Nitelik ve Kalite
Nitelik ve Kalite
İnsanoğlu; kişisel değerlendirmesinde genellikle kendisine yakışan şeyleri nitelikli ve kaliteli görür. Bu usül doğru bir yöntemdir. Bu değerlendirme bireyin kültür, görgü ve yaşam düzeyini yansıtır. Bu yargı, aynı şekilde ve aynı tarzda en küçük toplum birimi olan aileden, topluma, dolayısıyla ülkeye yansır. Evrensel bilim ve sanatın her ülke ve toplum için geçerli asgari müşterek standartları olmakla beraber, bütün ülkelerde toplumun örf, adet ve yaşamlarına endeksli kendilerine özgün standart ve kalite sınıflandırması mevcuttur. Özellikle manevi değerlerde yazılı olmayan, halk arasında Peygamber sabrı, Hurilerin güzelliği, Herkül kuvveti, Einstein zekası ve bilgisi gibi deyimlerle kullanılmaktadır. Ülkelerin teknolojik kalite ve nitelikleri ise daha ziyade uluslararası standartlara dayalı, spesifikasyonlar ile detaylandırılmış, tanımlanmış tariflerdir. Bu tanımların amacı toplumların gereksinimlerini ve onlara yakışanı belirlemek, daha düşük kalite ve standartları kendilerine layık görmemek, günümüzün deyimleri ile insan varlığına odaklanmış, insan merkezli değer yargılarıdır. Türkiye’mizde de, oluşturmaya çalıştığımız genel teknolojik kalite ve niteliklere bir isim vermek, bize yakışan değerlerin tanımlanmasını ve yerleşmesini kolaylaştıracaktır.
Cumhuriyet devrinin reformları içinde kültürel kimliğimizi, bilim ve teknoloji hedefleri ile gösteren önderimiz Büyük ATATÜRK’tür. Sınırsız bir gelişime açık hedefler bize daima yeniliğe dönük kalite ve niteliği göstermiştir. Bu yönleri ile bilim ve teknoloji değerlendirmesinde platform ‘ATATÜRK KALİTESİ’ olmalı. Bu yargı bizlere ekonomik, sağlam, doğru, uygun, sağlıklı, işlevsel ve akılcı yöntemleri hedeflemeli ve bu tanımlara dönük “Nitelik ve Kaliteyi” simgelemelidir.
Proje Tasarım Ekibi
Yapı projelerinin tasarımı mimar koordinasyonunda yapılır. Bu amaçla kurulan ekipte mimar, iç mimar, statikçi, mekanik ve elektrik proje müelliflerinin yanı sıra mimaride peyzaj, statikte, alt yapı, çelik konstrüksiyon mekanik tesisatta otomasyon, yangın, enerji, mutfak, bahçe sulama, elektrikte zayıf akım, otomasyon, aydınlatma gibi uzmanların temsil edildiği ihtisaslar yer alır. Dolayısıyla proje hizmetlerinde mimari, statik, mekanik ve elektrik gibi dört ana unsurdan oluşan proje ekibi çok yaygınlaşmış büyük projede sayıları 100’leri aşan uzman hizmeti haline dönüşmüştür.
Bu anlamda yapılan bir projenin tetkik ve onayının iki, üç yetkili tarafından yapılması çok sakıncalıdır. Bu tür incelemeler müşavir kuruluşların uzmanları tarafından müteselsil sorumluluk alınarak yapılmalıdır.
Bu dönemde projenin üretimi; eskisi gibi yapılmış bir mimari avan proje üzerinde yapılmamakta, tasarım ekibi mimar koordinasyonunda gerekli toplantıları yaparak proje üretilmektedir. Bu nedenle projenin iç mekan zenginliğinin yanı sıra tefrişi, baca yerleri, asma tavan aralıkları, malzeme seçimleri müşterek kararlaştırılmaktadır. Dikkat edilecek husus temel kurallara uymayan kararlarda dayatmamak, yanlış yapmamaktır.
