Tesisat Dergisi 179. Sayı (Kasım 2010)

GÜNCEL Konut Sektörü ve Kentsel Dönüşüm Yapı-Endüstri Merkezi -YEM tarafından 21 Ekim 2010 tarihinde gerçekleştirilen Konut Konferansı 2010'da, Türk konut sektörünün geleceği ele alındı. Dünyaca ünlü konukların ve Türkiye'den sektörün önde gelen uzmanlarının katıldığı konferans, "konut"a özel kurgulanan ilk buluşma olma özelliği de taşıyordu. Konferansın açılış konuşmasını yaparak, önemli açıklamalarda bulunan TOKİ Başkanı Erdoğan Bayraktar'ın konuşmasını okuyucularımızla paylaşıyoruz. Değerli meslektaşlarım; konut, barınma, yuva, mesken kelimeleri kendi salt fiziksel manasının ötesinde manevi bir anlamı olan ifadelerdir. Özellikle insanların ve hayvanların yuvaya ne kadar ihtiyacı olduğunu, barınmaya ne kadar ihtiyacı olduğunu hep birlikte biliyor ve görüyoruz. İnsanlığın dünyaya ilk teşrifinden itibaren barınmanın ne kadar önemli olduğunu biliyoruz. Ama geldiğimiz noktada günümüzde artık konut kavramı öylesine gelişti ki, artık insanlar salt konut sahibi olmanın ötesinde, yaşam biçimlerini şekillendiren, çoluğu çocuğuyla, komşularıyla bir konsept oluşturan yeni bir özellik aramaktadırlar. Sağlam, kaliteli ve çağdaş imkanları barındıran yerleşim birimlerinde ikamet etmek istemektedirler. Bu tüm dünyada değişmeye başladı. Bu değişim, gelişim varken bir tarafta şehircilik de alabildiğine gelişirken, diğer taraftan da dünya nüfusunun 2 milyara yakın bir kısmı sağlıklı evlerden uzak ortamlarda hayatlarını sürdürebilmektedir. Ya gecekondu, ya salaş bir yapı, ya sokaklarda, ya çadırlarda veya tamamen evsiz vaziyettedirler. Bu da insanlığımızın ve medeniyetimizin önündeki fotoğraftır. Fakat ben böyle bir genelleştirmeden sonra, Türkiye üzerinde yoğunlaşmaya çalışacağım ve genel bir tablo çizmeye çalışacağım. Türkiye'de gerçekten son 10 yılda yerleşme ve konut edinme konusunda anlayış epeyce değişti. Mühendislik, mimarlık, şehir plancılığı, hatta haritacılık açısından ve hatta zemin mühendisliği açısından çok ciddi gelişme kaydedildi. 1999 Marmara Depremi'nin burada etkisi var. Bu süreç içerisinde bir taraftan yasalarda ufak tefek değişiklikler yapılırken, diğer taraftan yönetmeliklerde değişiklikler yapıldı. İnşaat sektörümüz, konut sektörümüz ciddi manada bir gelişme gösterdi. 2002 yılından sonra Türkiye Cumhuriyeti'ni yönetmeye talip olan siyasi irade de kendi propagandalarında çok ciddi şekilde bu konuya eğildi. "Biz fakiri, fukarayı ev sahibi yapacağız, kentsel 3 6 Tesisat Dergisi Sayı 179 - Kasım 2010 Erdoğan Bayraktar T0Kİ Başkanı dönüşümlere ağırlık vereceğiz ve bu doğrultuda ekonomiyi canlandıracağız." Daha sonra bu siyasi irade, Türkiye Cumhuriyeti'nin 58., 59. ve 60. hükümetlerini kurdu. Her hükümet döneminde programlarında, acil eylem planlarında bu konuya çok ciddi yer verdiler. Yine daha geniş düşünülürse, hem insan hakları evrensel beyannamesi hem Habitat gündemi hem de anayasada Türkiye'deki dünyadaki yaklaşık 200 ülkenin anayasasında hem de bizim 1924'te beri olan anayasalarımızda mesken konusuna ciddi şekilde yer verilmiştir. Bu durumda TC. hükümetinin programına istinaden görevlendirilen Bayındırlık Bakanlığımız, TOKİ Başkanlığımız ve belediyeler yeni bir çalışma trendine girdiler. Ana eksende TOKİ görevlendirildi. TOKİ bu görevlendirme doğrultusunda yeniden organize oldu ve yeniden şekillendi. İş yapmak için yasal dayanağı olacak bir dizi yasalar çıkartıldı ve aynı işi yapan kurumları tek çatı altında toplanmak üzere, Konut Müsteşarlığı gibi 7-8 tane kurum aynı çatı altında birleştirildi. Burada Işık Bey'in de işaret ettiği gibi bürokrasiyi azaltma noktasında gerçekten TOKİ olarak çok ciddi adımlar attık. Yani bürokratik sürtünme katsayısı, devlette "bugün git, yarın gel" işinin azaltılması, devlet memurlarının, bürokratların vatandaşın işini görme, işini kolaylaştırma, vatandaşa zorluk çıkarma değil, yanlışları eksiklikleri gidererek onun işini bitirip, iş yapabilecek pozisyon yakalama noktasında nasıl adım atabiliriz diye ciddi bir gayret gösterildi. Bu doğrultuda TOKİ'nin yaptığı işlerde biz başarılıyız diyemeyiz tabii, böyle bir ifade kesinlikle yanlıştır. Ama çok çalıştığımızı ve çok iş yaptığımızı söyleyebiliriz. Bunun altında yatan bir tanesi siyasi iradedir, siyasi istikrardır. TC hükümetlerin ve Başbakan'ın rolü büyüktür. Esas siyasi yapısını, siyasi yolunu açan onlardır. Biz de teknisyen olarak idare olarak hakikaten gayret gösterdik. "Devlet arazilerini özel sektöre vererek yeni bir konsept geliştirdik" İkinci nokta da yasal altyapıdır. Yasal altyapı olmadan adım atamazsınız. Diğeri de bürokrasiyi azaltmaktır. Devlet terbiyesi içerisinde olarak ve yasalara bağlı olarak özel sektör dinamizmini aşan, gayretini aşan bir yapı ile işe sarılmaktır. Titiz ve heyecanlı bir yapı kazanmaktır. Bir taraftan alt gelir ve yoksullara yönelik konut yapılırken, diğer yandan özel sektörle ortak olmak suretiyle dünyanın en iyi yapı teknolojilerini, en ileri konut üretim teknolojilerini Türkiye'ye taşıyabilme noktasında adımlar attık. Büyük arazilerimizi, kıymetli arazilerimizi, kendi arazilerimizi özel sektöre vererek ama devletin elini de bu araziler üzerinden çekmeden, verdiğimiz ve sattığımız arazilerin parasını hemen almadan, yapıp becerisini ve oradaki arzını sağladıktan sonra bedelini ödemek suretiyle ama salt arsa satışından da biraz daha devlete fazla para almak suretiyle yeni bir konsept geliştirdik. Ne oldu? Hakikaten Türkiye'de mimari ciddi manada geliştirildi. İnşaat, yapı, konut teknolojisi çok ciddi manada geliştirildi. Dünyanın en ileri ülkelerindeki konut tasarımlarında bulunan model hayatın izleri Türkiye'ye taşındı. Bugün özel sektörümüzün gerek tek başına yaptığı sitelerde gerekse TOKİ ile ortaklaşa yaptığı sitelerde artık bir yaşam tarzı var. Sağlık Ocağı, spor tesisleri, ticari mekanları, bilim tesislerine gibi birçok yapıyı barındırıyor.

RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=