E.C.A.
WAVIN

Yapı Teknolojisinde Uzmanlığa Yönelik Eğitim

Yapı Teknolojisinde Uzmanlığa Yönelik Eğitim

8 Mart 2012 | KONUK YAZAR
194. Sayı (ŞUBAT 2012)
1.036 kez okundu

Yapı Teknolojisinde Uzmanlığa Yönelik Eğitim GÖRÜNÜM
Yapı teknolojisi mühendisliği; inşaat sektöründe; yatırımın başlangıcından işletmeye alınmasına kadar geçen süreçte hizmetine gerek duyulan bir uzmanlık dalıdır. Bu nedenle üniversiteyi bitirip diploma almış mimarlar, inşaat mühendisleri, mekanik tesisat mühendisleri, elektrik mühendisleri, alt yapı, çevre ve enerji mühendisleri gibi yardımcı disiplin dalları bu uzmanlığa yönelirler. Öncelikle meslek içi eğitimi alırlar, ayrıca usta – çırak ilişkisi, deneyim ve uygulama başarısıyla bu düzeye ulaşabilirler. Ancak bu aşamada eksik ve yanlışları önlemek için geçerli yapı standartlarını, yapı kodlarını, imar kurallarını, zorunlu sağlık, hijyen, güvenlik şartlarını uygulamak amacıyla bağımsız, güvenilir kuruluşlardan multidisipline temel eğitim almaları gerekir. Bu zorunluluk teknik sorumluluk ve yapabilirlik sigortası nedeniyle; arz ve talep koşullarında tüketici, yatırımcı, kullanıcı istek, veri ve güven arayışından kaynaklanır. Birleşik Amerika’da profesyonel mühendisler bu eğitim için 2 yıl lisans üstü düzeyde mimarlık, makina, elektrik ve inşaat bölümlerinin multidisipline eğitimi ile almakta, eğitimleri diploma ile sertifikalanmaktadır. Dolayısıyla yapı teknolojisi mühendisliği; inşaat sektörünün yatırım, tasarım, müşavirlik, kalite kontrol, şantiye uygulama, malzeme seçimi, test & kontrol, işletme ve bakım mühendislik ve mimarlık hizmetleri için geçerli kendi içinde ihtisas kollarına ayrılan bir uzmanlık olmaktadır.
Mekanik tesisat mühendisleri, yapı teknolojisi mühendisliğinin bir bölümünde enerji, çevre, hijyen, sağlık, deprem, yangın, otomasyon, özel tesisat (hastane teknolojisi, gıda, tekstil sanayi, havuz, fittness centre, bahçe sulama ve benzeri) branşlarında mimarlık ve mühendislik ekibi içinde yer alırlar. Bu nedenle yapıda hizmet veren mekanik tesisat mühendislerinin mimari ve ona yardımcı tüm mühendislik disiplinlerinin temel ilkeleri hakkında bilgisi olması, ayrıca ülkenin geçerli imar mevzuatını, uygulama şartlarını, üretim koşullarını, toplu yaşam kuralları çerçevesinde örf, adet, kültür, ekonomi, hukuk yönleriyle bilmesi bu alanlarda sorumluluğu alarak hizmet verebilmesi gerekir. 
 
Ülkemiz tesisat mühendisleri için bu uygulamaya dönük yaklaşımda ciddi engeller ve sorunlar bulunmaktadır. Özellikle bağımsız kurumlar ve üniversiteler tarafından bu çerçevede temel eğitim verilmemekte, yaklaşık 60 makina bölümünde ve üniversitelerde multidisipline bir eğitim bulunmamaktadır. Dolayısıyla yapıyı tanımadan, sektörel teknolojiyi bilmeden sadece ısı, hidrolik, aerodinamik dersleri almış meslektaşımızın (ki çoğunluğun bu eğitimi de yetersiz sayılabilir) yapı teknolojisi hizmetlerine diploma yetkisi ile soyunması yetersiz mühendislik hizmetine neden olmakta üretimde, teknik sorumluluk alınmadan uzmanlıktan uzak hizmet vermektedirler. 
 
