Tesisat Dergisi 99. Sayı (Mart 2004)

... ooN t: .. "" '' .. (/) " · i c i , i -.. "iii çalışmalar yapılması gerekiyor. Bu konuda maalesef Türkiye'de üniversite ve sanayi işbirliği çok zayıf. Gelişmiş ülkelere baktığınız zaman, her üniversitenin özel sektörle beraber belirli projeleri gerçekleştirmek üzere sürekli iş birliği içinde olduğunu görürsünüz. Ama bizde bu konu çok yaygın değil ve fazla tercih edilmiyor. Üniversiteler sadece bilimsel eğitimle yani öğrencilerin eğitimiyle uğraşıyorlar. Özel sektör de bildiği kadarıyla, kendi kendine bir şeyler geliştirmeye çalışıyor. Halbuki dünyada teknoloji gelişiyor; bizim de kendi imkanlarımız var. Bizdeki doğal laboratuvar imkanları üniversitelerde yok. Bizim her fabrikamız bir doğal laboratuvar ortamı. Üniversitelerdeki bilgi akışı ve gelişen bilgiye sahip olma kapasitesi de bizde yok. Dolayısıyla oradaki bilgiyle buradaki laboratuvarı yani teoriyle pratiği birleştirmek / lazım. Yerli firmaların özellikle buna ağırlık vermesi gerekiyor. Bu olduğu takdirde, bazı şeyleri çözmek çok daha kolay olur. Teknoloji de devredilebilir veya satın alınabilir ama kendi teknolojimizi üretmek çok daha önemli. Bu konuda biliyorsunuz AB'nin de, gerektiğinde Dünya Bankası'nın da destekleri var. AB'de 6. freemwork dedikleri Ar-Ge projelerini geliştirme kapsamında, çok büyük fonlar var. Biz de oraya Türkiye olarak para ödüyoruz. Ama oradan hiçbir şey geri alamıyoruz. Oradaki mantık da şu; insanların refah düzeyini artırıcı veya hava kirliliğini azaltıcı etmenleri, enerji tasarrufunu sağlayıcı (tabii kendi sektörüm için konuşuyorum) herhangi bir teknolojik gelişmeyi en az iki yabancı ülkeden daha ortak alarak geliştirdiğimiz takdirde, her türlü Ar-Ge desteğini sağlayabiliyorlar. Yani onun için fon veriyorlar. Dolayısıyla bizim de artık bu tür ilişkilere girip özellikle AB'ye üye ülkelerdeki firmalarla, kuruluşlarla, teknoloji üreten kaynaklarla birlikte ortak projeler geliştirmemiz ve o projeler karşılığında da hem ülkemizde üretilen kendi teknolojimizi geliştirmek, hem tasarruf sağlamak, hem de bu fonlardan yararlanarak bu araştırma ve geliştirme faaliyetlerini çok ucuza mal etmek mümkün. Dolayısıyla teknolojiniz geliştiği takdirde rekabet şartınız otomatikman artıyor. Şöyle bir gerçek var; ya herkesten farklı bir şey yapacaksınız, yahut da herkesin yaptığı bir şeyi farklı bir şekilde yapacaksınız. Yani bu ikisini yapmadığınız sürece rekabet etmeniz, özellikle de uluslararası piyasada 128 Dalıa öncede yaptığmıız çeşitli işbirlikleri soııucııııda lıem klimacı, lıeııı de izo/asyoııcıılarla beraber ISK-SODEX'e katılıyoruz. Bııfııarııı gittikçe çapı geııişlemeye başladı; /ıatta geçenlerdeyaptığımız ortak toplantıda Avrııpa'da yapılan 3. biiyiik fııar seviyesiııe geldiğimiz de koıııışııldıı. Dolayısıyla biz de artık ıılııslaramsı /ıale gelmeliyiz, rekabet etmeniz mümkün değil. Herkesin yaptığını farklı bir şekilde yapmak çok kolay değil. Ama herkesten farklı bir şey yapmak güzel bir duygu. Lider olmuş oluyorsunuz ve o ürün ya da hizmetin satış pazarlamasında hiçbir sıkıntı çekmiyorsunuz. Dünya ülkelerindeki gelişmeler hep bunun üzerine yapılandırılmış durumda. Biz ülke olarak günlük yaşamaya alışmışız. Geleceği planlamak gibi bir alışkanlığımız pek yok. Halbuki gelişmiş ülkelerin hepsi geleceği planlıyor. Toshiba'nın bir