
Sürdürülebilir Yapılarda Enerji Verimliliği Önerileri![]()
Sürdürülebilir Yapılarda Enerji Verimliliği Önerileri
![]()
10 – 11 Mayıs 2011 tarihlerinde British Council ile Bayındırlık ve İskan Bakanlığı’nın müşterek organize ettiği ‘Sürdürülebilir Yapılarda Bugünün ve Geleceğin Yapıları’ adlı iki günlük konferansta enerji performansı kapsamında yapıların enerji tasarrufuna yönelik durumu ve enerji ekonomisinin gelişimi amaçlı önerileri ele alınmış ve tartışılmıştır.
Amerika, Kanada, Fransa ve İngiltere’den gelen uzmanların bildiri ve görüşleri ile renklenen konferans, bizlere bu konudaki farklı görüşleri sergilemiştir.
Batıda öncelikle yapılardaki sürdürülebilirlik; mevcut yapıların değişimi ve restorasyonu ile ele alınmaktadır. Dolayısıyla bu konuda uğraşı veren uzmanlar (ki genellikle mimarlar olmaktadır.) yapının oriyantasyonu, cepheleri güneş yönlendirici ve güneş kırıcıları ile ilgilenmekte, yapılarda yükseltilmiş döşeme ve minimum asma tavan imkanları ile enerji ekonomisine yönelmektedir. Bu anlamda döşemeden 19 °C’de verilen hava, mahallerin tavanından 29 – 35 °C’de emilmekte dönüş havası dış fasatın ısıtmasında kullanılmaktadır. Böylece mahallerde iç hava kalitesi, çevresel ısıtma, doğal havalandırma imkanları sağlanmaktadır. Kanadalı mimar Dermot Sweeney’in bu sunumunda bahsi geçen uygulamalara TTMD olarak bizler on sekiz yıl önce ASHRAE bilgi transferi ile temas etmiş ve enerji konusunun yapı tasarım ekibi mimar, statikçi, tesisatçı ve elektrikçi uzmanların bir üretimi olduğunu vurgulamıştır. Geçen 18 yıl içinde maalesef bu konuda başarılı olmuş sayılmayız. Çünkü ülkemizde yapıları koruyup yenileme yerine yıkmak daha işimize gelmiştir.
Gerçekten şehirlerimizdeki yığma ve dayanıksız yapılar yerine yeniden betonarme yapı inşa etmek daha sağlıklıdır. Ancak o dönemde enerji tasarrufu sorunları olmadığından yap-sat, yık-yenile metodu bizlere sağlıksız yapılar topluluğunu yaratmış, dolayısıyla bugün yapılarımızda enerji sorunları gündeme gelmiştir.
Yapıda enerji sorunu sadece ekolojik önlemlerle çözümlenmemektedir. Mimarların doğada mevcut unsurları gözetip, tesbit etmek suretiyle onlardan yararlanarak elde edeceği enerji tasarrufu yanı sıra tesisat uygulamalarından sağlanacak enerji ekonomisi yöntemleri doğru olacaktır. Yapıda izolasyon, düşük enerji ile sağlanan konfor, enerji geri kazanımı gibi heat-pump ve benzeri metodlarla az enerji kullanılarak iç mahal konforu elde edilmesi çok önemlidir. Bu amaçla 38 – 40 yıldır enerji verimliliğinin artımı amaçlı çalışmalar gelişmiştir. Öyleki bazı ülkelerin 1973 yılındaki enerji tüketimi, konfordan hiç bir taviz vermeden bugünün tüketiminden daha fazladır. Bu nedenle AB, ABD ülkelerinde enerji tüketimini önleyici standartlar geliştirilmiş, toplum bilinçlenip, teşvik edilmiştir.
Ülkemizde durum çok faklıdır. Öncelikle bu konuda halkımız bilinçlenmemiştir. Ayrıca, yatırımcı, uygulayıcı ve tüketici uyanmamıştır. Özellikle tüketicinin enerji maliyeti hakkında bir bilgisi bulunmamaktadır. Bütün bunların sonucu standartlarımız, şartnamelerimiz ve yönetmeliklerimiz eksiktir. Yatırım ve projelendirme aşamasında dikkate alınmayan bu sorunlar uygulamada başımıza büyük dertler açmaktadır. Bu yöntem mühendis ve mimarlarımızın hizmetlerinde kalite düşümüne yol açmaktadır. Çoğu kez imar onayları için gerekli bu tasarım hizmetlerinde tasarım ilkeleri ile onu onaylayan yetkili kriterleri yetersizdirler. İmar müsadesi zorunluluğu nedeniyle yatırımcının baskısı sonucu projeci rasgele metotlar ile onay almakta, meslek odalarımız, yapı denetim firmalarımız bu usulleri teşvik etmektedir. Diğer bir yöntemde yönetmelik gereği rasgele yapılan uygulamalar olup, bu husus uygulamada sorunlar yaratmaktadır.