Diğer önemli bir husus ülkemizde inşaat sektörü için yürürlükteki şartnameler yönetmelikler ve standartlar eskimiş olup, 1970 Roma Anlaşması ile AB’ye taahhüt ettiğimiz değişim ve adaptasyon geçen 35 yıl süre içinde yapılamamış, AB uyum yasalarına ek yönetmeliklerdeki ikilemler giderilmemiş imar yasa ve yönetmelikler yerel yönetimlerin uygulama karar ve takdirine bırakılmıştır. Dolayısıyla zorunlu standartlarla ilgili deprem, yangın, hijyen, sağlık, fiziksel engelli, çevre, enerji, iç hava kalitesi, sağlık, hijyen, güvenlik, deprem gibi önemli standartlarımız yok sayılabilir. Bu anlamda ülkemizde inşaat sektöründeki tüm hizmetler için değişmez zorunlu standartların yürürlüğe konması, imar yasalarının, yapı kodlarının düzenlenmesi, uluslararası standartlara uyumlu hale getirmesi zorunlu hale gelmiştir. 
 
Yukarıda özetlenen; yaklaşım içinde sorunun çözümü mikro ve makro düzeyde bir planlama ile en az on yıllık bir süreç içinde yapılabilir. Ayrıca bunda devlet kurumlarının önderliği, üniversite, anayasal kurumlar, meslek odaları, ihtisas dernekleri, sivil toplum kuruluşlarının katkı ve işbirliği gerekir, dolayısıyla bu hizmetin yapılması günümüz şartlarında uzun bir zaman alacaktır. Bu anlamda temel sorunların öncelikli tek tek incelenmesi, indirgemeli yaklaşımlar ile sonuç ilişkilerinin bulunması, günümüz teknolojisine uyumlu ortamın hazırlanması gerekir. Bu nedenle öncelikle halkın bilinçlenmesine, yatırımcı ve işverenlerin hizmeti bir bilene yaptırması ve hizmette teknik sorumluluk aranmasına yönelik ‘eğitim’ gerekmektedir.
 
İtiraf etmeliyiz ki; ülkemiz mimar ve mühendislerimizin yapı teknolojisi bilgileri yetersiz, yapı tekniği deneyimleri eksiktir. Bu doğrultuda TMMOB Makina Mühendisleri Odası’nın yaklaşık üç yıldır uyguladığı paralı MİEM, TTMD (Türk Tesisat Mühendisler Derneği)’nin Ankara, İstanbul, İzmir, Antalya, Bursa, Kocaeli’nde yapılan aylık eğitim seminerleri  yetersiz kalmıştır. Eğitime yönelik hizmetlerin üniversite organizasyonunda, Makina Mühendisleri Odası veTTMD’nin katkıları ile eşgüdümlü yapılması yararlı olacaktır. Öncelikli üniversiteye bağlı bir birim kurulmalı, üniversite, dernek, vakıf, oda bu birimde temsil edilmeli, projenin temel ilkeleri belirlenmelidir. Alınacak kararlar doğrultusunda başlangıçta yapı teknolojisinin tanım ve temel ilkeleri başlığında herkese açık bir sempozyumda topluma tanıtılmalıdır. 
 
Sempozyumun değerlendirilmesi sonucu bulunacak, belirlenecek stratejiye uygun üniversite bünyesinde araştırmacı akademisyenlerden oluşan (mimar, inşaat, makina, elektrik ve diğer yangın, hijyen, sağlık, dayanıklılık, kullanılabilirlilik konularında uzmanlar) bir birim daha sonra yetkili ve görevli bir enstitüye dönüşmeli zamanla enerji, çevre, yangın, yapı standartları ve yapı kodları ele alınmalı proje genişletilmeli bu doğrultuda sürekli paralı eğitim oluşturulmalıdır. Bu eğitimlerde diploma, sertifika, imtihan yöntemlerinin uygulanıp uygulanmaması münakaşa götürebilir. Diploma yetkisi yerine eğitim seminerlerine katılmış olmanın işveren ve yatırımcı tarafından talep edilmesini sağlayan teknik sorumluluk sigortaları daha teşvik edici ve sağlıklı olabilir.
 
(Yukarıdaki yazı altı yıl önce gene bir görünümde yazılmıştır. Geçen bunca yıl içinde maalesef olumlu bir sonuç alınamamıştır.)
 
Shengen Vizesi
Bir yurt dışına iş seyahati için çıkmak istiyorsanız öncelikle AB ülkelerinin bazılarından vize almak zorundasınız. Bu Almanya olabilir. Öncelikle pasaportunuzun geçerlilik süresi seyahatinizden sonra altı ay geçerli olmalıdır. 
 
