GÜNCEL yapılan sözleşmelerde sorunlar gözlemlenmiştir. Verilecek kararların sözleşmeye taraf olan her iki kuruluşun da anlaşmasıyla belirlenen yerde ve belirledikleri hukukun tatbik edilmesiyle, herhangi bir güven sorunu olmadan kolay bir şekilde tenfizi sağlanabilecektir. Tüm bunlardan dolayı, enerji özelleştirmesinde tahkim ayrı bir öneme sahiptir. Enerji sektörüne tam serbestlik sağlanmasından önce imtiyaz usulü kullanılmaktaydı. (İmtiyaz, herhangi bir kamu hizmetinin, uzun süreli bir idari sözleşme uyarınca, sermayesi, karı, hasar ve zararı kendilerine ait olmak üzere özel hukuk kişilerince yerine getirilmesidir.) 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu'nun 20/2/2001 tarihinde kabul edilmesiyle, sektöre "serbest, rekabetçi pi mıştır. Bu yasadan öncyea sea le" a k l a ın v m ra ı m ş o ı l k a a n z ea l ned kt ır r ıil k üretim ve dağıtım projeleri ile bu kapsamda yapılan anlaşmalar ise bir anda "serbest, rekabetçi pi sa" kavramına aykırı projeler haline düşmüşler y d a ir. Dolayısıyla, 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu, önceki dönemde özel sektörün üstlendiği üretim ve dağıtım projelerinin bir anda önünü kesmiş ve bu projeleri kazanan firmaların tahkime gitmesine neden olmuştur. Tahkime giden ve tamamı sonuçlanan dağıtım davaları arasında önemli olanlar şunlardır: • İstanbul Trakya Yakası Elektrik Dağıtım Tesis- leri / İşletme hakkı devri / Uyuşmazlıkkonusu, Enerji Bakanlığı'nın uygulama sözleşmesinden kaynaklanan yükümlülüklerini yerine getirmemesi olan tahkim, şirketin aleyhine sonuçlanmıştır. • Sakarya, Bolu Elektrik Dağıtım Tesisleri/ İşletme hakkı devri/ uyuşmazlık konusu, Enerji Bakanlığı'nın uygulama sözleşmesinde naklanan yükümlülüklerini yerine getirm ne m kaey si olan tahkim 5 ekim 2004 tarihinde şirket lehine sonuçlanmıştır. (30 milyon dolar tazminat) • Kızılırmak Elektrik Dağıtım Tesisleri (Sivas ve çevresi)/İşletme hakkı devri/Uyuşmazlık konusu, Enerji Bakanlığı'nın uygulama sözleşmesinden kaynaklanan yükümlülüklerini yerine getirmemesi olan tahkim şirket lehine sonuçlanmıştır. Avrupa Enerji Pazarı ve Liberalleşme Diğer Avrupa ülkelerinde de yine aynı çizgide bir politika izlenmektedir. Avrupa Birliği direktifleri doğrultusunda AB içinde her ne kadar ortak bir 30 Tesisat Dergisi Sayı 151 - Temmuz 2008 düzenleme söz konusu değilse de birer birer her ülke kendi özel konumunu dikkate alarak özelle tirmeleri uygulamaktadır. şÖyle ki, Fransa'da EDF, İngiltere'de CGEB, İtalya'da ENEL, Türkiye'de TEK bundan yirmi yıl öncesine kadar ülkelerinde elektrik sektörünün birer kamu tekeli konumundaydılar. Elektrik sektöründe en büyük özelleştirmelerden biri İngiltere'de yaşanmıştır. Elektriğin yanısıra iletişim, gaz, su, elektrik, demir-çelik, havayolları, havaalanları da özel sektöre aktarılmıştır. Enerji sektöründeki bu liberalleşmenin en önemli sonuçlarından biri olarak rekabetin sağlanması yerine küçük ve orta ölçekli birçok firmanın sektörden çekilmesi gösterilebilir. İngiltere'nin modeliyle, İspanya da enerji pazarını serbest kıldı. Fakat elbette ülkelerin bu bireysel olarak liberalleştirdikleri sektörler henüz Avrupa Birliği çerçevesinde ortak bir enerji v turmaktan bir kaç adım uzaktadır. İtaly paa,zAalrmı oalnuyşa e Fransa gibi korumacı sınırlar var olmaya devam ettikçe yatırımlar serbest bir şekilde hareket edememektedir. Öyl e ki, İtalya'da ENEL, Fransa'da SUEZ ve Almanya'da EON İspanya'nın altyapı hizmetlerinde aktifolarak