Tesisat Dergisi 199. Sayı (Temmuz 2012)

SÖYLEŞİ 114 Tesisat Dergisi Sayı 199 - Temmuz 2012 kadar yayılır. Aynı şekilde 1900’lü yılların başlarında oluşan ve özellikle 30 binin üze- rinde can kaybına neden olan 1939 Erzurum Depremi’nden sonra günümüze kadar oluşan depremlere baktığınızda, aynı fay üzerinde aracınızın camındaki bir çatlağın ilerlemesi gibi İzmit’e kadar gelmiştir. Aynı fayın Mar- mara Bölgesinden geçip Yunanistan üzerine hareket ettiği düşünülürse, İstanbul’da bir deprem kaçınılmaz olacaktır. Eğer çok hızlı bir şekilde önlemlerini almazsak, aşağıda belirte- ceğim yapılardaki sistem çökmeleri nedeniyle ortaya çok korkunç tablolar çıkacaktır. • Hastaneler, Afet Yönetim Merkezleri, Polis ve Askeri Merkezler, Ulaşım Sistemleri (Havalimanları, Metrolar vb.) • Okullar, Kamu Kuruluşları, Özel İdareler • Sanayi Kuruluşları, İş Merkezleri, Oteller, Bankalar Bu binaları düşündüğünüzde, yeni yönetme- liklerin de zorlamasıyla tabii ki yıkılmamak üzerine inşa edildiği aşikar. Ancak bu binaların kullanılamaması düşünüldüğünde şöyle ki, kamu kuruluşlarındaki ve bankalardaki tüm veri mer- kezlerinin çökmesi, acil durummerkezlerinin hiz- met verememesi, sanayinin çökmesi, ulaşım ve iletişim merkezlerinin çalışmamasının insanlığı nasıl bir kaosa sürükleyeceğini, önce gelin durun ve sadece bir dakika boyunca siz düşünün... Bahsettiğimiz üzere genel olarak bir binanın sistemlerinin çalışmaması düşünüldüğünde karşılaşılacak durumlar hayal bile edilemiyor. Son olarak Japonya’nın bu konulara bakış açısını ve yaşadıklarını değerlendirmek biz- lere çok önemli yol gösterecektir. Japonya’da 2011 Mart ayında yaşanan depremde birçok kamera kaydını izledik. Yolları bir çarşaf gibi silkeleyen, onbinlerce metrekarelik binaları kibrit kutusu gibi sallayan bu depremde, Nükleer Santrallerinin Soğutma Sisteminin çökmesinin sonucunu, etkilerini tüm dünyada hala yaşamaktalar. Gelin görün ki kamera kayıtlarına baktığınızda vatandaşlar evlerinde veya ofislerinde sakin bir şekilde masalarının yanında durup, TV’lerini veya monitörlerini koruyorlar. Bu şunun göstergesidir; binalarına güveniyorlar çünkü ne yapmaları gerektiğini daha 3-4 yaşlarında yuvalarda, okullarda öğreniyorlar. Biliyor musunuz ki bu depremde camdan atlayıp yaralanarak hastaneye kaldı- rılan sadece bir tek kişi vardı ve o kişi de bir Türk vatandaşıydı! Büyük yıkımların olmadığı yapılarda, tüm acil durum elektrik sistemleri, jeneratörler ve bunlara bağlı mekanik tesisatlar çalışır durumda kalarak sosyal sürdürülebilirlik sağlanmaktadır. Çok önemli bir konuyu daha belirtmem gerekirse; Japonya’da 65 met- reden daha yüksek betonarme binalarda, inşai olarak deprem koruması önlemlerinin alınması büyük Kore Depremi sonrasında yasal olarak zorunlu hale getirilmiştir. Her deprem insanoğlu için yeni bir öğreti, yeni bir veri demektir. Türkiye sınırlarında inşası gerçekleşen son dönem binalara bir göz attığınızda, 100-200 metre aralığında onlarca bina inşa edildiğini ve tamamen betonarme konstrüksiyona sa- hip bu binalarda da inşai deprem önleminin alınmadığının ve hatta yönetmeliklerimiz gereğince talep bile edilmediğini görebilirsiniz. Dikkat edin, tüm dünyada hangi gökdelen Türkiye’deki gibi betonarme olarak inşa ediliyor? Belirli bir sönümleme etkisine sahip, elastikiyeti betonarmeye göre daha yüksek olan kompozit ve/veya çelik konstrüksiyona sahip binalar inşa edilmektedir. Eğer betonar- me olarak inşa edilmesi gerekiyor ise de temel, ara kat veya çatı katı seviyesinde muhakkak inşai deprem koruması sistemleri kullanılması zorunludur. Her mühendisin firmalarından bağımsız, birçok konuda araştırma yapıp, kendini geliştirmesi çok önemlidir. Aksi halde yanlışlıklar bir zincir etkisiyle ağırlaşarak ve büyüyerek devam etmektedir. Kısa da olsa yaptığımız işlerden örnekler vererek konuyu toparlarsak; Türkiye Cumhuriyeti tarihi- nin en büyük yatırımı olan Marmaray Projesi’nde doğrudan Japonlara hizmet veriyoruz. Türkiye’de ilklere imza atarak; Finansbank Operasyon Merkezi binasının data kabinetlerinin ve bilişim sistemlerinin bulunduğu katın komple sismik izolasyonunu gerçekleştirdik. Topkapı Sarayı Harem Sergisi’ndeki tarihi eserleri, sismik izolatörlerimizle depreme karşı güvence altına aldık. Doğal Afet Sigortaları Kurumu DASK’ın, halkı deprem konusunda bilinçlendirme ama- cıyla tüm yurtta dolaştırdığı deprem simülatö- rünü biz geliştirdik. Kandilli Rasathanesi’nde dünyadaki en büyük pseudo-dinamik deprem test makinalarından birini kurduk. Ülkemizin gururu Aselsan ve Meteksan Savunma gibi nadide firmalara hizmet veriyoruz. TÜBİTAK Sage’nin modernizasyon projesi kapsamında, dünyanın en hassas titreşim yalıtımı sistemi olan pnömatik izolatörlerle F16 jetlerini havada asılı tuttuk. Sohbetimizi Eren Kalafat’ın, ULUS YAPI vizyonu konuşmasından bir alıntıyla tamamlamak isterim: “En kıymetli varlığımız, itibarımız. Bize bunu sağlayan tüm paydaşlarımıza; başta çalışan- larımız olmak üzere iş ortaklarımıza, tedarik- çilerimize, danışmanlarımıza müteşekkiriz. Bize bu itibarı layık gören müşterilerimiz veli nimetimizdir. Sizlere hizmet için buradayız. Ülkemize hizmet için tüm dünyadayız.” “Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en büyük yatırımı olan Mar- maray Projesi’nde doğrudan Japonlara hizmet veriyoruz. Türkiye’de ilklere imza atarak; Finansbank Operasyon Mer- kezi binasının data kabinetlerinin ve bilişim sistemlerinin bulunduğu katın komple sismik izolasyonunu gerçekleştirdik. Topkapı Sarayı Harem Sergisi’ndeki tarihi eserleri, sismik izo- latörlerimizle depreme karşı güvence altına aldık.”

RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=