Tesisat Dergisi 93. Sayı (Eylül 2003)

M o o N ::i >, w M O> ;;. .. ti) atık suyun maksimum ısınmasını sağlamak ve rezervuar basıncını korumak gibi, belli bir stratejiye dayanarak yapılmamakta ve improvize edilmektedir. Daha kötüsü, Balçova jeotermal sahası örneğinde olduğu gibi (Satman, Serpen, Onur, 2001) [4], atık su yüzey formasyonlarına basılarak yeraltı su akiferleri için potansiyel bir tehlike yaratmakta ve rezervuarı besleme yönünde hiçbir yardımı olmamaktadır. Afyon-Gecek'ten şehre nakledilen jeotermal su, reenjeksiyon yapılmadığı için bir yandan rezervuarı tüketirken, diğer yandan Afyon civarındaki yüzey sularında ciddi kirlenme yaratmıştır [S]. Kızıldere jeotermal sahası ndan 1984'ten beri atık su 8. Menderes nehrine bırakılmış, ancak 2002 yılında kısmi reenjeksiyona başla nmıştır. Bu suretle, rezervuar tüketilirken kirlilik de yaratılmıştır. Güç ünitesi tasarımı ve dağıtım şebekesi ile ilgili: Ülkemizdeki birçok merkezi ısıtma sistemi, kaynağa oldukça yakındır ve dağıtım şebekesi doğrudan bağlanabilmektedir. Jeotermal kaynağın kullanım sistemine uzak olması durumunda ise, jeotermal akışkan meskun yerlere uzun boru hatlarıyla, potansiyel çökelme ve korozyon soru nlarıyla birlikte taşınmaktadır. Bu tür tasarımlar reinjeksiyonu ihmal ettiği için, rezervuarda basınç düşümüne neden olmaktadır (Afyon örneğinde olduğu gibi). Türkiye jeotermal sularında genelde CaCO 3 çökelmesi önemli bir sorundur. Boru hattında çökelmeyi önlemek için inhibitör doğru seçilip, sağlıkl ı kullanı lamazsa, bu kez boru tıkanmakta ve bu çökelmeyi elimine etmek için asit kullanıldığında ise, zaten jeotermal su nedeniyle korozyon tehdidi altında bulunan boruda, ciddi korozyona neden olmaktadır. Böylece, jeotermal projenin önemli bir elemanı olan boru hattı, kısa zamanda kullanılamaz hale gelmektedir. Merkezi ısıtma sistemlerinin geliştirilmesi için gelişigüzel bir yaklaşım izlenmektedir. Diğer bir deyişle, sistemin büyütülmesi gerektiğinde yeni bir kuyu delinerek artan ısı gereksinimleri karşılanmaya çalışılmaktadır. Bu kuyu yeterli akışkan miktarı ve ısıyı sağlamazsa, bu kez daha derin bir sondaj yapılmaktadır. Bazan etkili bir grup talep ettiği için, yerleri topografik olarak uygun olmasa da, sistemin hidrolik dengesi zorlanarak sisteme katılmaktadırlar. Bu gibi nedenlerle sistemin hidrolik dengesi kontroldan çıkmakta; yetersiz kalan ısı akışı nedeniyle diğer yerlerdeki aboneler sisteme kendileri pompa takarak veya sistemin ucunu açık bırakarak ek ısı almayı denemekte, bu da tüm sistemi altüst etmektedir. 154 Merkezi ısıtma sistemlerinde en önemli sorunlardan biri sistemden su kaybıdır. Türkiye'deki merkezi ısıtma sistemleri bu sorunla içiçedirler. Dağıtım sistemi tasarlandığında ve inşa edildiğinde sistemden su kaybının algılanabilme yöntemi belirlenmelidir. Bu yap ılmadığı için, kaçaklar zorlukla tesbit edilmektedir. Aral ık/2002-Ocak/2003 döneminde tesbit edilen kaçak sayısı 69 olmuştur. Bütün bunlar, dağıtım şebekesinin tasarımı, kullanılan malzeme-ekipman kalitesi, inşaat teknikleri ve yanlış uygulama pratiklerinden kaynaklanmaktadır. Reenjeksiyona gitmesi gereken atık su, dağıtım suyu şebekesine su kayıplarını telafi etmek için basılmaktadır. Ayrıca, tatlı su bile basılsa, bu sırada sisteme oksijen ithal edilmektedir. Tüm bunlar, şebeke boru hatlarını içten korozyona uğratmaktadır. Balçova'da patlayıp da değiştirilen borular incelenmiş ve bunların içinde oyuk ve üniform tip korozyona rastlanmıştır. Ayrıca, borular iyi izole edilmedikleri için boruların dışında da korozyon gözlenmiştir. Borulardaki patlamaların özellikle kaynak yapılan yerlerde ve kompansatörlerde olduğu gözlenmiştir. 