Bu nedenle; 
1. Vize Formu
2. Antetli Kağıda Dilekçe
3. SGK Giriş Belgesi (Fotokopi)
4. SGK Giriş Yeni İse Eski İş Yerinde Çalışma Belgesi
5. SGK Hizmet Dökümü (Aslı)
6. A/T/11 Belgesi (SGK’dan Alınan)
7. Ticaret Odası Sicil Kayıt Sureti (Aslı)
8. Ticaret Odası Ortaklık Belgesi (Aslı)
9. Ticaret Odası Vize Talep Yazısı (Aslı)
10. Ticaret Odası Faaliyet Yazısı (Aslı)
11. Vergi Levhası (Fotokopisi)
12. Vergi Dairesinden Vergi Mükellefi Belgesi (Aslı)
 
13. Şirket Ticaret Sicil Gazetesi (Aslı + Fotokopisi)
14. Şirket Kuruluş Gazetesi (Aslı+Fotokopisi)
15. İmza Sirküleri (Aslı+Fotokopisi)
16. Pasaport Fotokopi
17. Eski Pasaport 
18. Bilgi Formu
19. Diğer (Otel Rezervasyonu vs.)
gibi evraklar hazır olmalı. Eğer eşinizle gidecekseniz onun evrakları yanısıra evlilik cüzdanı sureti gerekiyor. 20 yıl önce isim değişikliği yapıp tek isim seçtiyseniz Mahkeme kararı sureti gibi nüfus kağıdı suretini de hazırlamak zorundasınız. Ayrıca kredi kartınızdan 25 TL yatırarak randevu alacaksınız. 
 
Üstelik yurtdışından davetiye getirmek, uçak biletlerini (gidiş-dönüş) göstermek, sağlık sigortası almak, elçiliğin isteği doğrultusunda evraklarınızı dizmek ve düzenlemek zorundasınız. Bu hazırlıkların maliyeti size yaklaşık 2000 TL’ye mal oluyor. 
 
Ayrıca vize bürosundaki Türkçe konuşan bayanın azarlarını sineye çekmek zorunda kalıyorsunuz. Benim vatandaşım bu eziyeti neden çekiyor, anlayamıyorum. Ayrıca Avrupalının bizlere olan nefreti neden bu kadar fazla; anlaşılmıyor. Geçenlerde Yunanistan bir dostuma 6 aylık vizeyi tek giriş için vermiş; Ne yaparsın o ülkede 6 ay sizler, takdir edin. Beş altı yıl önce İsviçre’den İtalya’ya trenle girerken sınırda 6 saat günün dolmasını vize tarihine uygun giriş yapmayı bekledik. Bu tür sinir bozucu olayların son bulması dileğiyle. 
 
Yeni Yıl
Çalışma hayatında yeni yıl çok önemlidir. İnsan yeni yılda daima başarı, sağlık ve mutluluk bekler. Bu umut içinde çalışanlarını teşvik eder, başarılarını kutlar. Ancak son yıllarda insanların yılbaşları aynı güven ve umut içinde geçmemekte, bununla kalmayıp bizleri umutsuzluğa sürüklemektedir. Bu sorun bütün ülkelerde aşağı yukarı aynıdır. Düne kadar girmek için can attığımız Avrupa Birliği bugün bir çok sorunla karşılaşmaktadır. AB’nin önde gelen ülkeleri artık eskisi gibi üretememekte, ürettiklerini de satamamaktadır. Bu ülkelerde işsiz oranı yükselmiş, ayrıca yaşlı insanlar çoğalmıştır. Demek ki bilim ve teknikte ne kadar güçlü olursanız olun onu üretime dönüştürmek gençliğe mal etmek gerekir. Kaldı ki Avrupa gençliği çalışma hayatında eski gücünü kaybetmiştir. Ayrıca aile mevhumu dağılmakta evden ayrılanların eve dönmesi imkansızlaşmaktadır. İlaveten AB’de insan ilişkileri de zorlaşmıştır. İnsanlar artık birbirini sevmemekte ve birbirine bağlı kalmamaktadır. Eğitimi, bilgisi, deneyimi bizlerin çok üstünde olan bu ülkelerin hizmet sektöründe çalışma arzuları kalmamıştır. Esasen uygulanan sistemde yanlışlıklar vardır. Bir üretim sıralı prosedürünü batıda kimse işin başından sonuna kadar bilmez. Dolayısıyla deneyimde ve üretime güven dışında bu detaylar büyük kopukluklar yaratmaktadır. 
 
