o, N .... ~ en "üi ·eı ., o ~ .. "üi ~ larda irili ufaklı patlamaların görülmesi gemi söküm sektörünün kötü bir ün yapmasına neden olmuştur. Yıllık söküm kapasitesi 200 bin ton olan Aliağa Gemi Söküm Sanayi 21 firmayla birçok Avrupa ülkesine cazip görünmektedir. Yazık ki Türkiye'de uzun süre kontrolsüz hurda gemi ticareti nedeniyle ağır metal, PAH, PCB ve asbest gibi kirleticiler söküm tesislerine alınmış, bir çok işçi bundan zarar görmüş ve işlemlerin yapıldığı doğal alanın kalitesi bozulmuştur. Son yıllara kadar çevre bilincinden uzak ve işçi sağlığını tehdit eden bir sanayi olarak karşımıza çıksa da, ekonomiye yaptığı katkı yüzünden vazgeçilemeyen bir sanayi kolu olarak görülmüştür. Son zamanlarda artan baskı nedeniyle Gemi Söküm Sanayicileri Derneği ve Deniz Ticaret Odası çevreyle ilgili tüm tedbirleri almış olduklarını kamuoyuna bildirseler de, hiçbir atığın tamamen yok edilemediği ve Türkiye'deki mevcut işleyiş düzeni bilindiği için açıklanan bu tedbirler havada kalmaktadır. Toplumu ikna etmek isteyen gemi söküm sanayi sökülen gemilerdeki asbesti, söküm sırasında ortaya çıkan yağ ve petrol kirliliğini, yağ ve petrol nedeniyle çıkan yangın ve patlama riskini ve birçok gemide bulunan tehlikeli atıkları en uygun yöntemle giderdiğini ortaya koymak zorundadır. Ayrıca işçi sağlığını tehlikeye atmayacak her türlü tedbirin alındığını da göstermek zorundadır. Avrupa Birliği kapısındaki Türkiye'nin uyguladığı gemi söküm yönetmeliğine bakıldığında ise durumun daha vat 210 him olduğu anlaşılmaktadır. Çünkü bu yönetmelik, gemilerin denizde parçalanmasına olanak sağlayarak denizlerimizin ve kıyı şeridimizin kirlenmesine neden olmaktadır. Halbuki hurda gemilerin denizden uzakta sökülmesi zorunlu hale getirilmeli ve hurda gemilerin söküldükleri zeminin de izole edilmesi gerekmektedir. Ayrıca atıkların da düzenli bir şekilde depolanması ve bertarafı şart koşulmalıdır. Fakat yönetmeliği yürürlüğe koymak bu sorunu ortadan kaldırmayacaktır. Çünkü ülkemizde karşılaştığımız zayıf denetleme mekanizması bu durum içinde geçerli olabilir. Gönül ister ki denetleme ve cezai yaptırım değil de, çevre bilinci ve insan sağlığına verilen önem bu firmaları kendiliğinden harekete geçirsin. Gemilerin yüksek miktarda kirletici madde ihtiva etmesi söz konusu olduğunda, bunun atık ithalatı gibi düşünülmesi son derece doğaldır. Çünkü burada gemi sahibinin amacı hurda gemiyi satıp başka bir ülkenin onu parçalamasını sağlamak değil, atığı sınır ötesi uzaklaştırarak bertaraf etmektir. 1999'dan beri Amsterdam Limanı'nda bekletilen Meksika bandıralı Otopan adlı geminin Türkiye'ye getirilmesi girişiminde de bu durum söz konusudur. 7 Temmuz 2006'da Çevre ve Orman Bakanlığı kararıyla Türkiye'ye gelmesine izin verilen Otopan yanlış bilgi beyan etmesi nedeniyle geri döndürülmüştür. Otopan gemisindeki gerçek asbest miktarı net 1Oton, asbestle kontamine olmuş malzemelerle beraber brüt 60 ton'dur. Ayrıca gemide bulunması muhtemel zararlı atıklardan bahsedilmemiştir. Yetkililerin yan1 ış beyanda bulunması ve ilgili gemi söküm firmasını bu konuda uyarmaması hatanın başlangıcı olmuştur. Gemi söküm firması, yanlış beyanda bulunmuş olan Hollanda'ya ses çıkarmak yerine yeterli ekipmanımız ve tedbirlerimiz var diyerek konuyu aslında zararlı atık ithalatı gibi düşünmemiş ve insan sağlığını etkileyecek kirleticileri göz ardı etmiştir. Unutulmamalıdır ki, Türkiye 20 Aralık 1994 tarihinde resmi gazetede yayınladığı tehlikeli atıkların sınır ötesi taşınımının ve bertarafının kontrolüne ilişkin Basel Sözleşmesi'ne taraftır ve bu sözleşmeye göre atıkların taşınmasında sahtekarlık, yalan beyan veya hile söz konusu olduğunda taşınım yasadışı trafik olarak kabul edilmelidir ve atıklar ihracatçı ülkeye iade edilmelidir (Basel Sözleşmesi, Yasadışı Trafik, Madde 9). Yaşadığımız bu olayın bir benzeri Hindistan'da görülmüştür. 2006 senesinin başında Fransız savaş gemisi Clemenceau Hindistan'a sökülmek üzere satılmıştır. Clemenceau'nun taşıdığı asbest, PCB ve ağır metal miktarı (yaklaşık 500 ton) Greenpeace tarafından medyaya ve Hindistan hükümetine bildirilince, Hindistan Yüksek Mahkemesi bu durumun Basel Sözleşmesi'ne aykırı olduğunu söylemiş ve gemiyi Hindistan karasularına sokmamıştır. Şüphesiz ki, birçok insanın ileride hayatını kaybetmesine ya da kalıcı sağlık problemlerine sahip olmasına neden olacak bir maddenin ülkemize ulaşmadan geri iade edilmesi sevindiricidir. Gemi söküm sanayicilerinin aşırı tepki olarak nitelendirdiği bu toplumsal hareket aslında mevcut söküm firmalarını kamçılamalıdır. Onlardan beklenen, insanları bu tepkilerinden dolayı suçlamak yerine Hollanda hükümetine ret cevabını vermeleri, çevre yasasına uyduklarını göstermeleri ve son zamanlarda çevre adına yaptıkları iyileştirmeleri topluma tanıtmalarıdır. Unutulmamalıdır ki, her vatandaş kazanç elde ederken çevreyi geliştirmekle, çevreyi korumakla ve çevre kirlenmesini önlemekle yükümlüdür. iliJ
RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=