M. Erdal EREN Türkiye Müteahhitler Birliği Başkanı inşaat sektöründe 2004'te % 4,6, 2005'te % 21,5 olarak gerçekleşen büyümenin motoru konut sektörü olmuştur. Bu duruma katkıda bulunan faktörler; reel faizlerle döviz kurundaki gerilemenin konutu yeniden cazip bir yatırım seçeneği hale getirmiş olması, 2003 öncesinde yaklaşık 9 yı l süreyle birikmiş olan konut talebinin harekete geçmesi ve düşük faizli konut kredileri ol muştur. Son haftalarda uluslararası piyasalardaki dalgalanmaya ve beraberinde ekonomideki kırılganlığa bağlı olarak döviz kurlarında, faiz oranlarında ve enflasyon rakamlarında meydana gelen değişimler makro ekonomik, sektöre! ve firmalar düzeyindeki hedeflerin gözden geçirilmesini gerektirecek boyutlardadır. Halen yıllık enflasyon % 8'i aşmış, faiz oranı % 20'ye yaklaşmış durumdadır. Bu dönemde borsa endeksi % 35, YTL % 20'ye yakın değer kaybetmiştir. Ekonomik istikrara tehdit oluşturan bir başka önemli faktör, Türkiye'nin seçim atmosferine giriş sinyalleri vermekte olmasıdır. İnşaat sekt.örünü derinden etkileyen bir başka olumsuz gelişme, inşaat malzemesi fiyatlarındaki ÜFE oranların ın çok üzerinde seyreden yüksek fiyat artışlarıdır. Yukarıda özetlenen konjonktürün inşaat sektörü üzerindeki olumsuz etkileri birkaç yönlüdür. Birincisi, makro ekonomik istikrara çok duyarlı olan konut talebinin durmuş olmasıdır. ikincisi, geçtiğimiz yıl toplam yatırımlar içerisindeki payı dörtte üçe ulaşmış olan özel sektör yatırımlarının duraklamasıdır. Üçüncüsü, yetkililerimizce 2006 için 20 milyar Dolar'a ulaşacağı açıklanmış olan doğrudan yabancı sermaye girişinin olumsuz etkilenecek olmasıdır. Bu tabloya inşaat malzemelerindeki yüksek fiyat artışları da eklendiğinde, hızla büyüyen bir başka önemli Hüseyin ERDEM sorun, TOKİ başta olmak üzere kamuya iş yapan müteahhitlerin bu işlerini sürdüremez hale gelmeleri ve vatandaşlarımıza yansıyacak maliyetlerin artmasıdır. Firmalarca bu tür dönemlerde uygulanan 2 temel stratejiden birincisi yurt dışındaki iş olanaklarının çok yakından takip edilmesi ve düşük kar marjlarına razı olmak pahasına tüm iş fırsatlarının değerlendirilmesine çalışılmasıdır. ikinci önemli refleks, küçülme stratejilerine yöneliş ve işten çıkarmaların başlamasıdır. Nitekim yukarıda belirtilen kriz yı llarında inşaat sektöründe 300 binden fazla kişi işini kaybetmiş, sektörün bu kaybı yerine koyması 2 yıllık bir süre gerektirmiştir. Şartların olumsuz yönde gelişmesi halinde yaşanabilecek ve çok ciddi sosyal pahalara neden olabilecek işten çıkarmaları asgariye indirmek için ekonomi yönetiminden sorumlu olanlarca alınması gereken acil önlemlerin başında, istihdam maliyetlerinin azaltılması ve Kurumlar Vergisi oranının % 20'ye indirilmesine paralel olarak stopaj oranının da % 5'ten % 2'ye d üşürül mesi gelmektedir.Konut talebinden kaynaklanan canlılı ğın yeniden oluşması ekonomik istikrarın sağlanmasına, inşaat malzemesi fiyat artışlarının denetim altına alınmasına, Mortgage sisteminin yürürlüğe girmesine ve beraberinde ucuz arsa üretimi başta olmak üzere konut talebini orta ve alt gelir gruplarına doğru yaygınlaştıracak araçların uygulanmasına bağlıdır. Sektörün uzun vadede istikrarlı bir büyüme trendi içerisine girmesi ise altyapı ve sınai üretim yatırımlarının artması ile mümkündür. Bu da kamunun