"' C> C> "' C .. .. z "' ...... 3. Tartışmamızdan Ortaya Çıkan Gerçekler 2. Bölüm'den önce, kömürden başlayarak, doğal gaz, nükleer enerji ve yenilenebilir enerji kaynaklarının rezerv, kuruluş maliyeti, üretim maliyeti gibi özelliklerini dünya ve ülkeler bazında inceleyerek, her bir enerji kaynağının dünya payında ne kadar fizibil olduğunu görmeye çalıştık. Bu bilgiler ışığında aşağıdaki gerçeklerle tanıştık: 3.1. Kömür Kömür, en çok kullanılan fakat en ucuz enerji kaynaklarından biridir. Hatta sadece 1 milyon Btu'nun fiyatını düşünürsek, en ucuzudur. Ancak toplumların sosyal gelişmeleriyle ortaya çıkan çevre koruma duyarlı l ıkları, çevreyi kirleten karakterdeki kömür gibi enerji kaynakla rı nın en az bir doğal gaz kadar temiz emisyon vermesi şartını gündeme getirmiştir. Bu baskı kömür yakan santrallerin hem yatırım hem de üretim maliyetlerini artırmıştır. Bu nedenle kömür, dünya piyasasında bu zorunlu elektrik üretim maliyeti artışı kadar daha ucuz fiyatla tutunabilmektedir. Bir başka ifadeyle, çevrecilerin ve hava kalitesi koruma yönetmeliklerinin gereğini yerine getirmek kaydıyla bile, kömürlü işletmenin maliyeti örneğin doğal gazla rekabet edebilmektedir. Yani kömürün fiyatını artırma lüksü yoktur. Son yıllarda Avrupa'da ve Amerika'da kömürle işletmesini sürdürebilmek için yap ılması gereken çevre yatırımlarının tutarı santral maliyetinin dörtte birine ulaşmaktadır. Bu nedenle ancak çok yüksek teknolojiler kullanarak kömürlü işletme maliyetini, doğal gazlı işletme maliyetinin altına çekebilecek projelerle kömürü ön planda tutmak mümkün olabilmektedir. ABD'de, doğal gaz fiyatlarını n anormal artışı karşısında, Bağımsız Enerji Kuruluşları (IPP) aşırı yüksek basınçlı (hypercritic) projeler geliştirme gereğini duymuşlardır. Son iki yılda ABD'de kurulmakta olan hypercritic basınçlı kömür santrali kapasitesi doğal gaz santralinden fazla olmuştur. Türkiye'de de enerji kaynağı tercihi aynı kriterlere dayanacaktır. Yüksek kaliteli ithal kömürün (65008000 kcal/kg), kömür/doğal gaz rekabetinde hala ucuz kalması (40-50 dolar/ton) gelecek yıllarda kömür santrallerinin hem doğal gaza hem de linyite karşı şansını artırmaktadır. 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu'na göre elektrik piyasası liberaldir. Üretim maliyeti yönünden hangi enerji kaynağı daha ucuza geliyorsa, elektrik 40 üretim tesisi yatırımcısı yatırımda bu kaynağı tercih edecektir. Hükümetimizin yerli kaynaklarımızın öncelikle kullanılması politikası, bu politika teşviklerle desteklenmedikçe bu bağlamda belirleyici olamayacaktır. Bu nedenle, hükümetimiz yerli linyitlerin öncelikli olarak değerlendirilmesi politikasını başarıyla uygulamak istiyorsa, devlet artık elektrik santrali kurmayacağına göre, linyit santrali kuracak yatırımcıları ne şekilde teşvik edeceğinin esaslarını incelemeli ve önce bu destekleri işletecek yasal alt yapıyı oluşturmalıdır. 3.2. Doğal Gaz Temiz, ucuz ve manipülasyonu kolay bir enerji kaynağı olması doğal gazı, gerek elektrik üretimde gerekse sanayide ayrıcalıklı bir yakıt konumuna getirmiştir. Bu özellikleri dolayısıyla fiyatı da giderek artmış ve halen de artmaktadır. Doğal gaz fiyatının sürekli artış trendinde bulunmas ı ABD'de OECD Avrupa'sında doğal gaz tüketim artışını % 2,7'den % 1,0'e geriletmiştir. Türkiye'de 2004 yılı içinde yapılan zamlarla yıl içinde sanayi ve elektrik üretim tarifesi % 17 artmış ve 21,8 cent/m3'e yükselmiştir. Bu gaz fiyatı ile üretim yapacak bir santralin piyasada işletmesini sürdürebilmesi için ya yüksek kapasiteli bir santral kuracak (müşteri bulabilirse) ya da yüksek rand ımanlı kojenerasyon tesisine yatırım yapacaktır. Bununla beraber doğal gaz yakan elektrik üretim tesislerinin serbest elektrik piyasasına en rahat uyum sağlayacak yatırım modeli olduğu aşikardır. Burada önemli olan, doğal gazın % 95'inde dışa bağımlı olmamızdır. Ancak bu risk de kaynakların çeşitlendirilmesiyle (Rusya, İran, Cezayir, Azerbaycan) ortadan kaldırı lmıştır. 