Enerji Etkin Ekolojik Bina Tasarımı
“Enerji Etkin Ekolojik Bina Tasarımı” çok boyutlu, karmaşık teknolojik araştırmalara dayalı bir tasarım olmalıdır. Ekolojide enerji etkinliklerinin temel ilkesi sistem seçimine uygun yöntem arayışına dayanır. Günümüzde enerji etkinlikleri ekolojinin uygulamalı tasarımında önemli bir yer tutmaktadır. Yapı teknolojisinde ekoloji çevre ile birlikte ele alındığında, belirli araştırmaların katkısı ile sağlıklı kentlerde sağlıklı yapılara endekslenmiştir. Bu anlamda yapılarda ekonomik, düşük enerji kullanan, yaşanabilinir kullanılabilir yapılaşmayı hedeflenmektedir.
Yapı teknolojisinde öncelikli şehir ekolojisi, yerleşke ekosistemleri ele alınmalıdır. Şehir ekolojisinde öncelik sadece yeşil alanlar olmayıp, geleneksel mimari değerleri taşıyan yapı tekniği ağırlık kazanmıştır. Bu doğrultuda ekoloji çok eski, buna karşın teknolojinin katkısı ile çok yeni bir bilim dalı sayılmalıdır.
Güneş kuşağında bulunan ülkemizin eski Anadolu evlerinin konumu incelendiğinde pencerelerin güneye baktığı görülür. Gün boyunca güney cepheden etkili kış güneşi dar açılı ışınları ile evi ısıtır. Yazın dik gelen ışınlara karşı gerekli önlemler alınmış pencereler, tente ve perdelerin yanı sıra çevre ağaçları tarafından korunmuştur. Günümüzde “pasif” güneş enerjisi olarak adlandırdığımız bu yöntem modern yapılarda yapı kabuğunun izolasyonu ile gündeme gelmiş, ayrıca ekolojik tasarımla yapıların güneş alabilmesi olanakları sağlanmıştır. Bunun yanı sıra aktif güneş enerjisinin kullanımına dönük yüksek teknoloji uygulamaları etkili olmuş, tasarım güneş evleri ve akıllı bina teknolojisine yönelmiştir.
Ekolojik tasarım, belirli “know-how” içeren araştırma, deneyim ve simulasyon araştırmasına dayalı yaratıcı bir dizayn olup, bu anlamda yüzlerce teknik kitap ve tebliğ yayımlanmıştır. Araştırmaların bir kısmı başarısız, bazıları ise ekonomik görülmemiş olmasına karşın, dünyanın çeşitli yörelerinde çok başarılı uygulamalara rastlanmaktadır. Bu yönleri ile uygulamada dikkatli olmak, yanlış uygulamalardan kaçınmak gerekir. Ayrıca tasarımcıların temel bilgilerinin yanı sıra mimari ve mimari ile uyumlu tasarımda yapı teknolojisi kurallarına uyması, doğa ilişkisinde ekolojik verileri sağlıklı değerlendirmesi gerekir. Bu anlamda reklam ve pazarlamaya yönelik sorumsuz yaptırımların önlenmesi gereklidir. Ekolojik tasarım, bu anlamda, enerji, çevre etkinlikleri, hijyen, sağlık, iç mekan zenginlikleri ve konfor düzenini sağlayan mekanik tesisat verimliliğini arttıran bir yöntemdir.
Mekanik tesisat yönünden ekolojik tasarım; enerji tasarrufu, enerji verimliliği, enerji geri kazanımı, çevre etkinlikleri, hijyen, sağlık ve konfora yönelik ekonomik ilkeleri hedefler. Bu amaçla mikro klima sistemleri, doğal havalandırma yöntemleri, otomatik kontrol, otomasyon, yapı fiziği ilkelerine uygun yalıtımdan başlayıp, kapalı ortamlarda yaşanabilirlik ve kullanılabilirlik standartlarına kadar uzanan dizgide ekolojik tasarım kriterleri dikkate alınmalıdır. Bu yaklaşım geçerli zorunlu standartların üstünde hızla gelişen teknolojiye uygun yaratıcı tasarımı zorunlu kılar.
