Tesisat Dergisi 112. Sayı (Nisan 2005)

_yakaLeJ "' o o N C .. .!!? z ,,, C r: -"- Değişmiş ortalama ile iklim ~ ..-..-- Ekstrem olay eşiği ~ "- Şu anki iklim Değişmiş değişkenl ik ile -----►, iklim Büyüklük Grafik I. ikliıııiıı değişme d11mııı11 (IPCC). etkilenebilecek sektörler BM Çevre Programı tarafından özetlenmiştir. iklim modelleri, küresel ortalama yüzey sıcaklıklarında 2100 yıl ına kadar 1-3.5 °C arasında bir artış beklemektedir. Küresel ortalama sıcaklıklarda böyle bir artışın, orta enlem bölgelerinde, bugünkü sıcaklık kuşaklarının gelecek yüzyılda kutba doğru yaklaşık 150-550 kilometre kaymasıyla ya da eş sıcaklık eğrilerinin yaklaşık 150-550 metre yükselmesiyle eşdeğer bir değişikliğin oluşmasına neden olabilecektir. Deniz seviyesinde beklenen yükselme ve tayfunlar sonucunda kıyı alanlarında su baskınları olacağı tahmin edilmektedir. Ekonomik ve ekolojik önemi bulunan kıyı sistemlerinin, iklimdeki ve deniz seviyesindeki değişikliklere gösterecekleri tepkiler sonucunda geniş ölçüde değişecekleri beklenmektedir. İklim değişikliği ve deniz seviyesindeki bir yükselme ya da fırtınalardaki değişiklikler, kıyıda ve kıyı habitatında erozyona, tatlı su akiferlerinde ve haliçlerinde tuzluluk artışına , nehirlerdeki ve körfezlerdeki gel-git genliğinde değişime, çökel ve besin maddesi taşınışında değişikliklere, kıyı alanlarında kimyasal ve mikrobiyolojik kirlenme örneklerinde bir değişikliğe ve kıyı taşkınlarında bir artışa yol açabilir. Kıyı ekosistemlerindeki değişikliklerin başlıca olumsuz etkileri, turizm, tatlı su hazneleri, balıkçılık ve biyolojik çeşitlilik üzerinde olacaktır. Deniz seviyesi yükselmesinin belirlenmesinde karşılaşılan ana belirsizlik, düşey yönlü yerkabuğu hareketlerinin gel-git ölçerleriyle yapılan deniz seviyesi ölçümlerinin üzerindeki etkisidir. 156 Ortalama sıcaklıklardaki ısınma ve bunun sonucunda okyanuslarda oluşan termal genişleme, deniz seviyesinde gözlenen yükselmenin 2-7 santimetrelik bölümüne karşılık gelirken; dağ buzullarındaki ve örtü buzullarındaki erime, yükselmenin 2-5 santimetresini oluşturduğu tahmin edilmektedir (IPCC, 1996 a). Öteki etmenlerin katkısın ı belirlemek daha zordur. Orta ve yüksek enlemlerde toplam yağışlarda artışlar beklenmektedir. (1 O yılda % 0.5 - % 1). Buna karşılık yağışların süre ve şiddeti değişecek, bu değişmeyle birlikte su baskınları veya kuraklıklar söz konusu olabilecektir. Yağışlar, genel olarak Kuzey Yarımküre'nin yüksek enlemlerindeki kara alanlarında , özellikle de soğuk mevsimde bir artış gösterebilir. Buna karşıl ık, Afrika'dan Endonezya'ya uzanan subtropikal ve tropikal kuşaklar üzerindeki yağışlarda bir azalma beklenmektedir. 4. Türkiye'deki Mevcut Su Kaynaklarının Durumu Yeryüzünün büyük bir bölümü suyla kaplı olmasına rağmen, sadece % 2,53'0 tatlı sudur (7). Bu suların da üçte ikisi buzul ya da daimi kar örtüsü halindedir. Göller, nehirler, akiferler ve barajlarda tutulan tatlı su miktarı 8.000 km3 civarındadır. Dünya nüfusunun üçte biri önemli derecede su sıkıntısı çekmekte, 2025 yılına kadar bu oranın, özellikle kalk ı nmakta olan ülkeleri kapsamak üzere, üçte iki oranına yükseleceği tahmin edilmektedir. Yeryüzünde insanın var olabilmesi için iklim ve onun bir parçası olarak düşünülebilecek su kaynaklarının yeterince ve elverişli şartlar içinde bulunması gerekir (5). Subtropikal kuşakta, Akdeniz makroklima alanı içerisinde kalan ülkemizde, yıllar arasında büyük yağış değişkenlikleri mevcuttur. Ayrıca, coğrafi bölgelerdeki iklim farklılıkları nedeniyle su kaynaklarımızı oluşturan yağ ı şlar, ülke yüzeyinde eşit dağılmadığı gibi, mevsimlere göre de önemli farklılıklar göstermektedir. Literatüre bakıldığ ı nda , bir ülkenin su zengini sayılabilmesi için kişi başına 10.000 m3 suya sahip olması gerekmektedir. Bizde ise kişi başına düşen su miktarı yılda yaklaşık 1800 m3'tür. Bu nedenle ülkemiz su zengini bir ülke değ ildir. Dünya Meteoroloji Teşkilat ı (WMO)'nın 87 üye ülke arasında yapmış olduğu anket sonuçlarına göre, Türkiye, dünya üzerinde kurakl ı ktan etkilenen 74 ülke arasındad ı r (8). Yalnız kurak ve yarı kurak bölgelerde değil, oldukça nemli sayılan ülkelerde de su konusu önemini artıran problemler ortaya koymakta, doğal olarak nüfus artışı ve ekonomik gelişmenin gittikçe büyümesi sonucunda insanoğlunun suya olan talebi de artmaktadır. 1 kilo suni ipek elde etmek için 1500-3000 litre su harcanmakta, 1 kilo çelik elde edilmesi için 260 litre suya ihtiyaç olmaktadır. Bunun yanı sıra artan yaşam standartları da daha fazla su ihtiyacını doğurmaktadır. Günümüzde dünya nüfusunun % 48'i şehir ve kasabalarda yaşamakta , 2030 yılına kadar ise bu oranın % 60'ı bulması beklenmektedir (7). Bu da özellikle içme suyu ihtiyacını oldukça dengesiz bir duruma getirmiştir. En büyük şehirlerimizden Ankara'da nüfusun 2025 yılına kadar, bugünkü yoğunluğunun% 75'i oranında artacağı ve kişi başına günlük su tüketiminin de % 1O oranında fazla olacağı tahmin edilmektedir. Yukarıda genel olarak ele alınan sorunlar mevcut su kaynaklarının yetersizliğini ortaya koymaktadır. Bu nedenle su kaynaklarının sürekli olarak izlenmesi, doğabilecek su ihtiyacına karşı kısa, orta ve uzun vadeli yönetim planlarının yapılması, olumsuz etkilerin önlenmesi veya en aza indirilmesi konusunda ilgili kurum ve kuruluşlar tarafından ortak çalışmaların yürütülmesi bir zorunluluk halini almaktadı r ( 1 ).

RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=