Bu eksiklikler aşağıdaki sorunlara neden olmaktadır: t Yasal altyapı eksikliği, kamu kurumları arasında ve kamu kurumları ile özel sektör kurumları arasında çıkar çatışmaları yaratmakta, bu da jeotermal enerji gelişimini engellemektedir. t Yatırım eksiliği: Devlet yatırım yapamadığı için, özel sektörün bu açığı kapatması gerekmektedir. Jeotermal projelerin yatırım ağırlıklı olmaları dolayısıyla, özel sektörü çekmek zorken, yatırımcıların çeşitli kamu kurumları arasındaki bürokrasiyi aşmakta zorlanması sonucu, jeotermal projeler özel sektör için caydırıcı olmaktad ı r. t Jeotermal kaynakların korunmasındaki eksiklik: Son yıllarda jeotermal enerji kaynaklarının dışa boşalım yerleri olan kaplıcaların koruma a lanları nda sondajlar yapılmaktadır. Buna örnek olarak 2000 yılında Seferihisar-Doğanbey civarında yapılan 7 adet kaçak kuyuyu gösterebiliriz. Bu örnekleri çoğaltmak mümkündür. Bu tür sondajlar hiçbir izin alınmadan, hiçbir jeoloji, jeofizik ve jeokimyasal çalışma yapılmadan gerçekleştirilmektedir. Kaplıcalar civarında aşırı otel ve sağlık turizmi gelişimi, doğal akışta olan jeotermal rezervuarlardaki su seviyelerini düşürerek akiferleri boşaltmaktadır. Son yıllarda bu kaynakların civarında geliştirilen merkezi ısıtma sistemleri bu durumu daha da ağırlaştırmıştır. Birçok kaplıca suyu kaybolmuş (Sakarya-Kuzuluk, Balçova, vb.) ve ülkemizde vahşi batı tarzı jeotermal gelişime karşı kültürel mirasımızın kaybolması gibi bir ikilem ile karşı karşıya kalınmıştır. t Olağanüstü güzellikteki doğal jeotermal kaynaklarımız da bu kötü gidişten nasibini almıştır. Olağanüstü güzel travertenleri oluşturan sular, otelciler tarafından çekilmektedir (Karahayıt). Yeterli altyapı olmaksızın aşırı otel gelişiminin diğer bir sonucu da, kaynakların kirletilmesidir. Bu otellerin bulundukları aşırı geçirgen bölgelere bıraktıkları atık sular, doğal akışla geriye dönmekte olup, gelecekte yaratacakları sağlık sorunları yanında, bu kültürel mirasın adını da kirletecektir. 2.2. Teknik Konular Kaynakla ilgili: Jeotermal enerji ile gelişim, kolay ve masrafsız yapılabilmesi amacıyla, genellikle jeotermal sistemlerin dışa boşalım bölgelerinde yapılmaktadır. Bu tür yaklaşım, jeotermal sistemlerin yüzey aktivitelerini çok çabuk etkilemektedir. Jeotermal enerji kullan ıcıları maliyetleri düşük tutmak için, uygun arama yöntemlerini uygulamamaktadırlar. Bundan ötürü, kimi zaman daha büyük termal rezervuarlar gizli kalmakta ve işletilmemektedirler. Başarıyı kolay elde edebilmek amacıyla, çok kırıklı ve çatlaklı kaplıca bölgelerinde duraysız ve zayıf zeminlerde yapılan sondajlar, kuyularda çok ciddi sorunlara neden olmaktadır. Bu kuyuların çoğunda anülüsten jeotermal akışkan gelmekte ve yüzeyde ciddi çevre sorunları yaratması yanında, kötü boru çimentolamasıyla yeraltı su akiferleri kirletilmektedir. Doğrudan jeotermal enerji uygulamaları amacıyla delinen kuyuların çoğu, bu işte uzman olmayan ve gerekli donanımı bulunmayan sondajcılar tarafından delinmektedir. Dolaylı kullanım için yapılan derin sondajlarda bu sorun, bu sondajları yapanların derin sondaj makina, donanım ve pratikleri olduğu için yaşanmamaktadır. Doğrudan kullanım için delinen sığ kuyularda kullanılan koruma borusu (casing), çamur ve çimento malzemeleri jeotermal standartlara uygun değildir. Kullanılan su kuyusu sondaj makineleri, ki bunların bir kısmı fabrikasyon olmayan yerli yapımdır, normalden daha büyük çaplı jeotermal kuyuları delmek için gerekli yük ve pompa kapasitesi açısından yetersizdir. En önemli konu, jeotermal kuyularının kontrolsuz akışı önleyecek emniyet vanası kullanılmadan ve deneyimsiz personel ile delinmesidir. Buna örnek olarak Bursa-Çekirge yöresinde delinen bir kuyudaki