İnsanoğlu, asırlardır klima ortamlarına uygun, yaşam koşulları sağlamaya çalışarak, yerleşim bölgelerinde yaşanabilirlik standartlarını araştırmıştır. Diğer parametreler de dikkate alındığında verilen bu çabanın başında iklim koşullarına uygun yerleşimlerde, çevre etkinlikleri öncelik kazanmaktadır. Ayrıca yapının yerleşim ve mimari tasarımında zararlı etkenleri azaltan, zorunlu ihtiyaçları sağlayan sağlıklı yapı ve çevre koşulları içinde “mikro-klima” sözcüğü yer almıştır. Dolayısıyla “mikro-klima” yapılaşma ve yapıya dönük mimari tasarım sözcüğü sayılmaktadır. “Mikro-klima” olgusu bütün yönleri ile özgün bilimsel bir tasarım sanatıdır. Yapıların rüzgar, yağmur, kar ve güneş ile etkileşimleri doğal havalandırma ve aydınlatma olanakları çevre koşulları dikkate alınarak sağlanır. Yapı teknolojisinde günümüze kadar gösterilen çaba, yapay mekanik tesisatının teknolojik gelişimiyle ısıtma, havalandırma, sıhhi tesisat dışında iç hava kalitesi, ısı, rutubet, koku, gürültü önlemleri gibi yapı içi iklimlendirme standartlarına dönüşmüştür. Bu gelişim sonucu 20. yüzyılda Amerikalıların “air-conditioning”, Avrupalıların “klima” ismini verdikleri sektör dünyada büyük bir sanayi durumuna gelmiştir. XXI. asrın başlarına kadar yapıda lüks yaşamın simgesi olan klima, günümüzün büyük bir kısmını geçirdiğimiz kapalı ortamlar, endüstriyel üretim ve sağlık tesisleri için vazgeçilemez ihtiyacı haline gelmiştir. Bu nedenle tasarımı, üretimi, uygulaması ve işletmesi büyük bir ihtisas gerektiren klima sektöründe, en küçük detaylara inen araştırma ve gelişimler her gün yeni bir buluş ile uygulama yöntemlerini bütün boyutlarıyla gündeme getirmektedir.
12 Haziran 2011 Seçimleri (Bu yazı seçim öncesi kaleme alınmıştır)
Her seçim bir siyasi iktidarı belirler. Bu iktidar tek parti veya koalisyon olabilir. Ülkemiz bu iki alternatifi denemiş, sonuçta çok memnun kalmamıştır. Ancak demokratik seçimlerde amaç iktidar karşısında bir muhalefetin olmasıdır. Diğer bir deneyimle beni temsil edenlerin muhalefette veya iktidarda bulunmasıdır.
İktidar bir güçtür. Her ne kadar seçimle o güçe sahip olsalarda zamanla kimi temsil ettiklerini unutarak kendi başlarına hareket ederler. Demokratik seçimlerin güvenirliliği halkın eğitimine dayanır. Eğer seçmenlerin çoğunluğu yeterince eğitim almamışsa onları iktidara getiren güç tartışılabilir. Bu durumda hiç bir değerlendirme yapmadan sorun ülkede yönetim diktatörlüğüne yol açabilir. Bu amaçla seçimlerde partilerin önü açılmalı seçimlerde oy oranı sınırları %5’lere kadar düşürülmelidir.
12 Haziran 2011 seçimleri (AKP) Adalet ve Kalkınma Partisi, (CHP) Cumhuriyet Halk Partisi, (MHP) Milliyetçi Hareket Partisi arasında geçecektir. Bu arada Güney Doğu Anadoludaki illerimizde bağımsızlarda etkin olacak 30 adedi aşkın milletvekili çıkaracaktır. İncelendiğinde görüleceği üzere milletvekilleri adayları arasında eğitim ve bilgi yönünden çok fark yoktur.
Hemen hemen hepsi yüksek tahsillidir. Lisan bilmektedir. Bilgi düzeyleri aynıdır. Farkları muhafazakar oluşlarında bilim ve teknolojiye bakışlarında görülür. Ayrıca parti liderlerine yaklaşımlarında nüans farklılıkları mevcuttur. Yasa gereği kendilerini seçen lider olduğu için ona bağlı olurlar. Bu bağlılık kişisel değerlerini kaybetmeye kadar uzanır. Başkanlara biat ederler. Dolayısıyla kişiliklerinden kaybederler. Partileşmenin fikir ayrılıkları ötesinde çıkar çatışmaları önde görülür. Mali güç kazanmak için seçmenler her yola baş vururlar. Onlar için vatan, millet ikinci planda kalır. Ülkemizde bu husus her dönemde görülmüştür. Bu yaklaşımın şiddet ve beklentisini de gün geçtikçe artmaktadır. Her halikarda gönlümüz güçlü iktidar istemektedir. Parlementodaki 550 milletvekilinden %55 iktidar ise %45’inin muhalif olması ancak mualiflerinde iktidarla koalisyon olanakları bulunması yaralıdır.
