Tesisat Dergisi 126. Sayı (Haziran 2006)

-<D o ~ C E ·;::; ., :ı:: ' <D ~ ;;. c?l güvenliği konusu ortak sorunlar olarak öne çıkıyor. Söylendiği gibi; inşaat sektörü uzun zamandır krizin içindedir. Hatta krizin müzmin hale geldiğini söyleyebiliriz. Konutta meydana gelen kısmi canlanmanın inşaat sektörünü tetiklemesi ile krizin geçtiğine dair bir yanılsama yaratılmış, ancak sektörde kalıcı iyileştirmeler yaşanmadan yeni bir krizle karşı karşıya kalınmıştır. Son on yıldır ivmesi gittikçe artan bir kriz süreci yaşıyoruz. Bu dönemin ayırt edici özelliği yatırımların neredeyse durma noktasına gelmesiyle beraber, asıl konut ihtiyacı içinde bulunan kesimlerin gitgide yoksullaşmasıdır. Yatırım yoksa, arz/talep dengesinden söz edilemiyorsa, kriz kaçınılmazdır. Örneğin; yatırım harcamalarındaki düşüş trajik boyuttadır. 1986 yılında yatırıma bütçeden ayrılan pay yüzde 21 iken, bu oran 2006 yılında yüzde ?'ye gerilemiştir. Herkesin bilgisi dahilindedir: Mortgage sisteminin ufukta görünmesiyle canlanma başlamıştır. Bankaların faiz oranlarını aşağılara çekmesi, Mortgage yasasında son aşamaya gelinmesi konuta ihtiyacı olanlardan önce inşaat sektörü bileşenlerinde umut yaratmış, firmalar kısa ve orta vadeli planlarını konutta bir patlama olma olasılığ ı üzerine yapmaya başlamıştır. İpotekli konut satış sisteminin yarattığı hareketliliğin kalıcı olduğunu düşünsek bile, lokal olduğunu, sektörde beklenen köklü değişiklikleri ve canlanmayı yaratacak sonuçlara yol açmayacağını görmek gerekiyor. Hele siyasi erkin inşaat sektörü için tüm umudunu konuttaki canlanmaya bağlamasını anlamak mümkün görünmüyor. 'İpotekli konut sisteminin yapay bir canlanmaya yol açacağına' dair itiDr. Murat AKDOĞAN razların kısa sürede dayanaklı hale gelmesi dikkat çekicidir. Temel insan hakları arasında yer alan sağlıklı ve ucuz konut hakkını finans sistemine bağlı kılarsanız sosyal devlet anlayışından uzaklaşmış olmak!~ birlikte, konut ihtiyacı üzerinden, finans sisteminin ihtiyaç duyduğu nakit akışına uygun zemin hazırlam ış olursunuz. Zaten bizim gibi ülkelerde finans sisteminin istikrarsızlığa açık bir yapısı vardır ve görünün o ki, mortgage sistemi salt bu nedenle bile işleyemez durumda kalabilir; kilitlenebilir. Son bir yıl içindeki kıpırdanmayı böyle okumak gerekiyor. Bu bir yanılsamaydı; yanılsama olduğu kısa sürede açığa çıktı. Döviz kurlarındaki değişim, faiz oranlarındaki yükseliş, konut kredisi faiz oranlarında artışa yol açmış, çimento, demir gibi belli başlı inşaat malzemeleri anlaşılabilir oranların çok üstünde zam görmüş, konut fiyatları bunlara paralel olarak yükselmiş ve ev sahibi olma hayalleri bir başka bahara kalmıştır. Yatırım kalemlerinde herhangi bir değişiklik söz konusu olmadığına göre, yeniden uç veren krize ve krizin yarattığı sonuçlara şaşırmamak gerekiyor. İnşaat sektörü tek başına ele alınmayacak kadar geniş bir etki alanına sahiptir; dolayısıyla da kriz zincirleme olarak pek çok alt sektörü tetiklemetedir. Konut, alt yapı, sosyal tesis inşaatları çerçevesinde yaklaşık 150 alt sektör, inşaat sektöründeki dalgalanmalardan birebir etkilenmektedir. Sektörde geleceğe dönük belirsizlik ve umutsuzluk vardır. Bunun nedeni, siyasi erkin inşaatı ve 150 alt sektörü yaşadığı krizden çekip alacak, şimdiye kadar oluşmuş mağduriyeti ortadan kald ı racak bütünlüklü ve uzun vadeli plan ve programa sahip olamamasıdır. İMSAD (İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği) Yön. Kur. Bşk. Son günlerde mali piyasalarda yaşadığımız dalgalanmadan sektör olarak minimum etkilenmek için çalış ı yoruz . Enflasyondaki yükselişten sonra, kredi faizlea.J:_.