HABERLER "Kalite meselesi nde standartlar vardır, hele de deprem bölgesinde o standardın iki, üç puan tünde üstün kaliteli mal çıkarmanız lazım. M üis kserler genelde 8 veya 10 metreküp beton taşır. Peki mikserlerin içine yarım metreküp eksi duğun zaman ne olur7 Hiçbir şeyi d siniz. Sektörü batağa götüren b enetleye k m k e oy zir diğer sistem ise şöyle; zeolit denen taşı öğütüp toz haline getirip, beton terminalinde siloya koyarak çimentonun bir kısmına, yaklaşık yüzde 50-60 kadarın larmış, yani çimentonun içine toprak kaoykuaytoırylaorr. Üretim hattında betonda 7 ve 28 gün metler ile uzun vadeli mukavemetlelrükmmuhuakakkvaek deneti m şirketleri veya inşaatçılar tarafından ölçülür ve bu ölçüler tutar. Yani mentodan yapın, isterseniz biraz öği sütteürl smeünşi z t aç şi , toprak katın, 7 günlük mukavemet değeri tutuyor. Ancak uzun vadede o mukavemet per i şan olur. Bir iki sene sonra da inşaatın ne olacağı belli olmaz." Firmaların böylece mali tığını ama bu işin sorumlularıny ıne tdle a r inin i ş u a c a u t z ç la ıl t ar olduğunu belirten Şahinoğlu, "Onun için benim bu toplantıdaki en büyük uyarım, beton al ırken lütfen çok dikkat edi n, pazarlık yapacağız diye adamları yanlış yollara sevk etmeyin" dedi. Faizlerdeki Düşüş Konut Stoğunu Eritebilir "İnşaatın gidişatında piyasalar nereye gidiyor sorusunun cevabına gelirsek; son zamanlarda bakıyorum bankalar dışarıdan lar. Dış kaynaklar azalmıştı ameapşeiymkdai y T n ü a r k k a fi lnıy a onr s kesiminin itibarlı ve de güçlü olduğu anlaşıldı -en azından kendi ölçüsünde tabi- dünyada da Türk bankalarına fonlar gelmeye başladı. Bankanın bu fonları TL'ye çevirip değerlendirmesi için en sağlıklı yolu hem de karını maksimize edecek si ması lazım. Bankalar konut kredilerini s h t a e k m ik i a b t u e l n minimize etmeye başladı. Faizler iyice düştü ve vadeler de uzadı. Bu konut stoklarında epeyce bir tükenmeyi sağlayabiliyor. Kredi mekanizması ile piyasaya huzur, müteahhitlere konut yapma isteği gelir, bu güzel bir şey ama sonrasında burası da Amerik"a'ya dönmesin" diyen Şahinoğlu, istihdam konusunu da yorumladı: "Eskiden işsizliğe en yük çare tekstil sektörü idi ama şimdi ölüm dö ğinde. İkincisi de inşaat sektörü, çünkü inşaat 2 ş b 0 e ü 0, 300 civarında sektörü ayakta tutan bir olay. Bu nedenle inşaatın canlı tutulması seçim öncesi i darlar için çok önemlidir. O bakımdan inşaat sek k t töi rüne bankalar da destek olursa 2010'un sonundan itibaren konut satışlarında da biraz daha açılma olabileceğini tahmin ediyorum." Türkiye ekonomi sinin "sıcak paraya bel bağlayarak yürümesi"nin mümkün olmadığını , dövizi mal üretip, ihracat yaparak gerçek kazançla elde edilmesinin g tiğini ifade eden Atalay Şahinoğu, sanayic eil r e e r k in hammadde girdilerini veya yarı mamul girdilerini 30 Tesi sat Dergi si Sayı 174- Hazi ran 2010 elden geldiğince Türk piyasalarından almalarının ve yapılan malın üretime yönlendirmenin çok iyi olacağının altını çizdi. Şahinoğlu konuşmasının sonunda: "Merkez Bankası Başkanı krizde dahi faizleri istikrarlı olarak düşürdü, enflasyon faiz dengesinde reel faiz dengesini aşırı getirmedi. Sırf yüksek faiz yoluyla dünyadan Türkiye'ye döv i z g sin diye bir politika uygulamadı. Politik ilişkiler e d l e biraz Ortadoğu'ya doğru eylemler olumlu geçince, Arap sermayesi Türkiye'ye ciddi miktarda gelmi tir, gelmektedir. Belki de bunun da önemli bir ro ş lü vardır" diye konuştu. Çelik: "İnşaat sektörü birkaç yıl daha stabil devam eder" İnşaat sektörü olarak 2006 yılında zi t ı klarını ve o yıl 600 bin konut üret ip sarvtteı k lyaar pı nı belirterek konuşmasına başlayan Si npaş GYO AŞ. İcra Kurulu Başkanı Ömer Faruk Çelik, 2001 krizinde 250 bin konut, krizi takip eden lı nda ise 160 bin konut ürettiklerini ifa 2d0e02eyttıi . Çelik sözlerine şöyle devam etti: "2003 yılından itibaren hem dünya, hem Türkiye ciddi bir likidite bolluğuna girdi. Dünyada her yerde para bolluğu vardı. Dünyadaki tüm işletmeler, Türkiye de dahil her işletme bu bol para olan ortamda bolca kredi kullanmaya, yatırım yapmaya başladı. Dolayısıyla da ücretler ve istihdam artmaya başladı. Bunun yanı nda da tüketim arttı. İnsanlar zenginleşmeye başlayınca daha nitelikli konut almaya, d tijli yerlere taşı nmaya başladılar. İşleri, maheaslepkrelesri değişip, statüleri artınca da daha prest i jli yerlere gitmeye başladılar ve bizler de harıl harıl ev yapıp, satmaya başladık. Birbirleriyle yarışan projeler yaptık, her türlü konforu içine koyduk ve böyle bir saadet zinciri içinde 2006 yılının sonuna geldik. 