Tesisat Dergisi 293. Sayı (Mayıs 2020)

46 Tesisat / Mayıs 2020 tesisat.com.tr ÇEVİRİ BİNALAR REFAH SEVİYESİNE NASIL OLUMLU ETKİ YAPABİLİR? (*) HENRY LAWSON Pazar Araştırması Danışmanı BSRIA (İngiltere merkezli bir test, enstrümantasyon, araştırma ve danışmanlık kuruluşudur) E ğer biri size mutlu ve fiziksel olarak rahat hissetmeyi isteyip istemediğinizi sorsa, büyük ihtimalle kafanız karışacaktır. “Mutluluk”, “Zevk” veya “Refah” gibi benzer sözcüklerin tam anlamları veya aralarındaki farkı belirtmek için lafı dolaştırsak da bunları özde ve açık olarak arzu edilen şeyler olarak görme eğilimindeyiz. Ayrıca insan- ların makul ölçüde mutlu oldukları yerlerde genellikle daha üretken olduklarına dair, bunun kanıtlanması oldukça zor olsa dahi, bir fikir birliği mevcuttur. Bu kabullenmenin binalar ve onu destekleyip devamını sağlayan hizmetler için açık anlamları vardır. ABD ve Birleşik Krallık gibi ülkelerde yapılan incelemeler ne kadar içeride yaşayan bir tür haline gelmekte olduğumuzu teyit etmektedir. Ortalama bir tipik Amerikalı, bir günde zamanının üçte ikisin- den fazlasını evde geçirmektedir ve Avrupa için de benzeri bir durum vardır. Gelişmiş ülkelerdeki işlerin büyük bir kısmı bariz bir şekilde kapalı yerlerde icra edilen mesleklere aittir. Zamanımızın yak- laşık %18’i büyük ihtimalle bir ofis veya fabrikada, bir kafe veya restoranda geçmektedir. Eğer otomobilde, otobüslerde, tren, metro veya diğer taşıtlarda geçirdiğimiz zamanı da ilave edersek ortalama bir şahsın zamanının sadece %8’i veya sadece günde iki saati, gerçek olarak kapıların dışında geçmekte. Bunların tümünün ne olduğuna gelince, eğer insanların çoğunun daha mutlu, daha sağlıklı ve daha üretken olduğu bir toplum yaratmak istiyorsak bu durumda çoğu zaman insanların kapalı ortamlarda olduğu zamanki yaşamlarını, ister çalışmakta ister oyun onamakta veya başka bir şey yapıyor oldukları zamanları, iyileştirmekten bahsediyoruz. Bu teoride ilgi uyandırıcı gelmektedir, fakat refahı teşvik eden binaları meydana getirmek çok karmaşıktır. Geleneksel olarak konut olmayan bir bina; tasarım ve inşa maliyeti, işlet- meye alma veya işletme ve devam ettirme maliyeti, ne olursa olsun, bir maliyet olarak görülmektedir. Bu maliyetlerden herhangi birine katlanan organizasyonlar, bunlardan bir şekilde bir dönüş almayı bekleyecektir ve işlerimizi yürütme şeklimizin anlamı yatırımımızın hem maliyetini hem de geri dönüşünü ölçebilmeyi beklemektir. Bu tanınmış işletme gurusu Peter Drucker tarafından şöyle ifade edilmiştir: “Ölçemezsen yöne- temezsin… Ölçemezsen geliştiremezsin.” Bazı bakımlardan bu aşırı basitleştirmedir. Biri onların kişisel ilişkilerinin kalitesini ölçebilir mi? Ve eğer ölçemezlerse, bunun anlamı bu ilişkileri daha iyi hale getirmek için hiçbir şey yapamayacaklar mıdır? Bu ön yargı aynı zamanda kolaylıkla ölçebileceğimiz geri dönüşlere doğru da bir yanılgıya neden olur. Eğer biri yalı- tıma veya yeni Bina Enerji Yönetim Sistemine (BEYS) yatı- rım yaparsa, bu durumda prensip olarak “öncesi ve sonrası” enerji faturalarını karşılaştırması ve uygun sonuçlar çıkartması mümkündür. Eğer, buna rağmen, biri çalışanların üretkenli- ğini ve refahını geliştirmek için tasarlanmış önlemlere veya çalışanların elde tutulmasına yatırım yaparsa bu durumda her şey daha karmaşık hale gelir ve büyük olasılıkla herhangi bir etki yapıp yapmadıklarını anlamak daha uzun sürecektir. (*) www.bsria.com/uk/news/article/how_can_buildings_promote_better_wellbeing

RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=