Sürdürülebilir konfor kavramı ne anlama geliyor?

Şirketimizin ana işi çevresel konfor sağlamak. Veri merkezleri, proses, soğutma gibi farklı alanlarda ve ihtiyaçlara yönelik projelerimiz var ama, yaptığımız iş yüzde 80 oranında konfora dayanıyor.

 

Eskiden soğutma anlamındaki air condition’la başlamıştık. Air condition dendiği zaman insanların aklına havanın soğutulması konsepti geliyordu. Bugün artık ısıtmayı da onun içine eklemek zorundayız. Çünkü aynı cihazla hem yazın hem kışın hizmet verebilecek kaliteye ulaşmalıyız. O yüzden tek başına air condition demiyoruz, onun yerine konforu tercih ediyoruz ki hem yaz hem kış koşullarına uygun olabilsin.

 

Bu konforda sürdürülebilirlik kavramını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bu binayı ele alalım, burada kullanılan bütün enerjinin yüzde 60’ı bizim buraya kuracağımız cihazlar tarafından tüketilen enerji olacaktır. O da bize büyük kurumsal bir sorumluluk getiriyor. Çünkü büyük bir enerji tüketiminden bizim ürünlerimiz sorumlu ise burada büyük bir sorumluluk devreye girmiş oluyor. 

 

Eğer bu kadar fazla birincil enerji tüketimi bizim ürünlerimiz tarafından yapılıyorsa, o zaman bugün konforu ne kadar maksimize ederseniz edin, on yıl sonra bu konfor olmayacaksa hiçbir işe yaramaz. Demek ki o konforu bugün kullandığımız şekilde ileriye yönelik sürdürülebilir kılmamız da çok önemli. Çünkü böyle bir enerji tüketim sorumluluğu da bizim üzerimizde.  

 

Bu süreçte on yıl sonrasını nasıl sağlıyoruz?

Yapılabilecek birkaç şey var. Öncelikle bir binaya kuracağınız her ünitenin/sistemin vereceği enerjinin en verimli enerji olmasını sağlamalıyız. Bununla ilgili olarak kendi kullandığımız ünitelerin verimliliğini, kendi kullandığımız teknolojinin ve sistemlerin verimliliğini arttırmalıyız. 

 

Yine bu binayı ele alalım; şu anda iklimlendirilmiş bir oda da bulunuyoruz, bunun için hava soğutma işlevini üstlenmiş olan bazı cihazlar ve aynı anda bu otelin sıcak suyunu sağlayan sıcak su kazanı var.  Bütün oteller için bizim uygulamalarımızı eş zamanlı olarak ayrı sisteme gerek duymadan soğuk su ve sıcak suyu aynı anda aynı yerden sağlayacak sistemlerimiz mevcut. Burayı soğutmak için, ısınmış havayı geri çevirmemiz gerekiyor. Onu geri çevirmek yerine biz suyun içine çeviriyoruz ki ücretsiz olarak aynı anda hiç bir şey yapmadan bir yandan da diğer su ısınmış oluyor. İyi bir sistem içerisinde soğuk hava için, mesela 1 kW enerji verdiğiniz zaman 3 kW’lık bir soğuk hava alabiliyorsunuz. Bizim sistemimizde bu 7’ye kadar çıkabiliyor, çünkü eş zamanlı bir sistem. Bütün otellerde böyle bir sistem kullanılsa primer enerji tüketimi yüzde 50’ye kadar azaltılabilir. Bir yandan da CO2 emisyonlarında azaltım sağlanabilir ve toplum toplam olarak bundan fayda görür.   

 

Şu andaki otellerde ne kullanılıyor?

Otellerin çoğunda soğuk su için “chiller” tipi soğutucular, sıcak su için de sıcak su kazanları kullanılıyor. Integra ismindeki bu kombi üniteleri İtalya’da 25 yıldır satıyoruz.

 

Oteller için kombine üniteleri mi öneriyorsunuz?

Evet, biz buna dört borulu sistemler diyoruz, mesela bunları kış zamanı ofis binalarında da benzeri olarak kullanabilirsiniz. Ofis binasının kuzeye bakan cephesinde ısıtılmış su kullanılabilirken, aynı binanın güney cephesinde güneş çok fazla geleceği için belki orada soğuk su ihtiyacı olacaktır. Neden o zaman iki ayrı sistem kurulsun?