Bu nedenle proje dizaynında temel kurallar öncelikli standartlar ve buna bağlı yapı kodları olmalıdır. Bu anlamda verilen kararlar ve yapılan uygulamalar doğru olur. Mesleki uzmanlık bahse konu standart ve kodlara bağlı deneyim ile kazanılır. Bu nedenle takdiren uzmanlık belirlenmemelidir. Bir çok yönetmeliklerimizde görürüz; incelendiğinde yönetmeliğin özü yerine formaliteler ağırlık kazanmaktadır. Örneğin enerji performansına dair bir yönetmelik incelendiğinde, kamu kurumları ile yetkilendirilmiş kurumlar olarak da meslek odaları ile üniversiteler tanımlanır. Genellikle bu seçim başka bir güvenilecek kurum olmamasından kaynaklanır. Ayrıca bu hususta yeterli bilgiye sahip uzmanlar, üniversite ve meslek odalarında da bulunmayabilir. Bu anlamda yetki verdiğinizde onlar da önlenemez hatalara yol açabilirler.
Diğer bir husus yönetmeliklerdeki bürokrasidir. Yapılacak işlerden çok, işi yapanların niceliği üzerinde detaya inmek yanlış olmaktadır.
40 Yıllık Deneyimli Uzmanlar
Hizmet sektöründe 40 yıl deneyimli kimseler, bu ülkede uzman kabul edilir. Hele benim gibi meslekte 50 yılını aşan kişilere duayen denilir. Kendilerine inanılmaz bir saygı gösterilir. Bu kişiler 60-70 yaşına ulaşmış meslekte başarılı olmuş saygın kişilerdir. Ancak yaşın verdiği yorgunluk, onları araştırmadan daha doğrusu teknolojiyi takipten uzaklaştırır. Bu anlamda bilgileri eskimiştir.
Bu nedenle çevremizde başarılı insanların daha çok 35 – 45 yaşlarında olduğunu görürüz. Daha enerjik daha çalışkan ve bilgili hizmet erbabı bunlar arasından çıkmakta, daha yaşlıların yetenekleri gün geçtikçe azalmaktadır. Ekonomist, bankacı, yönetici ve akademisyenler içinde bu daha çok görülmekte, yeni yeni mimar ve mühendisler arasında bu fidanlar boy göstermektedir.
Son 10 – 15 yıl içinde çok şey değişmiştir. Menderes’in “Her mahallede bir milyoner yapacağım” iddiası Özal ile on kat çoğalmış bugün ise zenginler milyon dolarlara erişmiştir. Amerika’da 30 – 35 yaşlarında CEO’ların ayda 10 – 15 milyon dolar kazanmalarına karşı, bizde akranlarımızın bir – iki daire ile bir milyon TL sahibi olması hiç övünülecek bir düzey sayılmamalıdır. Tabii bu değişimi görüp şükretmekte doğru bir yaklaşımdır. Son 10 yıl içinde ülkede varlıklı sayılanların orta sınıf düzeyine düşmesi, yeni zenginlerin hızla çoğalması bu nedenledir. Ancak çalışkanlık, genç bilinçli olmak ve bilginliğin yanı sıra, siyasi otoriteye yandaşlık da bu gelişimde etken olmaktadır.
Tasarım Mühendislerinin Seçim Yaklaşımlarını Engelleyen Hususlar
1962 yılında (ILO) International Labour Office stajyeri olarak Londra’da bulunduğum zamanda Oxford Street üzerinde ‘Officer’ isimli kitapçıdan aldığım “Heating & Furnaces” adlı kitabın ilk sayfasındaki önsözde yazar, “Tesisat Mühendisliğinde bilime dayalı bir tasarımda çoğunlukla ‘Estimating’ yani tahmin, önce gelir” diye yazmıştı. Bu ifade beni çok etkilemişti. Gerçekten bilgi ve tecrübeye dayalı tahmin, tasarım mühendisliğinde temel kural olmaktadır. 56 yıla erişen sektördeki mühendislik hizmetimde daima bu kural ile karşı karşıya kalmış bulunuyorum. Nitekim bu tür tahmini yaklaşımları mesleğimizin eğitim dokümanları olan Ashrae, Recknagel, Reichel gibi kitaplarda da görmekteyiz. Ancak son yıllarda tasarımcının kendi inisiyatifinde olan seçim ve kararlara işvereni temsil eden sıradan bir mühendis kolayca müdahale etmekte ve etkisi olmaktadır. Tasarımcılar bu anlamda sağlam bir statü seçmek için hazırlıklı olmalıdır.
