin dertlerine bakarak bir yere ulaÅŸamayız.
SON OLARAK KENDİNİZ VE FİRMANIZ AKKAYA ISI HAKKINDA KISACA BİLGİ VERİR MİSİNİZ?
Akkaya Isı Makinaları A.Åž. bir aile firması. Firmamızın kurucusu babam Makine Yüksek Mühendisi Ali Akkaya’dır. Kendisi 1962 İTÜ mezunudur. Babamız 1964 yılında bu iÅŸe baÅŸlıyor. Merkezimiz ve fabrikamız Konya’da bulunuyor. Isıtma sistemleri ve kalorifer kazanları ağırlıklı olmak üzere faaliyetlere baÅŸlanıyor. Daha sonra 1970 yılında İtalyan Blowtherm firması ile bir lisans anlaÅŸması yaparak ağır yaÄŸ brülörü imalatına geçiÅŸ yapılıyor. 2006 yılı itibari ile brülör imalatını durdurduk, ancak bu firma ile diÄŸer alanlarda iÅŸbirliÄŸimiz sürdü. Bu dönemde firmamız bakış açısını deÄŸiÅŸtirdi ve endüstriyel ürünlere ağırlık vermek üzere domestik pazardan çıktık. Åžimdi tamamen buhar kazanı, atık ısı kazanı, kızgın yaÄŸ kazanı gibi ürünlerin imalatını gerçekleÅŸtiriyoruz. İmalatımızın %80’den fazlasını yurtdışına satıyoruz. Madagaskar’dan Avustralya’ya kadar ürünlerimizi gönderiyoruz. Son 10 yıllık satış oranlarına baktığımızda, ihracatımızda, Avrupa ağırlıklı olmakla beraber son dönemlerde Kuzey Afrika ve Körfez ülkeleri yoÄŸunluklu faaliyetlerimizi sürdürüyoruz. Firma olarak ağırlık verdiÄŸimiz ürün gruplarından bir tanesi de yenilenebilir enerji kaynaklarının deÄŸerlendirilmesi noktasında ciddi bir potansiyele sahip olan biyokütle kazanlarıdır.
Åžu anda ikinci kuÅŸak olarak, 2 ablamla beraber ÅŸirket yönetiminde faaliyetlerimizi sürdürüyoruz.
Ben 1999 yılında ODTÜ Makine MühendisliÄŸi bölümünden mezun oldum. Mezuniyetimin ardından ÅŸirketimizde iÅŸe baÅŸlayarak, iÅŸletmemizin çeÅŸitli kademelerinde görev aldım. İmalattan baÅŸlayarak, satın alma, satış, tasarım gibi bölümlerde görev yaptım. Üniversite yıllarından önceki öÄŸrencilik yıllarımda da yaz tatillerinde çıraklığımı ÅŸirketimizde yaptım. Bu anlamda babamızın bizi yetiÅŸtirme tarzını takdir etmeden geçemeyeceÄŸim. Ben ufak yaÅŸlarımda çalışanlarımızla beraber iÅŸ giysilerimi giyerdim, öÄŸlen yemeklerini beraber yerdim, akÅŸam servisle onlar ile beraber eve dönerdim. Kısaca atölyenin içinde yetiÅŸtiÄŸim için bunun faydalarını ilerleyen senelerde çok fazla gördüm. 2005 yılında Japonya’da 6 ay süren kalite uygulamaları ve tahribatsız muayene yöntemleri üzerine bir eÄŸitim programına katıldım ve orada Japon çalışma sistemini yakından gözlemleme ÅŸansı buldum.
R E K L A M