yer almayı amaçlarken kendi pazarları söz konusu olduğunda herhangi bir mütekabiliyeti düşünebilmek dahi gerçeklikten uzaklaşmak olur. Fransız Hükümetinin % 80'ine sahip olduğu EDF İspanya'nın en büyük enerji kurumlarından biri olan lberdola'yı satın almayı hedeflemektedir. Öyle ki, Avrupa'nın devlet iktisadındaki kuruluşlar liberalleşen İspanyol enerji sektörünün etrafında bir ağ örmeye çalışmaktadırlar. Akdeniz Birliği Projesi ve Ortak Enerji Pazarı Ortak enerji pazarının yararları tartışılmazdır. Bu pazar, Avrupa'daki rekabeti hiç şüphesiz geliştirecektir. Enerji ağları arasındaki bağlantının güçlenmesi enerjinin sınırlar arasında serbestçe geçişini sağlayacaktır. Bu sayede enerji güvence sinin gelişmesi şüphesiz tüketicilerin de yararına olacaktır. Ortak enerji pazarı Avrupa'nın tedarikçi firmalar ile müzakere gücünü geliştirerek enerji özerkliğini de temin edecektir. Bu yolda, henüz bir fikir birliğinden söz etmek oldukça zordur. Elbette devlet bünyesindeki enerji grupları gerçek bir rekabet ortamında önemle rini büyük ölçüde kaybedeceklerdir. Dolayısıyla Avrupa'nın önünde serbest yahut himayeci bir ortak pazar seçimi bulunmaktadır. Akdeniz Birliği Projesi bu anlamda büyük bir re terilebilir. Ne var ki tüm AB ülkel feo r rimn i no lkaartaı lkı mgıöysl a gerçekleşen Barselona Prosesinden çok daha geniş kapsamlı olupolmadığı tartışmaya açıktır. Nicolas Sarkozy 'nin deyimiyle bu birlik Avrupa ve Afrika'yı bir araya getirecek köprüdür. Politik bir birlikteliğin ötesinde, bu projenin en büyük getirisi elbette enerjinin yayılmasını sağlayacak olmasıdır. Jeopolitik açıdan Türkiye'nin boru hatları içi tejik bir geçiş ülkesi olmasının yanısıra dina n m sik tr v a e gelişmekte olan ekonomisiyle büyük bir enerji zarı olması, Türkiye'yi Doğu-Batı ve Kuzey-Gü p nea y enerji koridorlarında avantajlı konuma getirmekte dir. Bakü-Tiflis-Ceyhan (BTC), Nabucco (Türkiye Bu lgarista n-Roma nya-Macaristan-Avusturya Doğal Gaz Boru Hattı Projesi), Güney Avrupa Gaz Ringi gibi projeler vasıtasıyla Türkiye; bölgesinde küresel bir aktör olabilmek için önemli bir fırsat yakalamıştır. Bu durumunun, ekonomik, askeri, teknolojik ve kültürel anlamda Türkiye'ye yüklediği sorumluluklarvardır. Fakat en önemlisi yine tahkim mekanizmasının kuvvetlendirilmesidir. AB ülkelerinin sona erecek gaz kontratlarının yerini ülkemiz üzerinden taşınacak gazla ilgili anlaşmalar alabileceği gibi, AB'nin hedeflemiş olduğu serbest gaz piyasası koşulları oluştuğunda, bu ülkelerin de vam eden alım kontratları, rekabetçi fiyat koşulları dahilinde yine doğumuzdakigaz kaynakları ile yer değiştirebilecektir. Muhtemel Akdeniz Birliği'ne komşu ülkel er önemli petrol rezervlerine sahiplerdir. Birliğin bu ülkelerle olan ticaretinde yine Türkiye'nin jeopolitik konumu nedeniyle tahkim mekanizmasına olan hakimiyetini geliştirmesini gerektiren bir başka önemli faktördür. Ülkemizde henüz ne ölçüde serbestlik sağlandığı tartışılabilir boyuttadır. Yatırımcıların enerji se rünü ortak bir pazar olarak benimsemeleri ise k a t n ö cak uluslararası tahkimin onlara sağladığı güvence ile mümkün kılınacaktır. Bu nedenle, uluslararası ticari anlaşmazlıklardan kaynaklanacak her türlü ihtilaf için tahkim artık alternatif bir yargı metodu olmaktan çıkıp, genel yargı mekanizmasının yerine geçmelidir. ■ Bu yazı, 14.ICCI-Uluslararası Enerji ve Çevre Konferansı'nda bildiri olarak sunulmuştur.
RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=