ı....ı_ıat._j rindeki yükselme ve vadedeki kısalma, girdi fiyatlarındaki artışla birleşince sektördeki mevcut durum ortaya çıktı. İnşaat sektörü yakın geçmişte uzun senelerini çok durgun ve ciddi yara alarak geçirdi. İnşaat malzemesi sanayicilerinin büyük kısmı da bu durgun dönemi zorunlu maliyet artışlarını bile fiyatlarına yansıtmadan ya da minimum yansıtarak ve büyük oranda ihracata yönelerek geçirdiler. Kurumsallaşmış, belli standart, kalite ve kapasitede üretim yapan Türk inşaat malzemesi üreticileri hiçbir dönemde fırsatçı olmadılar. İstisnalar da bu genel yaklaşımı bozmadı. İnşaat sektöründe 2005 yılından itibaren yaşanan hareketlilik ve buna bağlı talep artışı ile birlikte artan talebi karşılamak için bazı üreticiler uzun zaman baskı altında tuttukları fiyatlarına maliyetlerinden kaynaklanan bir miktar zorunlu artışı yansıtma fırsatı buldular. Son dönemde özellikle belli malzemelerde dönem dönem yaşanan sıkıntıların başında arz-talep dengesizliği geliyor. Akaryakıt fiyatlarındaki ciddi artış maliyet artışında önemli diğer faktör olarak görünüyor. Bazı malzemelerde ise girdi maliyetlerindeki artış önemli bir faktör. Bir diğer önemli konu ise yurtiçindeki bazı malzeme fiyatları yurtdışındaki fiyatlardan bağımsız oluşamıyor. örneğin demir-çelik fiyatları dünya çelik sektöründeki konjonktüre bağlı oluşuyor. 28 Demir-çelikte dünya fiyatları ile yurtiçi fiyatları arasında paralellik bulunuyor ve girdi fiyatlarındaki artış piyasaya yansıyor. Ciddi fiyat artışı olduğu söylenilen bir diğer malzeme, çimentodaki sorun ise ihracat nedeniyle çimento yokluğundan kaynaklanıyor. Yeterli kapasite var ancak kullanım oranı düşük. Çimentodaki fiyat artışı geçen yıla oranla %1516 seviyelerinde ve konut fiyatlarına gelen artışta çimentonun payı düşük. Konut sektöründe fiyatları daha çok arz ve talep belirliyor. Yaşanan problemlere çözüm olarak önerilen ithal inşaat malzemesi de dövizdeki yükselme nedeniyle uygulanabilir görünmüyor. Aslında hemen her alanda yerli üreticisi ve yeterli kapasitesi ve hatta kapasite fazlası bulunan inşaat malzemesi sanayinde iç talebe bulunacak çözümün yine iç pazardan olması doğru görünüyor. Talep fazlası zaten her bölgede söz konusu değil. Talep fazlası bulunan konularda ise, süreklilik halinde, kapasiteler artırılarak açıklar süratle kapatılabilir. Sektörümüzün böyle bir gücü vardı r. Hiçbir bilinçli sanayici/üretici keyfi olarak fiyat artışı yapmıyor. Bu yorumlar devletin yetkili organlarında, kurumlarında da ele alınıyor ve varsa gereği neyse yapılıyor. Diğer taraftan inşaat malzemesinin bitmiş yapı maliyetindeki payı da düşünüldüğü kadar fazla değil. Yapı fiyatlarının yükselmesinde etken olan başka birçok faktör bulunduğu da göz ardı edilmemeli. Döviz ve faizdeki yükselmenin önemli etkileri, zaman içinde kredilerde daralma ve konutun zamanla iyi bir yatırım aracı olmaktan çıkması olabilir. Bu da tüm inşaat sektörünü olumsuz etkiler. Böyle bir durumda zorunlu olarak, sektördeki tüm aktörler yanında üreticiler de daha dik-

RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=