Çin’in inanılmaz yükselişi yanı sıra Hindistan’ın hızı gelişmiş ülkelerde sorunlar yaratmıştır. Özellikle AB içindeki gelişmiş ülkelerde görülen bu sorunlar ister istemez Avrupa’nın gelişmiş ülkelerini  tedirgin etmektedir. Ayrıca gelişmiş ülkelerin, geri kalmış toplumlardan ithal ettiği iş gücü de duraklamıştır. Bugün sayıları iki milyonu geçen Türkler Almanya’da aynı hırs ile çalışmamaktadır. Bu Türklerin de çoğu ticarete dönmüş, iş veren olmuştur. Dolayısıyla üretim verimi düşmüştür. Bu nedenle Çin, Hindistan, Brezilya ve Türkiye’den ithal edilen ürünler daha ucuz ve uygun olmaktadır. Ülkeler arası gümrük sınırları kalktıkça daha büyük sorunlarla karşılaşılacaktır. Bu nedenle Avrupa’nın Ar-Ge çalışmaları ve teknolojisi dünya ihtiyacı için yetersiz kalmaktadır. Bütün bu sorunların altında Avrupa’nın genç ve dinamik bir topluma sahip olmak gerekir. Dolayısıyla Avrupa devletleri sadece ekonomik krizle karşı karşıya kalmakla kalmayıp, toplum olarak her geçen yıl gerilemektedir. 
 
Tesisat Mühendisliğinin Gelişmine Engeller
Nedense makina mühendisliğinin bir branşı olan tesisat mühendisliği meslekte hakkı olan yeri alamamıştır. Üzücü yönü ise gün geçtikçe itibarını kaybetmektedir. Çünkü odamız 1960 yıllarında bu yana diğer dallar gibi doğurduğu hizmet dallarından sadece “Tesisat mühendisliği” bir türlü doğmamıştır. Halbuki tesisat mühendisliği diğer branşlardan daha etkili olmasına ve kendi içinde bir sürü uzmanlık dallarına ayrılmış olmasına rağmen bir çok nedenle başarılı sayılmazlar. Tesisat mühendisliği; makina mühendisliğinin yapı teknolojisine kaymış halidir. Bünyesinde ısıtma, havalandırma, klima, yangın, otomasyon gibi hizmetler yanı sıra mutfak, çamaşırhane, bahçe sulama, sismik önlemler ile enerji sorunlarını kapsar. Bu anlamda Tesisat Mühendisliği; yangın, otomatik kontrol, sismik önlemler, enerji mühendisliği hizmetlerini içerir. 
 
Bu yönleriyle tesisat mühendisliği çok geniş bir alana yayılmıştır. Ancak uzmanlık ve sorumluluk ülkemizde tam anlamıyla tanınmadığından bu tür mühendislik hizmetlerini sektörde çalışan her mühendis tarafından yapılmakta sonuç da ben yaptım oldu demektedir. Bu uygulamaya son verme zamanı gelmiştir. Bu ancak sorumluluk ile kaldırılabilir. Dolayısıyla, uzman olup olmamasına bakılmaksızın her önüne gelenin her işi yapması büyük bir “Engel” sayılır. 
 
İkinci büyük engel; yangın, deprem, otomasyon, soğutma, mutfak, çamaşırhane konularında çalışan imalatçı ve mümessil arkadaşların konularında bizden daha bilgili olmaları, buna karşın  alan dışındaki her konuda hizmet vermeleridir. Örneğin sadece doğalgaz ile uğraşanlar ve kalorifer projesi yapan arkadaşlar komple işlerde klima, yangın, otomasyon gibi hizmetleri imalatçı veya mümessil meslektaşlara kolayca yaptırabilmektedir. 
 
Toplu konut idaresi konut yapılarında proje müellifi aramamakta, bu hizmetleri müteahhide bırakmaktadır. Bu hizmet designe and build gibi görülse de yüklenici projeleri incelendiğinde çok farklı bir sonuçla karşılaşılır. Konuyu yönetmelik ve standartlar yönünde ele alan görevlilerde enerji performansı, enerji kimliği, yangın ve benzeri konularda hiç bir zaman inisiyatif kullanmayan yetkililerdir. Bu tür meslektaşlara odalarımızda ve imar onaylarında çok rastlanır. 
 