 

Mesela toplantı salonlarında kış bile olsa toplantıya katılanlar için havayı soğutmanız gerekiyor. Ayrıca veri merkezlerinde de teknolojik ekipmanları soğuk tutabilmek için soğuk suya ve soğutulmuş havaya her zaman ihtiyaç var. Onun için bir yandan da bedava sıcak su kazanılmış oluyor.     

 

Yüzde 20 özel imalat dediniz. Verdiğiniz özel imalat çözümleri ile mi cironuzu arttırdınız, pazarda tanındınız?

Müşterilerimiz biliyor ki Climaveneta, ihtiyaçlarına özel bir çözüm mutlaka bulacak. Mesela bazı müşterilerin mekan sorunu oluyor. Bazılarının yeri çok küçük olduğu için daha kısa, daha yüksek, eni daha dar çözümler bulunması gerekiyor, Climaveneta tüm bunları yapabiliyor. Müşteri neye ihtiyaç duyarsa biz onu gerçekleştiriyoruz.     

 

Türkiye’deki tanıtımlarda da bu özelliğinizi mi öne çıkaracaksınız?

Türkiye’de öncelikle standart ürünlerimizi tanıtmayı hedefliyoruz, özel çözümler ise arkasından gelecektir. Dört grup ürünümüz var. Bunların ilk ikisi; Dört borulu Integra sistemler, Turbo Core sistemler (Manyetik Yataklı) sistemlerdir. Türkiye’de bu tür sistemlerin pek kullanıldığını zannetmiyorum. Bunlar  Türkiye için yeni sistemler olacak. Özellikle enerji verimliliğinin arttırılması kapsamındaki hedefler doğrultusunda bu ürünlerin çok yer bulacağını düşünüyorum. 

 

Telekom ve veri merkezlerinin Türkiye’deki büyüme potansiyelinden dolayı üçüncü grup ürünlerin; veri merkezlerinde ve telekomünikasyonda kullanılan,hassas kontrollü yani daha düşük aralıkta sıcaklık ve nem kontrolü yapabilen tip ürünler olacağını düşünüyorum. 

 

Serbest Soğutmalı (Free Cooling) chiller üniteler kompresör kullanmadan da soğutma yapabiliyorlar. Onlar da bizim dördüncü grup ürünlerimizdir ve Türkiye pazarı için önemli bir yeri vardır. 

 

Veri merkezi gibi birimlerde kullanılabilecek özel sistemler tabi ki çok önemli ama bir yandan bu sistemlerimizin bir kısmı geleneksel sistemlerle kombine edilerek de kullanılabilir. Mesela bahsettiğim veri merkezinde bütün yıl soğutulmuş suya ihtiyaç duyulan yerlerde - kombinasyon da yapılabilir.  

 

Grup içinde, fan coil var, şu anda Climaveneta satıyor. Ürün gamında olması satıcılara bir avantaj sağlar mı?

Türkiye’de, Çin’den ithal edilen fan coil ürünleri kullanılıyor. Türkiye’nin, Çin’den gelen fan coil’e vergi uygulaması ile birlikte o artık çekiciliğini kaybetmiş gibi görünüyor. Pazara baktığımız zaman iddialı olan satış firmaları arasında görünüyoruz.    

 

Cihazların yüzde 37’sinin A sınıfı ve üstü olduğunu söylediniz, geriye kalanı A sınıfı değil mi?

Mesela uyduğumuz Eurovent sınıflandırma sisteminde hiç olmayan tip ürünlerimiz var. Onun için bazıları hiçbir sınıfa girmiyor. Verimliliğinin gündemde olmadığı bazı ülkelere sattığımız A sınıfının altında bazı ürünlerimiz de var. Abu Dhabi, Dubai gibi yerlere Chiller sattığınızda açıkçası enerji tüketimi pek de umurlarında olmuyor.

 

Son olarak ülkemizde üretim yapmayı planlıyor musunuz?

Öncelikle bir ülkede talep öyle bir noktaya ulaşsın ki arkasından üretim hattı ya da montaj hattı gelebilsin diye bekliyoruz. Mesela Çin’de öyle yaptık. Pazar belli bir süre doydu, sonrasında İtalya’da tasarlanmış ürünleri önce Çin’de küçük bir montaj hattıyla monte etmeye başladık, en sonunda da üretime geçtik. 7 yıl geçti ve Çinli’ler de kendi ürünlerini tasarlar duruma geldiler. 

 

Türkiye’de buna benzer bir öngörü var mı?

İstediğimiz ciro seviyesine ne kadar hızlı ulaşacağımıza bağlı, asgari 3 yıl olur.