Tesisat Dergisi 296. Sayı (Ağustos 2020)

20 Tesisat / Ağustos 2020 tesisat.com.tr GÖRÜŞ demi sürecinde bir kez daha ortaya çık- mış durumda. Bugüne kadar alışkanlıklarımızı değiştiremediğimiz için ertelediğimiz dijital dönüşüme geçmenin kaçınılmaz olduğu anlaşıldı ve büyük bir fırsat ola- rak karşımızda durmaktadır. Teknolojiye ve dijitalleşmeye yatırım yapmayan ve bunu kullanmayı içselleştiremeyen şir- ketlerimizin ihracat yapma ve işlerini geliştirme şansı dolayısıyla rekabet şansı, maliyetlerini azaltma, hızlı ve çevik olma, karlı çalışma ve fark yaratma şansı olmayacağı görülmektedir. Pandemi bizi birkaç ayda nasıl değiştirdiyse, bizler de yönetme şek- limizi Y ve Z jenerasyonuna, değişen dünya düzenine ve verimliliği artırmaya yönelik iş yapış biçimimize göre değiş- tireceğiz. Online görüşme ve toplan- tılar, sanal iletişim ve uzaktan çalışma programları gibi operasyonel konular ile üretimden lojistiğe, satıştan finansa entegrasyon, planlama ve yönetim sis- temlerinin etkin kullanımına, çalışanların eğitimi gibi süreçlere zaman ve kaynak ayıracağız. Küresel salgın kentleşmede salgın hastalık, sağlık ve hijyene dair düzen- lemelerin de önemli olduğunu gös- terdi. İnşaat sektörünün sağlıklı yaşam için yeni alanlara yöneleceği, ekolojik dengeyi korumak için yeşil bina ve sür- dürülebilir malzemelerin kullanımına, inovatif ürünler geliştirmeye yöneleceği görülüyor. Covid-19 pandemi süreci kapalı mekanlarda soluduğumuz havayı şart- landıran, bize sağlıklı yaşam olanağı sunan havalandırma klima sistemleri- nin daha hijyenik ve daha fazla taze havalı sistemler olması ve sağlıklı işle- tilmesi gerektiğini gösterdi. Daha fazla havalandırma ve taze hava demek daha fazla enerji ihtiyacı demek… Bu da enerji verimli iklimlendirme sistemleri, yenile- nebilir enerji kaynaklarının en üst sevi- giderlerin ise yükselmesi ile piyasala- rın canlılığını sağlayan KOBİ’lerin bir- çoğunun bu süreçte faaliyetlerine son vermek zorunda kalabilecek olması- dır. Sabit giderlerin içerisinde en fazla oransal olarak yer alan gider, perso- nel ve personele bağlı giderler (SSK, yemek, sağlık, yan haklar, araç/yakıt/ haberleşme/seyahat giderleri gibi) olup şirketlerin küçülme ve eleman eksilt- meye gitmeleri kaçınılmaz görünüyor. Diğer büyük sorun işletmelerin nakit akışının bozulacak olması. Zamanında ödenmeyen alacaklar ya da maalesef tahsil edilemeyen alacaklar bilançolara yansıyacak. Döviz kurlarındaki oynaklık hammadde fiyatından, lojistik fiyatına; enerji fiyatlarından, üretim maliyetine kadar birçok konuda olumsuz etkile- yecek. İşletmelerimizin önceliklerinde nakit akışlarını dengeleme, stok yöne- timi ve karlılığa odaklanmanın olması gerekiyor. Pandemi sonucunda oluşan ve git- tikçe derinleşeceği öngörülen finansal kriz zorluk yaşatacak olmakla birlikte beraberinde bir dizi fırsat da yaratacak. Zorluklar, şirketler için hem bu yıl hem de gelecek yıl bilançolarda ve satış fiyatı politikalarında ciddi hasarlar yaratırken, tüketicilere ise bir fırsat çeşitliliği ve en uygun şartlarda ürün ve hizmet ala- bilme imkânı sunacak. Şirketlerimizin bu krizde yakalan- dığı durumu iyi analizi ederek, geleceği için eksikliklerine yönelik yenilikçi yön- tem, proses ve stratejileri belirlemeleri gerekir. Sağlıklı büyüme ve rekabette fark yaratmak için değişim ve yeni- likçi metodların entegre edilmesi, kriz dönemlerinde en önemli fırsat duru- munda. Yönetim kadrolarının, yetenek ve becerileriyle şirketleri ileriye taşıyacak, liderlik yapacak, değişim, teknoloji, diji- talleşme ve insan odaklı, analitik yapılı kişilerden oluşturulmasının önemi pan- yede kullanılması demek. Dışa bağımlı durumda olduğumuz enerji kaynaklarımızın akılcı ve etkin kul- lanılması Covid-19 pandemi sürecinde daha önemli hale geldi. Toplam enerji tüketiminin sadece %25’i yerli kaynak- lardan, %75’i doğalgaz, petrol gibi itha- lata dayalı fosil yakıtlardan karşılanıyor ve tüketilen toplam enerjinin yaklaşık %31’i binalarda kullanılıyor. Binalarda enerji verimliliği ile enerji ithalatında en az %20 tasarruf sağlayabilmemiz mümkün aslında. Enerji verimliliği sadece enerji maliyetini düşürmekle, cari açığımızı azaltmakla kalmayacak, insanlık için büyük tehdit olan sera gazı emisyonlarını da düşürecek. Alternatif enerji kaynaklarının kullanımı ile sağ- lanan her bir kW/h enerji tasarrufu sayesinde 0,43kg CO2 salınımı daha az olmaktadır. Yenilenebilir enerji kaynaklı iklimlendirme sistemlerinin kullanıldığı çevre dostu yapılar ile hem doğayı korumak hem de bulundukları alanlarda enerji tasarrufu sağlamak mümkün. Bu süreçte, enerji verimli sistemlerin, yeni- lenebilir enerji kaynaklarının kullanımı- nın, yeni ürün geliştirme ve üretimde teknolojiye ve Ar-Ge’ye yatırım yapma- nın önemi de daha iyi anlaşıldı. Çin’in dünyanın en büyük tedarik- çisi konumundayken Covid-19 sürecinde ürün, hammadde ve lojistik hizmetle- rinde sıkıntı yaşaması, bizlere tedarik zincirinde dışa bağımlı olmanın riskini tekrar gösterdi. Tüm dünyaya olduğu gibi bize de satın alma, üretim ve Ar-Ge departmanlarının alternatif yerli veya birçok farklı tedarikçiden hizmet alma stratejilerini oluşturması gerektiğini gösterdi. Pandemi ile birlikte küresel- leşmeden bölgeselleşmeye giden bir dünyada tedarikçi ülke sayılarının arta- cağı ve bölgesel tedarik ağlarının daha çok değer kazanacağı görülmekte. Bu durum ülkemiz için büyük bir fırsat durumunda. n

RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=