Tesisat Dergisi 297. Sayı (Eylül 2020)
T esisat / Eylül 2020 49 tesisat.com.tr ları fabrikasını kurar. Bu dokuma tezgahı- nın en büyük özelliği; binlerce hattan olu- şan iplik hatlarından birinde dahi kopma olsa makinenin kendiliğinden durmasıdır, böylece kumaş kalitesi şansa bırakılmaz. Bu dokunaklı başarıyı gören İngilizler gelir Toyoda ailesinden patenti 100.000 sterlin karşılığında satın alır. Artık baba oğul ellerindeki Kipatal (anapara) ile birbirine bakıp bununla ne yapsak diye düşünürler. PAMUK İMPARATORLUĞU: İngiltere'yi İngiltere yapan asıl şey Sanayi Devrimi, ancak sanayi devrimini ortaya çıkaran şey ise dokuma tezgahla- rıdır. Yani İngiltere doğuştan çaputçudur. Bu işi tercih etmeleri çok mantıklıydı, çünkü bu sektörde hiçbir zaman talep sorunu yaşanmadı, problem arzdaydı. Hiçbir insan çıplak ve aç yaşayamaz. Piyasaya kesintisiz ürün sunabilmek için 1700'lü yıllardan beri sıçrayarak ilerle- diler… 1725’de Fransız Basile Bouchon tara- fından “kaldırılması gereken çözgüleri şeçmek için“ bir delikli karton yardımıyla çalışan ilk otomatik ağızlık açma cihazı bulunmuş ve daha sonra yine bir Fran- sız olan Falcon tarafından 1728’de delikli karton zinciri geliştirilmiştir. Delikli bil- gisayar kartları bile bundan esinlenerek yapılmıştır. Sadece insan gücüyle çalı- şan dokuma tezgahlarına 1733 yılında İngiliz John Kay bir tekerlek ekler, bu basit dokunuş o dönemde üretimi çok hızlandırır. 1779 yılında Samuel Crompton, aynı anda bin kadar ipliği eğiren “çıkrık maki- nesi”ni yapar. Hız biraz daha artmıştır. Ticari kullanıma sahip olan ilk meka- nik dokuma tezgahını İngiliz mucit Dr. Edmund Cartwright 1785’de yapar ve patentini alır. Ülkelerin kaderini etki- leyen buluşlar artık patentlerle devlet koruması altına alınır ve o yıllarda İngil- tere'de dokuma ustalarının ülke dışına çıkması bile yasaktır. Üstelik bu dokuma tezgahları o yıllarda buhar makineleri ile tahrik edilir. Artık buhar makineleri içinde harika bir talep oluşmuştu ve arzı sağla- yabilmek için yine onlar çok çalıştı. Diğer yandan, tezgahın altına kolayca girip kopan ipleri onarmaları için ise çocuk işçiler tercih edildi. O zamanlar bugünkü gibi yasalar ve etik kurallar henüz yoktu. Tezgahın mekanik hale getirilmesin- den sonra ortaya yeni bir sorun çıktı. Bu, herhangi iplik kopuşu, bitişi veya arıza anında tezgahın durdurulması gereği idi. 1796 ‘da İngiliz Robert Miller tarafından, kısa atkı atıldığında tezgahı durduran bir mekanizma yapılır. Ancak bu tezgahı durdurma işi manueldir, yani usta kopan ipi fark edip tezgahı durdurana kadar bir sürü kumaş heba oluyordu. Tasarımda önemli bir eşiği atlamak ise bir Lyonlu tekstilciye, Joseph Marie Jacquard’a nasip oldu. Jacquard 1805’te Falcon’un delikli kart zinciri ile Vaucan- son’un tek yönlü çark kullanan otoma- tik mekanizmasını birleştirdi. Kartların oluşturduğu şerit, bir silindir değil de bir dikdörtgen prizma tarafından itilerek mekanizmaya sokuluyordu. Uzun kart zinciri, istenen karmaşıklıkta desenlerin üretilmesine imkân sağlıyordu ve ayrı bir işçiye ihtiyaç duymadan otomatik olarak çalışıyordu. Türkçede “karmaşık desenli kumaş” anlamındaki “jakarlı” terimi Jacquard’ın adından gelir. Yukarıdaki tablo aslında 1839 yılında bir Jakar tezgahında 24.000 delikli kart kullanılarak Jacquard’ın ipekle işlenmiş bir resmi, yani kumaştır. Meraklıları için Londra BilimMüzesi’nde sergilenmekte. Otomatik iplik bobin değiştirme sis- temini 1894 yılında İngiltere'den Ameri- ka'ya göç eden J.H.Northop yaptı. Ula- şılan dokuma hızı artık baş döndürücü- dür… artık o kadar fazla üretim vardır ki bunları nereye satsak diye düşünürler, bu uğurda ülkeleri domine edip bir pazar gibi kullanırlar. Daha fazla satabilmek için reklamı “mübah” şekilde kullanıp sahte algılar yaratırlar. Gün geldi ve bu sahte balon çok ama çok büyüdü ve günün sonunda daya- namayıp patladı, hala da 10-20 yılda bir bu balon patlayıverir. Gelişmişlik hammaddeyi üretmek değil onu nite- likli bir şekilde işleyebilmektir. Eğer siz hammaddeyi işleyenseniz hiçbir balon patlamasından etkilenmezsiniz çünkü ürettiğinizi satabilmek için o balonu siz şişirirsiniz. Amerika kıtası, Avrupa'nın hammadde ihtiyacını karşıladıktan sonra doğu adeta çöktü ve bu çöküş hala devam etmekte. Bunu daha iyi anlayabilmek için sadece aşağıdaki tabloyu paylaşıp, yakın geçmişi anlamak isteyenler içinde değerli ekonomistlerimizden son 200 yılın değerlerini talep edip, konumuza geri dönelim. Bunca yıl boyunca çaba harcayan hatta bu uğurda koca Amerika ve Afri- ka'yı sömüren ülkeler bir Japon Baba oğulun başarısını görmezden gelemez- lerdi. Avrupa'nın ihtiyacı para değil, bil- giydi ve parayı basıp Toyoda ailesinin patentini aldılar. Japonlar’ın ise en büyük özelliği bil- giyi muazzam bir sistematikle kullanma yetenekleridir. Bu yetenekleri bir felsefe ve kültür olarak önümüzde duruyor.
Made with FlippingBook
RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=