3.3. Nükleer Enerji Nükleer santrallerin kuruluş masrafları yüksek, işletme maliyetleri düşüktür. Sonuçta üretim maliyetleri diğer enerji kaynakları ile rekabet edebilir seviyeye gelmiştir. Fransa, gerek üretim miktarı gerekse üretim maliyetinin düşüklüğü itibariyle dünya lideridir. Ayrıca kamuoyunu çok olumlu yönde oluşturduğu için hem mevcutların işletmesini hem de yenilerin yapımını ve işletmeye alı nmasını fazla tepki olmadan yürütebilmektedir. Nükleer santrallerin kurulmasına diğer ülkelerden gelen tepkiler Çernobil olayından sonra artmıştır. Bu tepkiler Almanya, Norveç, Belçika gibi ülkelere yeni santral kurulması, eskilerin de 20-25 yılda durdurulması sonucunu getirmi ştir. Japonya, Kore, Çin, Hindistan nükleer santral kurma kararını sürdürmektedirler. ABD'de 1 O yıldır yeni nükleer santral kurulmamaktadır. Ancak, Kyoto Protokolü'ne imza koyarsa mevcut elektrik tesislerinin kirli üretimleri ile ortaya çıkan sera gazları fazlalığını dengelemek için yeniden nükleer santral yapı lması gündeme gelebilir. Türkiye'de nükleer santral bir tercih değil, enerji kaynakları çeşitlendirme politikasının uygulanması şeklinde ele alınmalıdır. Böylece nükleer teknolojisinden de uzak kalınmamış olunur. Santral sayısı ve kapasitelerini de Türkiye'nin kaldırabileceği seviyelerde tutmak gerektiği de aşikardır. 3.4. Yenilenebilir Enerji Kaynakları Dünyada olduğu gibi Türkiye'de de hükümetler önce kendi yenilenebilir kaynaklarını değerlendirmekle işe başladılar. Kaynakların büyüklükleri ve bu kaynakları değerlendirmek için yapılacak yatırımların fizibiliteleri yönünden belirleyici oldu. Bir başka ifadeyle, ülkeler Allah'ın verdiği nimetleri sonuna kadar değerlendirdiler. Brezilya'da, Norveç'te, Uruguay'da hidrolik enerji kapasiteleri büyük ölçüde kullanıldı. Uluslararası Çevre koruma taahhütleri de (Kyoto, Buenos Aires, Rio, Johannesburg gibi) yenilenebilir enerji kaynağı kullanılmasından yana tavır alınca, sera gazları yönünden krediye ihtiyacı olan ülkeler (özellikle OECD Avrupa'sı ) rüzgar gibi, biyokütle gibi yenilenebilir enerji kaynakl arı kullanımına ve kojenerasyonla yüksek verimli elektrik üretimine prim verdiler. Türkiye'de, yenilenebilir enerji kaynakları kullanımını ve kojenerasyonu daha da genişletmek için gerekli teşvik yasaları nı bir an önce ç ıkartmal ıdır. Ancak bu yasaların getireceği prim ödemelerinin sübvansiyon şeklinde bütçeden değil de, bazı Avrupa ülkelerinde olduğu gibi, atmosferi çok kirletenlerin ihtiyacı olan kredilerin, yenilenebilir kaynakl ı tesislerinden satın alınmasıyla karşılanması gibi prosedürler uygulanmaya konulmalıdır. Kayıwklar 1. World Eııergy Oııtlook, 2004 (İEA) 2. Dı: DAYDAY, Nemci; Bilim ve Üıopya 3. Cogen Eıırope, Nell's, Janııaıy 2005 4. iPE (Jıııernalional Power Eııgineeriııg) 5. Oil Gas Joıırnal 6. Modern Power Sysıeıns 7. Gas Tribııne World Özkaıı Ağış 'ın bıı yazısı, Eııeıji ve Kojeııerasyoıı Diiııyası Dergisi 32. sayıdaıı al111ınışııı: [t:ı
RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=