Yrd. Doç. Dr. Erdal COŞKUN İstanbul Kültür Üniversitesi Mü hend isl ik-M ima r l ı k fakültesi 1983'de lisans, 1985'de yüksek lisans, 1990 yılında doktora eğitimini İstanbul Teknik Üniversitesi'nde tamamladı. 1987-1999 yılları arası 1. T. Ü. Mimarlık Fakiiltesi'nde sırasıyla Araştırma Görevlisi ve Yardımcı Doçent olarak çalıştı. 1999-2001 yılları arası Ottawa Üniversitesi, İnşaat Mühendisliği Bölüınü'nde öğretim üyesi olarak görev yaptı. Halen İstanbul Kiiltiir Üniversitesi, Mühendislik-Mimarlık Fakültesi, İnşaat Mühendisliği Böliiıııü 'nde öğretim üyesi olarak ça/ışınaktadıı: ÖZET _ _ ~ Teknolojideki ilerlemeler, asansör ve hidrof orun icadı, havalandırma sistemlerinin geliştirilmesi, beton teknoloj isindeki atılımla,; çeliğin yapılarda kullanılmaya başlanması gibi etkenlerle insan ve şehir yaşamına giren yüksek yapılaı; sosyolojik açıdan bakıldığında da arazi fiyatlarının artışı, gücü simgeleyen anıtsal yapılar yapma ihtiyacı neticesinde giderek artmıştır. Çalışmada, bu yüksek yapıların gelişim süreci ve tasarlama ilkeleri, dünya üzerindeki belli başlı örnekler çerçevesinde ele almıştıı: ---~ 118 Yüksek Yapıların Gelişimi Tasarlama İlkeleri ve Yapıl arda çok katlılaşmayı sağlayan birçok etken yüksek yapıların gelişim sürecini oluşturur. Bu etkenler içinde en önemlisi teknolojideki ilerlemelerdir. Asansörün ve hidroforun icadı , haval and ırma sistemlerinin geliştirilmesi, yüksek dayanı mlı beton teknolojisindeki atılımlar, yatay yüklere göre tasarım yöntemlerinin ivme kazanması ve çeliğin yapılarda kullanılmaya başlanması ile yüksek yapılar insan ve şehir yaşamına girmiştir. Yığma duvarlar yerine, çelik iskelet sistem kullanımı ile yüksek yapıların hızla gelişmeye başlad ığı söylenebilir. ABD'de yüksek yapıların yıllara göre kat yüksekliklerinin artması Şekil 1'de gösterilm iştir. Sosyolojik açıdan bakıldığında, yüksek yapıların ortaya çıkış nedenlerinin arasında; şehir arazilerinin değerlerinin artışı , büyük şi rketlerin gücünü simgeleyen anıtsal yapılar yapma ihtiyacı, yüksek yapıların politik bir yatı rım amacı olarak görülmesidir. Şekil 2'de dünyada yüksek yapıların yoğun olduğu merkezler veril miştir. Çelik taşıyıcı sistem kullanılmadan önce inşaa edilen son yapı olan, Chicago'daki 16 katlı Monadnock Binası (1891 ), duvarların taşıyıcı özelliklerini kullanmadan, belirli bir yüksekliğin 100 80 Dövme Şekil 2. üstüne çıkılamayacağını göstermiştir. Burnham ve Root tarafından tasarlanmış bu yapının giriş kat duvarların ın kalı nlığı 200 cm'dir. Monadnock Binası'nda görülmüştür ki, yığma taşıyıcı sistemlerle yapı larda yükselmeye çalışmak, binaların giriş katında iç mekan oluşturmayı olanaksız kılmaktadır (Resim 1). Çelik taşıyıcı sistemin yüksek yapılarda ilk kullanımı, Chicago'da William Le Baron Jenney tarafından tasarlanan ve 1883-1885 yıllarında inşaa edilen 11 katlı Home lnsurance Binası'dır. Bu binada tümüyle çelik çerçeve kullanılmıştı r. Bina 1931 yılında yıkılmıştır. Mimarlık ve mühendislikte yeni bir dönemi başlatan bu bina "Council on Tali Buildings and Urban Habitat" tarafından dünyan ı n ilk gökdeleni olarak kabul edilmiştir (Resim 2). 1931 yılında New York'da inşaa edilen, Demir , Çelik Hadde Profilleri New York Çağı 60 + Döküm Demir New York 40 Otis Asansör 20 + 1850 1870 Şekil 1. Chicago Okulu 1890 1910 1930
RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=