Parti liderlerinin zaman zaman değişmesi gerekir. Millet vekilleri seçimi de ön seçimle yapılmalıdır. On seneyi aşkın parti liderleri ister istemez, totaliter bir lider olmaktadır. Esas önemli diğer bir nokta parlementoda sivil toplum kuruluşlarının temsil edilebilmesidir. Bunun için bir yol bulunmalıdır. Bu kişiler özgütlerden kopmadan parlementoya girebilmelidirler. Örneğin Amerika’da iki parti içinde Kasaplar Derneği’nin temsilcileri mevcuttur. Bunlar ihtisasları dışındaki yaptırımlara mani olurlar. Veya üniversite sivil toplum kuruluşları uygulamada kendilerini ilgilendiren konularda etkin olurlar. Ülkemizde binlerce sivil toplum kuruluşu içinde parlementoda temsil edilen hiç bir örgüt yoktur. Bu anlamda meclisde ekonomi, bilim, teknik ve teknoloji uygulamalarında kimse etkili olamamaktadır.
Bu seçimde önemli bir sorun bağımsız adaylardır. Özellikle kürt kökenli vatandaşlarımız seçimdeki parti yasasında belirlenen oranlar nedeniyle bağımsız adaylığını koymakta seçilen kişiler parlementoda tekrar partilerini oluşturacaklardır. Benzer tarzda diğer illerimizde de önde gelen kişilerin bağımsızların oy alıp alamayacağı değerlendirilmelidir. Sanırım illerden akil insanlar arasından 40’ın üzerinde milletvekili de bu anlamda çıkabilir.
Ülkemizin seçim öncesi büyük sorunları mevcuttur. Bunlardan birincisi Anayasamızdaki eksiklerdir. Yasanın değişmez maddeleri tartışılır hale gelmiştir. Ülkeyi bölmek veya federasyon usulu ile yönetmek önerileri gündeme gelmektedir. Türk kimliği tartışılmaktadır. Dil sorunu gittikçe büyümektedir. Siyasi bilimciler bu sorunlara kesin çözümler bulmalıdır.
Öyle görülüyor ki, önümüzdeki seçimlerde arzulanan sonuçlar alınamayacak bir dönem daha ülkemizde sorunlar yaşanacaktır. 74 milyon nufüsa erişen ülkemizin bu sorunlara hazır olması sorunları demokrasi ortamında çözebilmesi gerekir.
Bu seçimlerde AKP ile CHP arasındaki yarış ve duello daha çok Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile CHP Başkanı İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu arasında geçmektedir. İkisi de bazen arzulamadığımız tarzda hareket etmekle beraber Başbakan gelişime yönelik hamleleri gözönüne sermekte, CHP Başkanı ise Fakir ve Fukaralık sistemini ve etkilerini kaldırmaya yönelik politikaları gündeme getirmektedir. İster istemez, konu toplumun kalkınması olduğundan öncelikli fakirlerin, açların sorunlarına önem vermemiz gerekmektedir.
Ancak asgari ücreti 887 TL’ye çıkarmak, aile sigortası tesis etmek, fakirlere aylık 600 TL bağlamak gibi önlemlerle başarılı olamayacağımız kesindir. Ayrıca şehirleri büyütmek, oto yolları yapmak, hava alanları inşa etmek, kolay sayılamaz. Bu anlamda vaatlerin gerçekleşmesi oldukça güç olacaktır.
Rekortmenler Plaket Töreni
‘ATO’ Ankara Ticaret Odası Başkanı Sayın Salih Bezci’nin nazik daveti üzerine 18 Mayıs 2011 Çarşamba günü ATO Kongre Merkezi’nde yapılan ‘En çok vergi ödeyen ve ihracat yapan’ rekortmentler plaket törenine katıldım. Öncelikle 3500 kişilik kongre salonunun mekanik tesisat projelerini A Tasarım Mimarlık ile beraber yapmanın mutluluğunu yaşadım. Tamamen dolu salonun mükemmel akustiği yanı sıra, hava sirkülasyon sesi duyulmaması, iç hava kalitesinin mükemmel oluşu beni mutlu etti. Bu anlamda Başkan Salih Bazci’nin proje ekibini kutlaması beni duygulandırdı, teşekkür ederim.