Dış ülkelerde yatırımcı adına yetkili mühendisler deneyimli müşavir düzeyindedir. FIDIC kurallarına ve uluslararası standartlara göre hareket eder ve sorumluluk alırlar. Ülkemiz bu düzeye erişememiştir. Yetkili mühendislerin, Neden? Niçin? Nasıl? Suallerine verilecek teknik cevapların içeriği incelenmeden onay makamları kolayca “bu şekilde yap” demektedir. Bu yetkililer ayrıca bir sorumluluk almazlar. Özellikle projeyi inceleyenler müşavir değil ise, bu tür kararları daha rahat vermektedir. Bu anlamda bir kaç örnekleme aşağıda yazılıdır.
1. “Isıtmada oda sıcaklığını 18-20 °C yap, 20-22 °C çok fazladır” denilebilir.
2. “Kazan sıcaklığı 80-60 °C yerine 70-90 °C daha güvenlidir” diyen onay makamları mevcuttur.
3. “Kazan kapasitelerinin seçiminde, maksimum ısıl yükü 2/3, 2/3 bölerek güvenlikli üretici seçin” diyen kontrollar çoğunluktadır.
4. Yerden ısıtmada döşeme yüzey sıcaklığının 40 °C civarında olmasını tercih edenler bunun sebebini bir tür güvenliğe bağlarlar.
5. Sirkülasyon pompaları %20 emniyetli seçilmektedir.
6. Bir çok yetkili radyatörlere termostatik vana koydurmamaktadır.
Bu ve bunlara benzer binlerce çelişkili örnekler verilebilir. En basit kalorifer sisteminde karşılaşılan bu engeller sıhhi tesisat ve yangın projeleri ile sayfalar dolusu remarklara dönüşmüştür. Özellikle havalandırma ve klima projelerine dönüşümünde durum daha vahimdir. Sizden kanal geçitlerinde ayrıntılı detaylar istenir. Bir katta kat planını içeren tüm ayrıntılı detaylar yapmak zorunda kalırsınız. Kaldı ki bu yetkili mühendisler bazı proje detaylarının uzman firmalar tarafından yapıldığını bilmektedir. Ayrıca müellifinde bu firmalara tip proje olarak yaptırdığı bilinen bir gerçektir.
Malzeme seçimlerinde de benzer durumla karşılaşırsınız. Siz ne kadar en ekonomik ve uzun ömürlü, performansı yüksek malzeme veya cihaz seçerseniz seçin, yetkili bir kişi bir çırpıda o malzemeyi dışlayabilir, hatta daha ileri giderek sizi suçlayabilir. Öyle ki hiç bir belgesi olmayan garantisi bulunmayan bir cihazı milli serveti koruma amaçlı ‘yerli malı’ diyerek tercih edebilirler. Bu nedenle inşaat sanayisinde tasarım kararları temel noktalarda müşavir onayı ile birlikte alınmalı bu hususlar proje tasarım kararlarında belirtilmelidir.
Tesisat sektöründe yapı projeleri tasarım uzman ekip ile yapılmalıdır. Tasarımı yürüten müellif koordinasyonunda HVAC, plumbing, yangın, otomasyon uzmanları olduğu gibi doğalgaz, medikal gaz, yüzme havuzu, bahçe sulama, sismik önlemler için yetkili uzmanların bulunması bu hizmetlerin teknik sorumluluk yüklenerek yapılması yararlıdır.