yatırım ödeneklerinin artı rılmasın 1, ödenek dağıtımı n ı n ekonomik kriterlere dayalı olarak rasyonalize edilmesini ve kamu-özel sektör ortaklığına dayalı finansman modellerine işlerlik kazandırılmasın ı gerektirmektedir. ITMD (Türk Tesisat Mühendisleri Derneği) Yön. Kur. Bşk. inşaat sektörü bilindiği üzere ülkemizin lokomotif sektörlerinin başında gelir. Ülkemiz inşaat sektörü yurtdışında da hizmet sunarak özellikle müteahhitlik alanında çevre ülkelerde; Rusya'da ve Türki Cumhuriyetleri'nde, Ortadoğu'da, Körfez ülkelerinde daima istihdam yaratan, konusunda öncü bir sektör olmuş, zaman zaman yüksek büyüme grafikleri izlemiş ve 2005 yılı öncesi ülkemizdeki ekonomik krizle birlikte hızla küçülerek ciddi bir kriz yaşam ıştır. Ancak 2005 yılı başlarında özellikle konut sektörü başta olmak üzere hızlı bir yükselişe geçmiş ve yeniden 1990 yıllardaki yükseliş trendini yakalamıştır. Ancak ülkemizde her sektörde olduğu gibi inşaat sektörü de çok programlı bir büyüme göstermemiş, pazar iyice incelenmemiş ve özellikle krediler cazip gösterilip, toplum büyük bir borçlanmaya yönlendirilmiştir. Bu konuda en büyük sorun, yeniden kredi faizlerinin yükselmesi, inşaat sektörünün ana malzemesi olan demir-çelik, çimento gibi önemli malzemelerdeki yüksek fiyat artışlarının hem maliyetleri yükseltecek olması , hem de toplumda alım gücünün düşmesi ile büyük bir konut açığı olmasına rağmen sorun yaşanacak olmasıdır. Türk inşaat sektöründe artık gereken kalite ve hız yakalanmış, güvenli, konforlu deprem önlemleri alınmış binalar üretilmekte; mühendislik, uygulama, malzeme imalat ve temini konusunda uluslararası standartlar yakalanmış bulunmaktadır. Bu konuda özel sektör dinamo görevini yapmış ve devamlı olarak çıtayı yükseltmiş, kalite ön planda tutulmuştur. Ancak tesisat konusunda henüz, özellikle toplu konutlarda proje malzeme seçimi, enerji tasarrufu, hijyen, ses, gürültü gibi konularda gerekli önlemlerin alınmamas ı , enerjinin savruk harcanması, malzeme seçiminde standartların olmaması, bina kotları ve tesisatın öneminin henüz tam olarak anlaş ılmamas ı büyük sorundur. ısıtma, havalandırma, sıhhi tesisat konularında hijyen, ses, gürültü kontrolü, enerji tasarrufu sağlayan binalar yapı l malıdır. Tüketicinin de bu konuda bilinçlendirilmesi gerekmektedir. Tüketici cebinden çıkacak parayı düşünerek, başta enerji olmak üzere bu önlemlerin alındığı binaları tercih etmeli ve işletme masraflarını inceleyerek ona göre karar vermelidir. inşaat sektöründeki konut ihtiyacının fazla olması ile bu açığın giderilmesi için toplumun güvenli ve konforlu yerlerde oturması , deprem güvenli yapıların yapılması ve konut kredilerinin toplumun gelir seviyesine uygun olarak :düzenlenmesi, tüketici toplumu olan ülkemizin de gerekli önlemleri alarak gelir ve gider bütçesi yapıp ona göre karar vermesi, böylece yeni bir ödeme krizi yaşamaması, inşaat malzemelerinin ana girdisi olan malzeme fiyatlarındaki artışların durdurulması ve konutlarda tüketiciye kolaylık sağlayan ödeme koşulları sağlanması gerekmektedir. inşaat sektörü lokomotif olarak istihdam yaratmaya devam etmelidir. Yaratı lan istihdam ve yapılan inşaat yatırımları, ülkenin yararına olup, devletin bu sektöre destek olması gerekmektedir. 39
RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=