kontrolsuz fışkırma (Blowout) verilebilir. Bu kuyu kontrol edilinceye kadar geçen 9 ay müddetince, akifer büyük ölçüde boşalmış ve çevredeki turizm ve sağlık amaçlı diğer ku l lanıcıları olumsuz etkilem iştir. Sivas Çermik'te delinen bir kuyuda kontrolsuz akış dolayısıyla akifer yıllarca boşaldıktan sonra TPAO tarafından kontrol edilmiştir. Diğer bir örnek, Ankara Ayaş'ta yine ehliyetsiz kişilerce delinen bir kuyudan kontrolsuz akış olmasıdır. Çoğu kez, ağırlık borusu kullanılmadan santrifüj pompalarla kuyular delinmekte ve bu da jeotermal kuyularda birçok tahlisiye işleminin yapılmasına neden olmaktadır. Daha da önemlisi, kullanılan uygun olmayan donanım ve pratikler nedeniyle, farklı zanlar ve yeryüzü ile yaratılan hidrolik iletişim vasıtasıyla, yeraltı su akiferleri kirletilmektedir. Otel işletmecileri, izinsiz çalışan bu tür sondajcıları düşük maliyet dolayısıyla kullanmakta olup, potansiyel tehlikelerin bilincinde değildirler. Bu suretle, yalnızkendilerine zarar vermekle kalmayıp, jeotermal enerji gelişimine olumsuz etkide bulunmaktadırlar. Rezervuarla ilgili: Rezervuar tanımlaması yapmak için kullanılan, formasyon değerlendirmesi yöntemleri ihmal edilmektedir. Kuyu testleri yüksek entalpili dolaylı kullanım dışında uygulanmamaktadır. Doğrudan kullanımda, ilk kez Balçova jeotermal sahasında uygulanmışlardır. Kuyularda jeofizik loglar alınmamaktadır. Çoğu kez, kuyularda ve rezervuarda sağlıklı sıcaklık ve basınç ölçümü de alınmamaktadır. Sıcaklıklar kuyuların akış sıcaklıklarından takip edilmeye çal ışılmaktadır. Üretim testleri, çevre sorunları yaratmamak için çok kısa tutulmaktadır. Yetersiz ve sonuca ulaşmamış bu test sonuçları, gelecek kuyular için projekte edilmekte ve projeler bu yetersiz veri tabanı üzerine inşa edilmektedir. Doğrudan kullanımda kimyasal örnekleme, bazen ilk akışta yapılmakta, daha sonra ise, ihmal edilmekte ve bu da rezervuarların işletme sırasındaki izlemesini, dolayısıyla da rezervuar değerlendirmesi ni, eksik bırakmaktadır. Bazı sahalarda inhibitör kullanılmakta ve yapılan reenjeksiyon işlemleri sonucunda, bunun etkisinin ne olduğu izlenmemektedir. Bu konu, sağlık için kullanılan kaplıca tesislerinde çok ciddi sağlık sorunlarına neden olabilir. Sonuç olarak, rezervuar değerlendirmesi için gerekli veriler, planlı ve organize bir şekilde toplanmamaktadır. Rezervuar değerlendirmesi de tamamen ihmal edilmektedir. Çok nadir olarak, Grant, (2000) tarafından [3] aşırı yüksek değerler verdiği için olumsuz bakılan, depolanmış ısı rezervi hesaplanmaktadır. Depolanmış rezerv kavramının, dinamik olan jeotermal rezervuarlarda fazla bir anlam taşımadığı muhtemelen bilinmemektedir. Şimdiye dek, dolaylı kullanım için bile (Kızıldere jeotermal sahası), güç santrali kurulmadan önce rezervuar değerlendirmesi yapılmamıştır. Aslında, işletilmekte olan sahaların rezervuar değerlendirmesinin yapılması, onlara bağlı sistemlerin gelişimi açısından son derece önem kazanmaktadır. Bu tür ça lışmalar yapılmadığı için, Gönen sahasından beslenen merkezi ısıtma sisteminde, son iki yıldır ciddi sorunlar yaşanmakta ve merkezi ısıtma sisteminden toplum, gereği gibi faydalanamamaktadır. Su seviyeleri hızla düşen ve kapasitesi buna rağmen iki katına çıkarılmak istenen Afyon-Gecek sahasında da, ileride ciddi sorunlar yaşanması beklenmelidir. Yine bir merkezi ısıtma sistemine bağlanan Kuzuluk jeotermal sahasında da seviyeler düşmüş bulunmaktadır. Bilgi alınamayan diğer sistemlerde de, bu tür sorunların yaşanması beklenmelidir. Tekrar-basma ya da reenjeksiyon bazı hallerde tamamen ihmal edilmektedir. Reenjeksiyon uygulansa bile bu, derine basarak 153 M o o N :5 >, w M o, ;;:. "' (/)
RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=