Son günlerde tesisat konuları yanı sıra ‘Enerji’ sorunu öne çıkmıştır. Amaç yapılarda tüketilen enerjiyi yapıda 50 kW/hm²C° yıl altına indirmektir. Bu yaklaşımın büyük yararı olmuş, tüketim yaklaşık 100 kW/hm²C° yıla inmiştir. Bu doğrultuda başta yalıtım olmak üzere, iç hava kalitesi konfor sıcaklığı, geri kazanma, heat-pump gibi bir çok önlemler gereklidir. Bu anlamda ihtisaslaşmada karşımıza enerji mühendisliği çıkmaktadır. Bu tür ayrım ülkemizde yapılmamakta, aksine mühendislerimiz her önüne gelen yeni konulara balıklama atlamaktadır. Nitekim proje tasarımcılarında enerji kimlik belgesi olması için gerek Odamız gerekse yetkili firmalar eğitim seminerleri ile tasarımcılara yetki vermekte bu belgeye dayalı Bayındırlık Bakanlığı programlarının şifrelerini vermektedirler. Ancak bu yetkiyi alan bir tasarım bürosunun 100.000 m’lik AVM, ofis, otel kompleksinde bu programı 30 – 40 günde yükleyebileceği imkansız görülmektedir. Dolayısıyla şişirme yaklaşımlara yol açacak Enerji Kimlik Belgesi yakında Yapı Denetim Yasası’na dönüşecektir.
Mesleki Karamsarlık
Tesisat mühendisi olarak sektörde hizmet veren yatırımcı, tasarımcı, uygulayıcı, tedarikçi ve işletmeci tüm meslektaşlar yaptıkları işten şikayet etmekte, memnuniyetsizliğini belirtmektedir. Özellikle serbest rekabet ortamında kaliteyi hiç dikkate almayan sadece “kaç para” diyen işverenler karşısında bu bıkkınlık gün geçtikçe artmaktadır. Bu sonucun temel nedeni, bizlerin her hizmette taşeron olmamız ve hizmetimizin ikinci sınıf olarak değerlendirilmesidir. Bu anlamda bizlerin işveren, yatırımcı, müteahhit ve mimar karşısında ısıtma, havalandırma, klima, yangın ve otomasyon sistemlerinin müellifi olmamızın hiç önemi yoktur. Üstelik bunun ötesinde enerji etüdü, enerji kimliği ve benzeri hizmetleri yapmak ve sorumluluk almak zorunda kalırız. Bu yaklaşımlara projeciler tahammül etmektedirler. Bütün bunlara karşın bazıları onay makamı ile iyi ilişkiler çerçevesinde bu tür uygulamalardan memnun kalmaktadırlar. Ülkemizin hizmet sektöründeki amacı, sorunsuz para kazanmaktır. Bu nedenle hizmette işverenlerin her isteğini yapmak adet haline gelmiştir. Bu yaklaşımda çoğu kez iyi ilişkiler çerçevesinde doğru ve yanlış olduğuna bakılmaksızın hizmet vermek istenir. Ve bu hususta muvaffak da olunur.
Bu tür sorunları önleyen kural ve şartnameler eksiktir. Malzeme şartnameleri birbirinden farklı bile olsa uygulamada daima elma ve armut karıştırılmaktadır. Çünkü yeterli teknik bir şartname olmadığı gibi teknik sorumluluk hiç yok sayılır. Bu nedenle ülkemizde hizmet veren 20000 SMM makina mühendisinin çoğunluğu her tür projeyi bilir bilmez yapıp onaylamaktadır. Bu anlamda kimse neden ve nasıl? yaptın diye sorgulamamakta, %90 proje müellifi rasgele proje çizmektedir.
Bu sorunun çözümü nasıl olmalıdır. Öncelikli teknik sorumluluk geçerli olabileceği gibi imalatın test & comissioning yöntemleri vazedilmeli, hizmet üretimi sorgulanmalıdır.