2.3. Ekonomik Konular Türkiye'de jeotermal işletim sistemleri İl Özel İda releri ve Belediyeler tarafından kurulmakta ve işletilmekte, özel sektör jeotermal enerji sistemlerine yatırım yapmamaktadır. Kurulu sistemler, dolaylı kullanım dışında, genelde ekonomik sonuçlardan etkilenmeyen yükleniciler tarafından Belediye veya İl Özel İdarelerine önerilmekte ve benimsetilmektedir. Bu konudaki en önemli sakınca, daha sonra kurulan merkezi ısıtma sistemlerinin projesi, inşası ve kontrolluğunun yine aynı yükleniciler tarafından yapılmasıdır. Aslında, yüklenicilerin bu çevreyle uyumlu (gerektiği gibi kullanılırsa) enerji türünün kullanımını teşvik etmeleri yararlı olmakla beraber, projelerin kabulü amacıyla yatırım giderlerini düşük tutmaları, gelecekteki sorunlara yol açmaktadı r. Bu nedenle, fizibilite çalışmaları arama, formasyon değerlendirme ve rezervuar mühendisliği çalışmalarını kapsamamaktadır. Rezervuar değerlendirme çalışması yapılmadığı için, fizibilite çalışmaları yetersiz eleman ve veri tabanı üzerine kurulmaktadır. Fizibilite ve inşaat aşamalarında, geliştirici kurumlara maliyet düşümü, daha sonra başka sorunlara (iyi tanımlanmamış yük faktörü vb.) neden olan, teknik olmayan çözümlerle sağlanmaktadır. Tepe yükleri ya bilgisizlikten, ya da yatırım için yeterli fon yaratamama sorunları nedeniyle, dikkate alınmamaktadır. Sistemin sağlıklı bir ekonomik analizi, tepe yükü ihtiyaçlarını karşılamak için, mutlaka klasik yedek bir sistem gerektirecektir. Öte yandan, kaçak noktalarını yakalamak için kullanılması gereken sistemler, bu yatırımı yapan kamu kuruluşlarını n maliyetini yüksek bulmaları nedeniyle yapılmamaktadı r. Bunlar daha sonra işletme maliyetlerini artırmaktadır. Varolan merkezi ısıtma sistemlerinde dış ortam sıcaklığına göre ısı yüklerini ayarlayacak bir otomatik kontrol sistemi, muhtemelen yüksek maliyeti dolayısıyla, yoktur. Bundan ötürü, ısı yükleri değişimi şebekedeki su sıcaklıkları n ı gözleyerek, manuel olarak yapıl maktadır. Manuel kontrol, operatörün kapasitesine ve kontrol elemanlarının uzaklığına bağlı olduğundan, bazen sistemi hemen kontrol altına almak çok zor olmaktad ır. Sistemin planlanması aşamasında, belli bir ısıtma bölgesinde konutların katılımı tam belirlenemediğinden, bazı binalarda bazı konutlar abone değildirler. Bu da ısıl yük yoğunluğunu değiştirmekte ve sistemin ekonomik fizibilitesini etkilemektedir. Eğer planlanan alan yoğunluğuna erişilemezse, geri ödeme periyodu uzamakta ve ekonomik sonuçlar olumsuz olarak etkilenmektedir. Ancak, yatırım bir kez yapılı nca, ekonomik geri dönüşler yüklenicinin değil de, yatırımcı olan Belediye ve İl Özel İdarelerinin sorunu olmaktadır. Bundan dolayı, yatırımcılar ekonomisi tartışmalı bir yatırımın yönetimiyle karşı karşıya kalmaktadırlar. Merkezi ısıtma sistemleri yeni oldukları için, başlangı çta abone yazılmakta toplum tereddüt içinde olmaktadır. Katılımı teşvik etmek için, ısı tüketim tarifeleri düşük tutulmaktadır. Ayrıca, bu tarifeler ısı tüketimine bağlanmayıp, sabit ödemeler şeklinde düzenlenmektedir. Bundan ötürü, yönetimin tüketiciler üzerinde enerji tasarrufu sağlamak için herhangi bir caydırıcı gücü bulunmamaktadır. Enerji kullanımı ısınma sezonundan önce başlamakta ve kışın toplum konfor sıcaklığına ulaşmak için, pencerelerini açmaktadır. Bu hem işletme giderlerini artırmakta, hem de kaynağın verimsiz ve kötü bir şekilde kullanılmasını doğurmaktadır. 3. Tartışma ve Sonuc;lar Ülkemizde gerçekleştirilen jeotermal projelerde karşılaşılan genel sorunları aşağıdaki gibi özetlemek mümkündür: a. İhaleler teknik anlamda yeteri kadar tanımlanmıyor. b. Proje sahiplerinin yeterince bilgileri yok, teknik kadroları da mevcut değil; proje-

RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=