açıklaması var; en erken 2006 yılında piyasaya çıkmak üzere yeni bir bilgisayar sistemi tasarlıyorlarmış. Yeni bir cihaz; konfeksiyon mağazasına girince bilgisayar sistemi sizin vücut ölçülerinizi çıkaracakmış ve ondan sonra bilgisayarda elbiseleri giydirip, size istediğiniz elbiseyi seçme şansı verecekmiş. Yani soyunma odasına girip de giy çıkar olmayacakmış. Yabancı firmalar ileriye dönük böyle projelerle, 1 0-15 yıl sonrası için çalışırken, biz bugün ne yapacağımızı bile zaman zaman bilmiyoruz. Hep geriye dönüp bakıyoruz "bunu yapmışız, bunu yapamamışız" diyoruz. "Ne yapmalıyız" sorusunu açıkçası birbirimize sormuyoruz. Bunu sormadığımız zaman da ilerleyemiyoruz. Bu sefer de taklitçilik başlıyor. Önce birileri yapıyor, ondan sonra siz onun kopyalarını yapmaya çalışıyorsunuz. Ama önce o işi yapan işin kaymağını alıyor zaten. Teknolojisini, refah düzeyini artırıyor. Siz hep onun peşinden eskileri kullanmak zorunda kalıyorsunuz. Eskiden küçük çocuklar ağabeylerinin ablalarının küçülmüş elbiselerini giyerdi. Aynen onun gibi. Hep yamalı elbise giymekzorundayız biz. Ama artık yeni elbiseye ihtiyacımız olduğuna inanıyorum. Son olarak, sektöriimiiziin ve özellikle j DOSİDER üyelerinin kendilerini ifade ettikleri en önemli olay olan Mayıs aymdaki ISK-SODEX Fuarı ve yine bahar ayları içinde Tiirkiye'nin çeşitli şelıirlerimle organize edilecek fııar/ar /ıakkmdaki göriişiiniizii alabilir miyimiz? Fuarların yeni teknolojilerin tanıtımı ve tüm sektör firmalarının ürettikleri ürünlerin bir arada görülmesi açısından çok büyük faydası var. Bu, hem profesyoneller hem de tüketiciler için bir mukayese imkanı yaratıyor. Dolayısıyla hem kendi şirketimiz hem de DOSİDER olarak fuarları ve özellikle ISK-SODEX'i çok önemsiyoruz. Daha öncede yaptığımız çeşitli işbirlikleri sonucunda hem klimacı, hem de izolasyoncularla beraber ISK-SODEX'e katılıyoruz. Bu fuarın gittikçe çapı genişlemeye başladı; hatta geçenlerde yaptığımız ortak toplantıda Avrupa'da yapılan 3. büyük fuar seviyesine geldiğimiz de konuşuldu. Dolayısıyla biz de artık uluslararası hale gelmeliyiz. Türkiye'de gelişen doğal gaz pazarı tüm yabancı firmaların dikkatini çektiği için ve sadece Türkiye olarak değil Ortadoğu'ya ve Orta Asya'daki Türki Cumhuriyetlere bir geçiş yeri olmamız nedeniyle özellikle Avrupa ülkeleri için de ciddi bir potansiyeliz. Fuarın da bu potansiyeli doğru değerlendirmesi gerektiğine inanıyoruz. Fuarların artık gerek sayı, gerekse değişik segmentlerden profesyoneller ve tüketicilerin katılımıyla daha geniş bir kitleye yayıldığına inanıyorum. Doğal gazın gelmesi muhtemel yerlerde açılan fuarlar var. Açıkçası bu fuarlara çok fazla ilgi olmuyor. Ancak oralarda stand açmaktan çok, o fuarlar süresince DOSİDER olarak eğitici konferanslar düzenlemenin faydalı olacağını düşünüyorum. Zaten DOSİDER olarak aldığımız karar çerçevesinde bu özel fuarlarda temsil edilmeyi prensip olarak benimsemiştik. Bunu da büyük oranda uyguluyoruz. Hem ürün tanıtımı oluyor, hem oradaki yerel firmalarla halkı kaynaştırmış oluyoruz. Geçen sene çıkartılan doğal gazla ilgili bir tüketici el kitabı da yeniden basılabilir ve bu fuarlarda ziyaretçilere dağıtılarak tüketicilerin bilinçlendirilmesi sağlanabilir. Bu s Do öyleşi, ğal Gaz Dergisi, 92. sayıd<m <ılıımııştıı:

RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=