Meclis Başkanı Nuri Güngör ardından ATO Başkanı Salih Bezci törenin amacını açıklayan, ATO’nun projelerini belirleyen konuşması sonrası Sayın Başbakan söz alarak yaptığı konuşmasında partisinin amacına yönelik, Ankara için düşündükleri hepimiz için sevindirici sayılır. Gerçekten Ankara bürokrat şehri olmaktan kurtulmuş, gecekondular ortadan kalkmış, ulaşım sağlanmış, hastaneler tesis edilmiş, binlerce iş adamının katıldığı toplantıda daha çok genç insanlar ağırlıklı. İnsan onlarla gurur duyuyor. Toplantıya katılanların gerçi Başbakan’a abartılı bu saygı içinde olduğu görülürse de yaşlarına bakarak onları kınamamak gerektiğine inanıyorum. Öyle ki, İnönü, Ecevit, Demirel dönemlerini yaşamamış, hatta hiç görmemiş bu insanlar; AKP – CHP kavgası içinde uğraşı vermektedirler.
Ödül alanlardan ileri yaşım nedeniyle 7 –8 kişiyi tanıyorum. Salih Bezci, Rıfat Hisarcıklıoğlu, Nihat Özdemir, Erol Üçer, Oğuz Gürsel, Mehmet Aydıner, Turgut Aydıner, Atilla Önen gibi tanıdıklar yanı sıra çoğu 40 – 50 yaşlarında başarılı iş adamları bulunmakta olup, kendilerini tebrik ederim.
Seçim Sonrası
Yazımı 13 Haziran 2011 tarihi itibari ile tamamlıyorum. Dün ülkemiz güzel bir seçim geçirdi. Seçim sonucunda AKP 326, CHP 135, MHP 53 ve Bağımsızlar 36 Milletvekilliği çıkarmış bulunuyor. Hepsi ülkemiz için hayırlı olsun. Seçimin galibi Türkiye sayılır. Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın dediği gibi iktidarın bütün Türk Milletinin iktidarı olmasını dileriz. Seçimin hoş yönü Parlemantoya 77 kadın milletvekili sokmamız olmuştur. Ayrıca Silivriden Mehmet Haberal’ın, Mustafa Balbay’ın ve Emekli Korgeneral Engin Alan’nın meclise girişi sevindiricidir. Önemli olan siyasi iktidarın tutumudur, AKP lideri sayın Erdoğan bu konuda çok olumlu mesajlar vermiştir. Kendisine rey vermeyenleri de aynı terazide değerlendiren parti liderinin bu tutumu demokrasiye inandığını göstermiştir. Seçmenlerden iki kişiden birinin reyini alan AK Partinin bu yaklaşımı çok önemlidir. Bu tavır sizden bizden ayrımını ortadan kaldırmaya matuftur. Bunu da kısa bir sürede göreceğimizi zannediyorum. Ayrıca iktidarın tek başına bir anayasa yapamaması sağlıklıdır. Uygulamada partilerle özellikle ana muhalefet partisi ile işbirliği içinde yeni anayasa gündeme gelmelidir.
Meydanda söylenenler meydanda kalacak sloganı ile iktidarın muhalefet ile ülke yönetiminde etkili olması çok yaralıdır. Bu iş birliği kolaylıkla AB sorunlarını, Kürt sorununu çözebilir. Bu sorunların muhafazakârlık ve laiklik ile hiç ilişkisi yoktur. Ayrıca laik insanlar mükemmel muhafazakâr olabilirler. Yeni dönemin ülkemize hayırlı ve uğurlu olması dileği ile.
İlginizi çekebilir... Yeşil Binalar ile Güçlü Şebekeler: Enerji Verimliliğinin Şebeke Güvenliğine KatkısıYeşil binalar yalnızca çevresel sürdürülebilirlik ekseninde değil, aynı zamanda şebekeyle uyum içinde çalışan, kendi tüketimini optimize eden ve elekt... İş Yerinde Kıskançlık ve HırsHepimiz de var olan bazı duygular günlük yaşamımızda ikili ilişkilerde ortaya çıkar. Bazen kendimizi tanıyamayız, bazen de tanıdığımızı düşündüğümüz b... Türkiye'de Yeşil Bina Sertifikasyon Süreci ve Karşılaşılan ZorluklarYeşil bina sertifikasyonları, çevre dostu yapıların teşvik edilmesinde ve yaygınlaştırılmasında temel bir araçtır. Türkiye'de yeşil bina uygulamal... |
||||
©2025 B2B Medya - Teknik Sektör Yayıncılığı A.Ş. | Sektörel Yayıncılar Derneği üyesidir. | Çerez Bilgisi ve Gizlilik Politikamız için lütfen tıklayınız.