Ayrıca sorunu ülke çapında ele alırsak Ankara, İstanbul, İzmir ve Antalya dışında çalışan meslektaşların proje haricinde malzeme satışı, taahhüt yapması hakkı olmalıdır. Bu anlamda sektörel bir gelişim, yasa ve standartlar dışında uzmanlık belgelerinde öncelikli yapabilirlik sigortası ve teknik sorumluluk sisteminin aranması ile sağlanır görüşündeyim. 
 
İklimlendirme Sanayi İhracatçıları Birliği
Ülkemizde 22.10.2011 tarih ve 28092 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren Tebliğ ile “İklimlendirme Sanayi İhracatçıları Birliği” kurulmuştur. 11 Ocak 2012 tarihinde ilk Olağan Genel Kurul Toplantısı yapılan birliğin kuruluşuna destek olan Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan ile TOBB İklimlendirme Meclisi Başkanı Zeki Poyraz’ı kutlar kendilerine teşekkür ederiz. 
 
Kongrede konuşan Ekonomi Bakanımızın, ihracat ve cari açık konusunda sektörümüze ilişkin görüşleri bizleri mutlu etmiştir. Özellikle gelişen tesisat sektörüne Meslek Odalarının, Sanayi ve Ticaret Odası’nın destekleri hızla gelişimi sergilemektedir. Bir makina mühendisi olan Bakanın bu konudaki bilgisi takdire şayandır. Bu ortamda 130 milyar dolara erişen ihracatın kısa bir sürede 150 milyara erişeceği ortalama gayri safi milli gelirin 20.000 ABD doları olacağı görüşündeyiz. Bu anlamda ülke ekonomisinin inanılmaz boyutlara erişeceği inancındayız. 
 
Bakanın teknik müşavirler ve tasarımcılar hakkındaki görüşleri bizleri ümitlendirmiştir. Gerçekte imalat ve taahhütte ihracatın önünü açan gurup tasarımcı ile müşavirlerdir. İleri bütün ülkelerde uygulanan bu sistem, teşvik ve güvenle ülkemizde de uygulanmalı tasarımcılar ve teknik müşavirler öne çıkarılmalıdır. Yıllarca dile getirdiğimiz üzere tasarımcılar ve teknik müşavirler yurtdışı müteahhitlerin altında hizmet vermemeli, onlara bağımlı kalmamalıdır. Bu amaçla devletin Ekonomi Bakanlığı’nın görüşleri doğrultusunda beyin gücü üreten tasarımcılara sahip çıkması gerekir. 

 

İlginizi çekebilir...

Yeşil Binalar ile Güçlü Şebekeler: Enerji Verimliliğinin Şebeke Güvenliğine Katkısı

Yeşil binalar yalnızca çevresel sürdürülebilirlik ekseninde değil, aynı zamanda şebekeyle uyum içinde çalışan, kendi tüketimini optimize eden ve elekt...
16 Haziran 2025

İş Yerinde Kıskançlık ve Hırs

Hepimiz de var olan bazı duygular günlük yaşamımızda ikili ilişkilerde ortaya çıkar. Bazen kendimizi tanıyamayız, bazen de tanıdığımızı düşündüğümüz b...
3 Haziran 2025

Türkiye'de Yeşil Bina Sertifikasyon Süreci ve Karşılaşılan Zorluklar

Yeşil bina sertifikasyonları, çevre dostu yapıların teşvik edilmesinde ve yaygınlaştırılmasında temel bir araçtır. Türkiye'de yeşil bina uygulamal...
19 Mayıs 2025

 
Anladım
Web sitemizde kullanıcı deneyiminizi artırmak için çerez (cookie) kullanılır. Daha fazla bilgi için lütfen tıklayınız...

  • Boat Builder Türkiye
  • Çatı ve Cephe Sistemleri Dergisi
  • Enerji & Doğalgaz Dergisi
  • Enerji ve Çevre Dünyası
  • Su ve Çevre Teknolojileri Dergisi
  • Tersane Dergisi
  • Yalıtım Dergisi
  • Yangın ve Güvenlik
  • YeşilBina Dergisi
  • İklimlendirme Sektörü Kataloğu
  • Yangın ve Güvenlik Sektörü Kataloğu
  • Yalıtım Sektörü Kataloğu
  • Su ve Çevre Sektörü Kataloğu

©2025 B2B Medya - Teknik Sektör Yayıncılığı A.Ş. | Sektörel Yayıncılar Derneği üyesidir. | Çerez Bilgisi ve Gizlilik Politikamız için lütfen tıklayınız.