Güvensizlik
Hizmet sektöründe süre, kalite ve bedelden önce gelmelidir. Bir işi yapana vermek istediğinizde görüşmüş olduğunuz kişi genellikle sözünde durmaz. Özellikle konuşup saat 13:00’de buluşacağınız usta, size 14:00’den evvel gelmez. Arayıp sorduğumuzda hemen geliyorum, diye cevap verir. En az bir saat daha gecikir. Yol göstermek de bunun gibidir. Anadolu’da bir yeri sorarsınız. “Aha şuracıkta” diye cevap verir, tarif ettiği yere kolay ulaşamazsınız. Bunların nedenini çoğu kez cehalet diye düşünüyorsanız, yanılırsınız. Bunun nedeni görgü ve uygulama noksanlığıdır.
İş hayatında bu tür yaklaşımlar her zaman görülür. Eskiden bu nevi gecikmelere en çok marangozlukta karşılaşılırdı. Şimdi her meslekte ve hizmette karşılaşılmaktadır. Öyle ki verilen zamana uy diye ikaz ettiğinizde, “ben koşarsam düşerim, işi hiç yapamam, yürümem lazım” diyen aklı evvellere de rastlanır.
Bu tür ihmalin temel nedeni zamanın kıymetini bilmemekten kaynaklanmaktadır. Zamanın üretimde etkisi ülkemizde dikkate alınarak üretim yapılmalıdır. Bu nedenle iş sözleşmelerinde süre önem kazanır. Ancak hiç bir anlaşma gereği kolay kolay gecikme cezası kesilmez. Bu nedenle yıllarca uzayan, işin bedelinde eskalasyon uygulanan işlerimiz mevcuttur.
Nitekim bir toplantıda işi en kısa zamanda yapacağını söyleyen, iş yapana tekrar sorulduğunda aynı cevabı alınca, ihale komisyonundaki bir arkadaşımız sinirlenmiş ve “Sen ne diyorsun, uzay istasyonlarının yapım ve kurulumunda en kısa süre yüzyıldır” diye bağırmıştır.
İlerlemiş Yaşın Güzel Ürünleri
Prof. Dr. Doğan Kuban’ın “Türkçe Konuşanlar” kitabını karıştırmaktan zevk alıyorum. Aynı şekilde Aydın Boysan’ın tüm kitapları elimden düşmüyor. Son olarak Cengiz Bektaş’ın ‘Kentli Olmak ya da Olmamak’ kitabını bir çırpıda bitirdim. Şimdi Prof. Dr. Erhan Karaesmen’in ‘Gözün ve Kulağın Düğünleri’ isimli kitabını okuyorum. Yaşları belirli bir sınırı aşmış, deneyimleri bizlere ışık tutan bu mimar ve mühendislerin yazılarına doyulmuyor. Geçenlerde Serbest Mimarlar Derneği tarafından büyük onur ödülü verilen Mimar Doğan Tekeli ile karşılaşıp görüşmek, görüşlerini almak, aynı şekilde bizlere zevk vermiş bulunuyor. Önemli olan her meslekte özellikle bilim teknoloji ve sanata yönelik mesleklerde başarıları öne çıkan bu değerlerimizin yaptırımlarını takip etmek olmalıdır.
İlginizi çekebilir... Yeşil Binalar ile Güçlü Şebekeler: Enerji Verimliliğinin Şebeke Güvenliğine KatkısıYeşil binalar yalnızca çevresel sürdürülebilirlik ekseninde değil, aynı zamanda şebekeyle uyum içinde çalışan, kendi tüketimini optimize eden ve elekt... İş Yerinde Kıskançlık ve HırsHepimiz de var olan bazı duygular günlük yaşamımızda ikili ilişkilerde ortaya çıkar. Bazen kendimizi tanıyamayız, bazen de tanıdığımızı düşündüğümüz b... Türkiye'de Yeşil Bina Sertifikasyon Süreci ve Karşılaşılan ZorluklarYeşil bina sertifikasyonları, çevre dostu yapıların teşvik edilmesinde ve yaygınlaştırılmasında temel bir araçtır. Türkiye'de yeşil bina uygulamal... |
||||
©2025 B2B Medya - Teknik Sektör Yayıncılığı A.Ş. | Sektörel Yayıncılar Derneği üyesidir. | Çerez Bilgisi ve Gizlilik Politikamız için lütfen tıklayınız.