2007'de yavaş yavaş kriz kendisini hissettirmeye başladı. Yani konut satışlarının zirvesi doldu, artık yeni bir hikaye, yeni bir senaryo ortada olmadığı için piyasanın daha ileri gidemeyeceği bir n ya geldik. Çünkü yaptığınız işte, iş planını z doak,tai ş yönetiminizde, kendi işinizde belirlediğiniz hedefe ulaştıktan sonra yeni bir hedef için yeni bir hikaye oluşturmanız, yeni bir iş modeli ortaya koymanız lazım ki artık bu geldiğiniz zirveden sonra yeni bir zirveye doğru yürüyesiniz." O dönemlerde ABD'de mortgage kredisiyle ilgili olarak sorunların başladığını ve dolayısıyla ban kaların da tedbirler uygulama yoluna gittiklerini ifade eden Çelik, Türkiye'de böyle bir sürecin yaşanmamasına rağmen aynı uygulamayı Türk bankaların da başlattığını ve bunun döngüyü tetiklediğini vurgulayarak, "İşbliertmkıeslıer r 2003-2006 döneminde kredi ile kaldıraç si miyle iş yapmaya cidden alıştılar. Bankalar ds e te di ki 'artık bize size krediyi veremiyoruz. Bir d dilerinizin taksitler i gelince ödeyin artık çeveirkmree- yeceğim.' İşletmeler doğal olarak bu kredileri geri ödemeye başlayınca, küçülmek zorunda kaldılar. Küçülmek zorunda kalınca işçi ladılar. İşçi çıkarmaya başlayıncçaıkaiş rm sia zl yik a a b r a t ş tı. İnsanlar para harcayamaz hale geldiler. Bö ce hem resesyon denilen olay hem Türkiye y 'nlein hem Avrupa'nın başına hem de dünyanın başına gelmiş oldu. Türkiye'de 2008 yılı 11 Eylül'ünde, yani kriz başladığı gün bankalardaki mevduat tutarının aynısı 24 ay kasalarında durdu. Hazine bonosuna geçildi. Bu para hiç krediye çıkmadı. Mevcut kredilerin büyük bir bölümü geri alındı, kredi miktarları azaltıldı, doğal olarak da reel sektör küçülmeye başladı" diye konuştu. Çelik, 2002 yılından 2010 yılına kadar gen rak inşaat sektörüne bakıldığında, sektörüne y l ü o z lda e 100 büyüdüğünü beli na baktığımızda sektört rü erne k y , ü z " d 2 e 0 0 2 6 0 - k 2 ü 0 ç 0 ü 9 ld y ü ı ğ ll ü anrı ü görmekteyiz. 2003 yılında 200 bin konut üretilen sektörde, 2006 yılında tavan yaparak 600 bin konut seviyesine ulaşılmıştır. Yaşanan ekonomik krizlerin ardı ndan, 2009 yılı sonunda ise bu rakam 500 bin seviyesinde kalmıştır. 2010 yılınd rekte, 85 bin konut satılmıştır. Bu veri 20a091.yçılıey1 . çeyreğine göre yüzde 26 küçülmeyi, 2. çeyreğine göre yüzde 30 küçülmeyi göstermektedir. Yaşanan bu küçülmeden kaynaklı inşaat sektöründeki i tihdam, makine yatırımı ve kapasite fazlasının b s ir şekilde değerlendirilmesi gerekiyor" diye konuştu. Günümüzde, faiz oranlarının yine l'i n altında olmasına rağmen satışların !etiklenmediğini dile getiren Çelik, bunun birçok boyutu olduğunu ve en başta gelen nedenin piyasadaki cansızlıktan ötürü insanların mutsuzluğu olduğunu ifade etti. Çelik inşaat sektörünün bugün bulunduğu d mu ise şöyle değerlendirdi: "Bu günlerde al u ınr a u n konut kredileri biraz artıyor ve bankalar şunu di yor; 'insanlar oturduğu evlere kira öderken, şimdi bu oturduğu evleri satın alıyorlar'. İnsanlar şimdi kira ödememek için evlerini satın alıp, taksit ödüyorlar. Yani birinci el, sıfırdan yapılan evlere şu anda hızlı bir talep yok. Onun için ben inşaat sektörünün önümüzdeki birkaç yıl boyunca stabil olarak gideceğini düşünüyorum. Ne zaman yeni bir hikaye oluştururuz, ne zamanki yeni bir model ortaya çıkar, o zaman artık 2006 yılındaki zi nin üzerini konuşabiliriz. Ama bugün geldiğ r im ve iz noktada 500 binlik konutta birkaç yıl daha d vam edeceğiz diye düşünüyorum."■ e
RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=